Tanpınar, 1933 yılında Anayurt dergisinin 8. ve 9. sayılarında iki bölüm halinde yayımlanan, Ahmet Cemil’le Mülakat başlığını taşıyan bir yazı kaleme almıştır. Ahmet Cemil, Halit Ziya’nın Mai ve Siyah isimli romanın başkarakteridir, söz konusu metin ise daha önce Balzac’ın da George Bryan Brummell ile kurguladığı türden hayali bir mülakattır. Kurmaca Söyleşiler de bu örneklerden yola çıkarak, zaten yazılmış olanın içinden karakterler, nesneler, akla gelebilecek diğer kurgu unsurlarını ve hatta şiir ögelerini hayali olarak konuşturan, bir okur projesidir. Burada amaç söz konusu eserleri hatırla(t)mak, tanıtmak, farklı bakış açılarına ve yeni kaynaklara yönlendirebilmektir. Dostum Beyaz Said’in de desteği ile Şimendifer Edebiyat’ta başladığım bu mütevazi çalışmaya, şimdi Ne Okuyorum’da devam etmenin tatlı heyecanını yaşıyorum. Umarım Kurmaca Söyleşiler okuyucuda da yazıldığı hevesle karşılık bulacak, yeni söyleşiler ve yorumlarla zenginleşerek, güzel bir arşiv oluşturacaktır.
Kurmaca Söyleşiler’de ilk olarak Haydar Ergülen’in gözlüğünü ağırlıyoruz. Maksadımız şairin görmüş geçirmişliğinden, okuduklarından, yazdıklarından, bilhassa şiirlerinden dem vurmak, eski yeni avluların kelimeleriyle örülmüş mısralarını hatırlamak, tebessüm ettirmek.
Söyleşide, Haydar Ergülen’in başta Gözlük olmak üzere çeşitli kitaplarındaki şiirlerinden, basılı ve internet dergilerine verdiği röportajlardan alıntılar yer alıyor. Bunların bir kısmı doğrudan mısra ve cümle alıntıları olduğu gibi, bazısı röportaj akışına uygun olarak değiştirilmiş, eklemeler yapılmıştır. Elbette eksik gedik vardır, şimdiden affınıza sığınıyor, yorumlarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar.
Başlamadan belirtmek isterim, Haydar Ergülen’e çok yakışıyorsunuz.
Teşekkür ederim.
İyi miyiz?
İyi değiliz, bak durmadan kırmaya çalışıyorlar bizi, hiç iyi değiliz iki gözüm, bende cam, sende can bırakmadılar.
Gözlüğü olmayanlar çok mu acımasız oluyor ne?
Çok acımasızlar. Öyle çok eziliyoruz ki, karanlıkta ve kırık, nerede insanlık?
Neden acımasızlar peki?
Kitap sayfalarına, perde önlerine düşmemiş hiç yolları, belki ondandır. Bir şiirin güzel mısrasında kalmamış gözleri, kağıtta veya kalemde kalmamış. Öyle olsa cevhere bakmaktan bozulur gözleri. Ama onların gözleri dünyada kalmış, bir insanda, bir şehirde, bir mülkte.
Sizi bu kadar kırmasalardı?
Onlara da birer gözlük alırdık, belki başka türlü bakmayı öğrenirlerdi.
Ne zaman tanıştınız Haydar Ergülen’le?
Evvelden, ortaokul yıllarına dayanır şairin, benden öncede çok okurmuş, ailesinde ve okulda örnek aldığı kişiler edebiyata ilgili olunca olumlu bir etki olmuş üzerinde. Erken yaşlarda bu kadar çok okuyup yazınca da haliyle gözler bozuluyor.
İlk ne zaman yazmaya başladı Haydar Ergülen, şiirleri ne zaman yayınlandı?
Ortaokul ikide Deneme adlı bir dergide Fahrünnisa Gazeli yayınlanmıştı, Umur Erkan adıyla. Aynı dergiye öyküler de gönderirdi ama yine farklı bir isimle, Erkan Güçlü olarak.
Oldukça erken bir tarih, peki ilk kitabı ne zaman yayınlandı?
1981’de, Karşılığını Bulamamış Sorular.
Bazı sorular ölümle karşılanmalı diyor şair?
Haydar Ergülen bir devrimciydi, bazı soruları ölümle karşılayanlardan. İki darbenin arasında Ankara’da, şimdilerde filmlere dizilere konu olan ne varsa bizim hayatımızın bir parçasıydı. Darbe dönemlerinde ölen, yaralanan arkadaşlarımız da oldu. Kırıldık, çok kırıldık. Yenildik nihayetinde.
68 Kuşağı, sonra 80 neslini diyorsunuz?
Ahmet Erhan için bir mektup yazmıştı şair, 1980 Yüzyılı diyor, kimileri için yüzyıldır.
Nasıl bir yüzyıl 1980 yüzyılı? Neler gördünüz, neler göreceğiz?
Bütün eski değerlerin, insani erdemlerin yok edildiği çok çiğ bir çağda, çok çiğ insanlarla karşıyayız.
Eskiden nasıldı peki?
Birey olma çabası bir telaşa dönüşmemişti, hastalıklı bir hal almamıştı.
Yenildik dediniz, sonra eve döndünüz?
Şiire döndük. Eve döndük, eve dönmek zorundaydık, ama eve dönmek kötü bir şey değildi, çünkü evde de şiir vardı, evin de şiiri vardı, ev şiirdi ve evde başkaları da vardı, varmış.
Kimmiş peki bu başkaları?
Kendimize düşman bellediğimiz, haliyle onların da bizi düşman bellediği gözlüksüzlerle* asla değil ve hiçbir zaman değil, ama dindarlarla ya da İslami eğilimi olan arkadaşlarla şiirde buluştuk.
Şiir de buluşmak için zaten değil mi? Uzaktakine dokunmak, yaban gönüllere değmek, yakınlaşmak için. Haydar Ergülen’in mısrasıyla, kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye? Peki, şairin gözleri kime değiyor en çok?
İdil hanıma, kızı Nar’a ve sokak kedilerine.
İdil hanım, kırk yıla kırk şiire sığmayan, şairin Mavi şiirinde “ben inanmak için şiir yazıyorum, gözlerin/ neyi hatırlatıyorsa ona inanıyorum, gözlerin…” dediğidir öyle mi?
Doğrudur, onların birbirine olan aşkları da şiir gibidir, evleri şiirdir, kızları Nar şiirdir, belki de en güzelidir.
Şairle en çok kimleri okuyorsunuz?
Herkesin severek okuduğu kitapları biz de okuyoruz tabi, ama özel yazarlarımız ve şairlerimiz de var elbette, Başta Hulki Aktunç ve öyküleri, Füruzan, Latife Tekin, Ahmet Büke, Yalçın Tosun, Engin Günçe, şimdi uzaklarda olan arkadaşlarımız elbette, Ahmet Erhan, Behçet Aysan, Süha Tuğtepe, Metin Altıok, Adnan Azar, Seyhan Erözçelik, Azer Yaran, Salih Ecer, Nilgün Marmara, Didem Madak, Mehmet Günsür kitapları….
Latife Tekin içindi değil mi, “sevdim derim, sevmek yetinmektir der gibi, hırkasından tuttum sözün der gibi, ilişirim geceye ve derslere” yazmıştı şair?
Evet, “Ben Latife Tekin Okuduğum Zaman”şiiri, ben de en çok, “ ‘istedim’ derim, masalları gezdim der gibi, şiir çöpte yüzüyormuş der gibi, sevinirim kağıda ve boşluğa” dizelerini severim o şiirden.
Şiirden arda kalan zamanlarda okumak harici neler yapıyorsunuz?
Tabi ki edebiyatın uzağına düşmüyoruz: bir yazı, üç şiir atölyesi yapıyoruz, iki üniversitede, birinde yaratıcı yazı diğerinde çağdaş Türk şiiri dersi veriyoruz, Eskişehir’de uluslararası şiir festivali düzenliyoruz, okullarda ve başka yerlerde şiir söyleşileri yapıyoruz, dergilerde düzenli olarak şiirler ve şairler üzerine yazıyoruz, yurtiçi ve yurtdışında şiir etkinliklerine, çeviri atölyelerine katılıyoruz.
Pekâlâ, şairin ve sizin affınıza sığınarak soruyorum, Haydar Ergülen’in değil de bir başkasının gözlüğü olsaydınız, kim olurdu bu başkası?
Tabi önce Haydar Ergülen, kadim dostumdur, öyle de kalacak ama her ikimizin de sevdiği birkaç isim sayabilirim, dostum da kırılmayacaktır: Hulki Aktunç’un, Metin Altıok’un, şairin Yetimler Gazeli’nde her arkadaşla bir vatan ölür dediği Hrant Dink’in okuma gözlüğü olmak isterdim pekâlâ.
Gözlükten de başka, kim olmak isterdiniz?
üşümüş bir sokak kedisinin kirli burnunu/ kağıt mendiliyle silen o küçük kız olmak isterdim.
Siz başkasının dili olsaydınız?
mavi bir kız gibi çocukluğumla konuşurdum.
Siz başkasının sokağı olsaydınız?
içimden kardeşlerim gibi geçin isterdim
Siz başkasının evi olsaydınız?
Taşınırdım sizden daha yalnız bir semte
Siz başkasının yalnızlığı olsaydınız?
bir anı olurdum kendinden başka kimseyi terk edemeyen
Siz başkasının zalimi olsaydınız?
Allah’ı iliklerine kadar duyan herkesi kıskanırdım.
Bu kıymetli röportaj için Ne Okuyorum ailesi adına size çok teşekkür ederim. Bitirirken, son olarak bir şeyler söyler misiniz bize?
Rica ederim, şairin bana söylediği birkaç dize ile bitirelim öyleyse: candan içeri olan camdan içeri /derdik demesine de, öyle bakımsız, öyle bakışsız/ bıraktılar ki, gözümüzü, gönlümüzü, ne can/ hevese geldi, ne göresi geldi camın/ biz birbirimize iyi bakalım gözlüğüm, canım
Râsih Aslantürk
Yararlanılan Kaynaklar:
- Nar, Bütün Şiirleri – I, Haydar Ergülen, Kırmızı Kedi Yayınevi
- Üzgün Kediler Gazeli, Haydar Ergülen, Kırmızı Kedi Yayınevi
- Şiir Direnişe Sızmıştır, Notos 55, Kasım 2015, (Semih Gümüş’ün Haydar Ergülen’le Yaptığı Röportaj)
- Haydar Ergülenle Konuştuk, Dünyabizim sitesi,
- Şiir Tarih Sahnesinin Dışına Düştü, edebiyathaber sitesi, (Yusuf Çopur’un Haydar Ergülen’le Yaptığı Röportaj