Nikolay Vasilyeviç Gogol’un Ölü Canlar’dan sonraki en önemli eseri kuşkusuz Bir Delinin Hatıra Defteri’dir. Bir Delinin Hatıra Defteri; Bir Delinin Hatıra Defteri, Palto ve Burun adlı 3 bölümden oluşur. Kitapta sıra dışı karakterler ve olaylar anlatılmakta ve kral – halk, güçlü – zayıf, alt sınıf – üst sınıf memur çatışması oldukça yoğundur. Makam kavramı her öyküde sıkça vurgulanmaktadır. Bir Delinin Hatıra Defteri’nde 42 yaşında olan Aksenti İvanoviç, 7.derece bir memurdur ve günlüğüne yazdığı günlerde neler yaşandığı anlatılmaktadır. Memuriyetini sürdürdüğü yerdeki ekselansına kızına aşık olan ve ekselansına hayran olan Aksenti İvanoviç, soylu olanların hayatını oldukça merak etmektedir ve bu merakını şu cümlelerle belirtir “Ah, ne kafa var şu adamda! Hiç konuşmaz ama, hep düşünür besbelli. Ne düşündüğünü, neler kurduğunu bilmek isterdim doğrusu.” İlerleyen günlerde köpeklerle konuşmaya başlar ve Sofi’nin köpeğinin mektuplarını çalar ve Sofi’nin evleneceğini öğrenir. Bu arada Bu İspanya kralı 8. Ferdinand tahtını terk etmiştir. Aksenti İvanoviç’in artık iç konuşmaları ile kendisinde kimlik sorunları yaşandığını belirtmektedir.
“Niçin ben 7.derece memurum? Neden? Hem belki ben de öyle değilim yani 7.derece memur değilim sadece öyle görünüyorum aslında bir kont veya generalim ben. Belki kimliğimi kendim bile bilmiyorum.” cümlelerinde olduğu gibi ve artık yeni İspanya Kralı’nın kendisi olduğunu zanneder ve bunu yanında çalışan Mavra’ya söylemekle başlar daha sonra insanlara söyler. İnandığı gibi artık kraldır ve Sofi ile evlenebileceğini düşünür. Öykünün sonunda Aksenti İvanoviç’i akıl hastanesine götürürler ama o da İspanya’ya gittiğini ve orada Kral 8.Ferdinand olduğunu, kendisine yapılan şeylerin İspanya gelenekleri olduğunu inanır. Tahtına oturacağını zanneder. Artık akıl hastanesi İspanya, oradaki deliler halkı, kendisi de oranın kralıdır.
“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” Bu sözü sıkça duymuşuzdur ama söyleyenin kim olduğuna dair rivayetler vardır. Dostoyevski olduğunu söyleyenler ağırlıklı olmakla birlikte, H. E. Bates gibi bunun Gorki’nin bir sözü olduğunu iddia edenler de var*, demiş Behçet Çelik, Gogol’un Palto’sunu incelediği yazısında. Bana göre öykü yazmak isteyen her insan, kuşkusuz Gogol’un Paltosu’nu üstüne almak zorunda. Çünkü hem dil hem de olaylara bakış açısı durumundan gayet önemli.
Palto adlı trajikomik öyküde alımlı göze çarpan bir adam olmayan, tam tersine, kısa boylu, hafifçe çopur, saçları kızıla çalan, gözleri biraz bozuk olan, yanaklarının iki yanında birer derin çizgi bulunan, ince kırışıkları olan ve tıpkı Aksenti İvanoviç gibi 7.derece memur, Basmaçnikov yani Akaki Akakiyeviç’in yaşadıkları anlatılmaktadır. Akaki Akakiyeviç, Petersburg’ta bir dairede çalışmaktadır ve daire onu kimse saymamaktadır onun da çalışmak dışında ne bir gayesi, ne de merakı vardır. Hatta dış görünüşüne, kıyafetine hiç önem vermeyen bir karakterdir. Eskiyen ve soğuk alan paltosunu düşünüp taşındıktan, terzisi Petroviç’e yama yapması ve olumsuz cevap alması üzerine hiç değilse bir yıl kendini kısıp masraflarını azaltarak diktirmeye karar verir. Paltosu dikildiği süreçte ve dikilip kendisine geldiği zaman hayatının en önemli gününü yaşar artık öyküdeki olaylar paltoya göre devam eder.
Palto’nun Akaki Akakiyeviç’ini düşündüğümüzde Behçet Çelik’in de yazısında bahsettiği gibi Türk Edebiyatında ona benzeyen karakterleri bulmak da mümkündür. Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna adlı kitabındaki hayatı pek önemsenmeyen Raif Efendi, Sait Faik Abasıyanık’ın öykülerinde olan karakterler gibi. Bulunduğu dairede aşağılanması Raif Efendi ile en büyük ortak yanı. Gerek Rus edebiyatı gerekse Türk edebiyatında en önemli, altı çizilen şey, kıyıda, köşede kala, kendisiyle iç hesaplaşması olan karakterin, yazarın eserinde bulunmasıyla bu hayattan öcünü almış olması sanırım edebiyatın büyük ve adil gücü.
Burun adlı öyküde ise Vaznesenski Caddesi’nde berber dükkanı işleten, İvan Yakovleviç’in ve binbaşı 9.derece memur Kovalev’in başından geçen olaylar vardır. Kovalev’in bir sabah uyandığında burnunun olmaması ile başlar. Öyküde, burnu olmayınca alt sınıf olacağını, rütbesini ve çevresini düşünür Kovalev. Burnun 7.derece memur görünmesi, Kovalev’in kayıp burnunu gazete yoluyla araması, öykünün sonunda burnun yerinde gelmesi hiç olmayacakmış gibi görünen tuhaflıklar ve saçmalıklardır. Fakat Gogol’un da dediği gibi bu dünyada daha ne büyük saçmalıklara, tuhaflıklara rastlayabiliyoruz. Onun için bunları toptan düşünürsek, yukarıda saydığımız şeyleri olağan bulmamız gerekiyor. Yani özetle, yaşanılan olağanüstülükler delilerin hatıra defterinden alınmış belleklerinde bulunan öykülerdir. Gogol, devlet dairelerinde bulunan üst sınıfları eleştirmiştir.
Türk tiyatrosunda önemli bir yerde edinmiş olan Gogol’un Bir Delinin Hatıra Defteri, ilk kez Genco Erkal‘ın, 1965 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sahnelediği, daha sonra 1969 ve 1992 yıllarında değişik yorumlarla iki kez daha yönetip, oynadığı, Türkiye’de oynanan ilk tek kişilik oyun olarak tarihe geçmiştir. Yıllar boyunca sanatçı Genco Erkal, aynı eseri üç kez, üç değişik yorumla sahnelemiştir. Oyun, 2015 yılında 50. yıl kutlaması olarak gündeme gelmiştir. 27 yaşında ananesinin izlediği oyunu 77 yaşında torunları izlemiştir.
(Fotoğraf Tarih Dergisi 2014 Aralık sayısına aittir.)
Ülkemizde en çok oynayan bir diğer isim Erdal Beşikçioğlu’dur.2008 yılından 2015 yılına kadar Ankara Devlet Tiyatrosu’nda hiç ara vermeden, kapalı gişe oynamıştır. 2015 yılından itibaren Tatbikat Sahnesi ile devam etmektedir. Erdal Beşikçioğlu, Bir Delinin Hatıra Defteri sayesinde 2009 Baykal Saran Tiyatro Ödülü’nü ,2010 Cüneyt Gökçer Oyuncu Ödülü’nü, 2013 Savaş Dinçel Tiyatro Ödülü’nü almıştır.
Oyunu ön plana çıkartan bir diğer isim ise 2004 yılından bu yana Atölye Tiyatrosu’nda başarılı işlere imza atan Erdem Topuz’dur. Genco Erkal ve Erdal Beşikçioğlu’nun yanı sıra Erdem Topuz, oyundaki performansı ile Türk tiyatro tarihine geçecek başarıya imzasını atmıştır. Erdem Topuz’un tek başına yorumladığı “Bir Delinin Hatıra Defteri”, 2014 Arkhangelsk Uluslararası Tiyatro Festivali’nde bin kişiye Türkçe sahnelenen ilk Rus klasiği olmuştur ve büyük ilgi toplamıştır.
(Dipnot, bu oyunu hem Genco Erkal’dan izlediğim hem de Erdal Beşikçioğlu’ndan izlediğim zaman eklemelerde bulunacağım, nasıl oynanmalı, sahne, ışık, dekor nasıl olmalı şeklinde detaylandıracağım. Bu yazıdaki sadece birinci fotoğraf bana aittir.)
*: Bahsettiğim Behçet Çelik yazısı : http://www.okuryazar.tv/behcet-celik-hayaletteki-isik-ve-golge/
Nikolay Vasilyeviç Gogol ,Bir Delinin Hatıra Defteri , çeviren Nihal Yalaza Taluy
Varlık Yayınları 26.basım, Mart 2016, 101 sayfa.