2016’nın son aylarında yayın hayatına başlayan Hep Kitap, bizlere alıştığımız kurmacaların sınırlarını zorlayan bir kitapla “merhaba” diyor: Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum.
Arka kapakta “Gerilim” etiketinin konulması, kitabın ismi kadar merak uyandırıcı bir etki oluşturuyor, diyebilirim. Yeni bir yayınevi, yeni bir yayınevinin ilk kitaplarından birinin gerilim kitabı olması, ister istemez bir risk düşüncesi doğuruyor. Klasik anlatının dışında, gerilim kitapları, okur talebini karşılamadığı müddetçe başarısızlığa mecbur kalır. İddialı bir giriş, iddialı bir tercih, iddialı bir risk.
Tüm bu iddia düşüncesiyle başladığım kitap, ilk bölümünden itibaren okuruna felsefi ağırlığını hissettirerek, bir gerilim kitabından çok, yavaş ilerleyen akışı, diyaloglarıyla süren bölümleri, güçlü tasvirlerle betimlenen edebi yönü yoğun karakter analizleriyle klasik anlatıya kayıyor. Kendinizi psikolojik tahlillerle güçlendirilmiş klasik İngiliz hikâyelerinden birinde hissediyorsunuz. Lakin kitabın ortalarına doğru bu durum değişiyor ve kitabın yüzü beliriyor.
Yeni tanışmış bir çiftin (anlatıcı ve Jake), Jake’in ailesini ziyarete gidiş ve ziyaretten dönüşü esnasında araçta geçen diyaloglar, evde yemek esnasında yaşananlar ve dönüş yolu esnasında Jake’in ufak takıntıları nedeniyle uğradıkları bir okulun içinde geçen gerilim dolu sahneler, çok kısa sürede kitabı tüketmenizi sağlıyor; akıcı bir dil ve sürekli beslenen merak olgusu. Anlatıcı ve Jake’in tanışması, ilişkinin gelişmesi ve duygusal olarak sıkıntılı bir bünye olan Anlatıcı’nın Jake’ten ayrılma isteğini bir türlü dile getirememesi, sürekli bir şüphe doğuruyor. Çünkü Anlatıcı’nın eline, kendisinin de ifade ettiği gibi oldukça fazla imkân geçiyor. Aynı zamanda Anlatıcı’nın onu uzunca zamandır rahatsız eden bir sapığı var. Fakat bu sapık da biraz garip. Çünkü Anlatıcı’yı aradığı numara, Anlatıcı’nın kendi numarası. Bir çelişki. Kendi numaranızı arayamazsınız. Anlatıcı’nın çocukluğundan itibaren yaşadığı bir takım serüvenler, kişiliği hakkında bir takım ipuçları verse de, finalde yaşayacaklarımızı, daha doğrusu okurun anlamakta zorlanacağı kapalı bir “son”u, harikülade taşıyor. Jake’in anlamlandırılamayan rahatlığı ve çözümlenemeyen kişiliği, şüphe uyandırıyor fakat, o da Anlatıcı gibi, kitabın sonundaki ayrıştırılamayan kapalılığı, çok iyi götürüyor.
Anlatı bölümleri arasına yerleştirilmiş ve diyaloglar halinde akseden bölümler bir cinayetten söz ediyor. Parça parça verilen bu kısımlar, anlatı sürecinde ciddiye alınmasa da, ağır ipuçları taşıyor.
Kitabın yüklü bir felsefi yanının olduğunu da söylemiştim. İkili ilişkiler, kişilikler ve diğer ölümcül şeyler hakkında kurulan ciddi cümleler, belki de kitabın bir kısmına kadar ağır ilerlemesinin sebebi. Düşündüren tarafının yanında, haklılık payının yüksek olduğu rahatsız edici cümleler var. Bunlardan birkaç tanesini seçip yazımın son kısmına ilave edeceğim.
Her Şeyi Bitirmek İstiyorum, oldukça etkileyici ve sarsıcı bir finale sahip. Parçaları birleştirebilmek için, kitabı yeni baştan kurcalamanız ve hatta kitabı okuyup bitirenlerin çoğunun yaptığı gibi yeniden okumanız gerekecek. Gerçekle hayal, gerçekle kurmaca arasında gidip gelen bu kitap Hep Kitap’ın yüklendiği riski karşılar cinsten. İddialı bir başlangıç için, güzel bir tercih denilebilecek iyi bir kitap seçimi.
Kitaptan seçtiğim alıntılarla yazımı tamamlıyorum. Her Şeyi Bitirmek İstiyorum, zaman kaybı olmayacak kadar iyi bir kitap.
Bütün cevapları bilmediğimiz, her şeyi açıklayamadığımız için memnunum. Uzay gibi. Belki de bütün cevapları bilmemiz gerekmiyor. Sorular iyidir. Cevaplardan daha iyidirler. Hayat hakkında daha fazlasını, nasıl geliştiğimizi, nasıl ilerlediğimizi, bilmek istiyorsan önemli olan sorulardır. Zekâmızı zorlayan ve geliştiren şey sorulardır. Bence sorular kendimizi daha az yalnız hissetmemizi, diğerleriyle bağlantılı olmamızı sağlıyor. Her zaman her şeyi bilmek gerekmiyor. Bilmemenin de kıymetini biliyorum ben. Bilmemek insanca bir şey. Uzay gibi. Çözümlenemez ve karanlık ama tamamen değil. s. 35, 36
Varlığımın anlamı, hayatın bana bir soru sormasıdır. Veya, tam tersine, ben dünyaya sorulmuş bir soruyum ve cevabımı vermem gerekiyor, yoksa dünyanın vereceği yanıta mecbur kalırım. s. 41
Bir anı her hatırlanışında başka bir şeydir. Kesin değildir. Hakiki olaylardan esinlenen öyküler büyük ölçüde kurmacadır. Hem kurmacayı hem anıları bir arada hatırlar ve anlatırız. İkisi de birer öykü biçimidir.Öyküler aracılığıyla öğreniriz. Öyküler aracılığıyla birbirimizi anlarız. Ama hakikat yalnız bir kere gerçekleşir. s. 46
Küçük şeyler bizi birleştirir. Her şey gibidirler. Birçok şey bunlara bağlıdır. Dinden ve Tanrı’dan farklı değildir. Belli yapıların hayatı anlamamızı sağladığını sanırız. Yalnızca anlamamızı değil, bizi bir şekilde rahatlattığını da. Hayatımızın geri kalanını bir kişiyle birlikte geçirmemizin daha iyi olacağı düşüncesi, varlığın temelindeki hakikatlerden biridir. Gerçek olmasını istediğmiz bir inançtır. s. 55
Var olmak umutsuzluk çekmekten başka bir şey değildir… çünkü var olmuyoruz, var ediliyoruz. s. 138
Olmak istediğimiz kişi olamıyorsak, kim olduğumuzun bir önemi yok. s. 169
- Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum – Iain Reid
- Hep Kitap – Roman
- 179 Sayfa
- Çeviri: Begüm Kovulmaz