”Mitoslar, anlamsız, boş zamanlarda anlatılmak için uydurulmuş fantastik masallar değildir. Mitoslar, insanlığın bugüne gelişinin öyküsünü verebilecek kültürel zenginlikleri içeren, hatta hayatımızı şekillendiren, sınırlamalar getiren, kültür dediğimiz şeyin DNA’sıdır…” diyerek giriş yapan İsmail Gezgin bizleri mitlerin ortaya çıkışından, Yunan mitolojisine; tanrıların ve dünyanın yaratılışından, Troia Savaşı’na; Kutsal kitaplardan, Meryem ve İsa’ya kadar uzunca bir yola çıkarıyor.
Kitap üç ana başlığa ayrılarak hazırlanmış. Sanatın Mitolojisi, Mitolojinin Sanatı, Kutsalın Mitolojisi ve Sanatı.
Öncelikle ilk insanlara değiniliyor. İlk aleti yapan insan, ilk bilinçli ve düzenli av faaliyetini yapan insan, ateşi kullanmaya başlayan insan derken Neanderthalensis ölü gömme geleneğini başlatıyor. Kendinden sonraki insana da yasa kültürünü bırakmıştır, sanatın keşfi de bu insana mal edilmiştir.
Eski Taş Devri sonlarına doğru buzulların erime hızı artınca insanlar yaşam biçimlerini tekrar değiştirmek zorunda kalırlar. İnsanlar doğa karşısında kendilerini iyi hissetmek için tanrıları soyutlayarak taşa dönüştürmeye başladılar. Daha sonra mağaralara basit av sahneleri çizildi. Bunlar en eski mitoslardır. Kitapta eski duvar resimlerinin anlamları üzerinde duruluyor. Şamanın ortaya çıkışı, taşların şekillendirilmesi ardından geliyor.
Kitabın ikinci başlığı; kent, yazı ve mitos. Gılgamış Mitosu, Kybele, Yunan Mitolojisi geniş kapsamda inceleniyor. Ardından on tanrının üzerinde duruluyor. Nasıl dünyaya geldiler, neyi temsil ediyorlar, kiminle ilişki içinde oldular, çocukları kimlerdi, kimlerle savaştılar vb. şekilde sürüp gidiyor. Sonra Amazonlar (Savaş tanrısı Ares ve Nymphe Harmonia’dan türemiş kadınlar toplumuna verilen isimdir), Troia Savaşı (Doğu ve Batı arasında başlayan mücadelenin ilk savaşı olarak anılmaktadır.) hakkında altını çizeceğiniz bir sürü bilgiyi bizlere gayet açık ve net bir şekilde anlatıyor.
Son bölümde ise yaratılış hakkında her dinin kendisine özgü bilgisini veriyor. Tufan Mitosu başlığında ayrıca Sümer, İran, Çingene, Filipin, Hint, Kuzey Asya, Türk, Yunan gibi hepsinin kendine özgü Tufan Mitosu’nu anlatıyor. En son Meryem ve İsa’ya değinerek İsmail Gezgin kitabını bitiriyor.
İsmail Gezgin, 1987 yılında Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü’nden mezun olmuştur. Ayrıca yüksek lisansını ve doktorasını da aynı bölümde tamamlamıştır. Buna rağmen bu konular hakkında belirli miktarda bilgisi olan kişilerin anlayabileceği şekilde dilini oluşturmuştur. Aralarda geçen isimlerin, şehirlerin de hikâyesini, anlatısını notlar biçiminde koymuştur. (Örneğin: Deli Dumrul’un adını geçirdiği için notlarda Dede Korkut Destanı’ndan olan Deli Dumrul’u anlatmıştır.) Bir sayfada onlarca bilginin olduğu çok faydalı bir kitabı da bizlere sunmuştur. Diğer kitaplarını da temin etmek için sabırsızlanıyorum. (Fallusun Arkeolojisi, Antik Yunan ve Roma Sanatında Cinsellik ve Erotizm, Gılgamış: Kültürlenme Sürecinin Mitik Kahramanı, Tarih Boyunca Çeşme, Alacaat’tan Alaçatı’ya, Masalların Şifresi, Arkaik ve Klasik Dönemde Batı Anadolu, Aynadaki Herodotos, Mitoloji Mitos ve Logos)
Yayınevi:Sel Yayıncılık
Baskı ve Baskı Yılı:Nisan 2016,4.Baskı
Sayfa Sayısı: 214
Fotoğraf, yazara aittir.