Her şehrin bir ozanı, bir anlatıcısı olmalı, her kentin Yaşar Aksoy gibi kültür aktarıcısı. İzmirliler o kadar çok şey borçlu ki araştırmacı Aksoy’a, Dario Moreno’dan Hasan Tahsin’e, İzmir’i Sevme Sanatından, İzmir Kitap Fuarına kadar tüm bu bilgi ve etkinlik faaliyetleri Yaşar Aksoy cephesinden bize ışıldar. Yaşar Aksoy oldukça üretken bir yazar. 2012 yılı Tüyap İzmir Kitap Fuarı’nın onur konuğu da olan yazarın gazete yazıları ve çıkan kitaplarını saymak bu yazının hacminin çok ötesinde. Son çıkan kitabı gerçek ismi Osman Nevres olan Hasan Tahsin üzerine bir yapıt. Kırmızı Kedi Yayınları’ndan bu sene çıkan “Hasan Tahsin-Yürekler Selanik” kitabı yalnızca Hasan Tahsin’in, o kara gün 15 Mayıs 1919 tarihindeki İzmir’in işgali gününü ve sonrasını ele almıyor. Osman Nevres’ten Hasan Tahsin olma süreci tüm tanıklıkları ile birlikte ele alınıyor. Tanıklar dedik, bunlar arasında Hasan Tahsin’in en yakın arkadaşlarının bulunduğunu görüyoruz. Örneğin Teşkilat-ı Mahsusa İsviçre görevlisi Hamza Osman ya da Paris yıllarına ilişkin tanıklıkları bulunan General Mazlum Boysan. Bunlarla dönemin önemli bir İzmir gazetecisi olarak Yaşar Aksoy görüşerek tüm birinci elden tanıklıkları kitaba aktararak bir kısım bilinmeyenleri okuyucunun önüne sunuyor tek tek.
Kitabın girişinde yazarın kitabı neden yazdığı konusunda bir sinema dili ile konuşursak açılış sekansı ile başlanıyor. Hukuk-u Beşer gazete koleksiyonlarının toplanmasından, Hasan Tahsin anıtının açılmasına kadar üzerinde katkıda bulunduğu Hasan Tahsin’e dair sağ ve sol tarihçi figürlerince yansıtılan kimi eleştirilere, maddi gerçeklikler temelinde cevap verme amacını hissetiriyor yazar. Özellikle ilk kurşun tartışmaları ya da Hasan Tahsin’in dönme (sabetayist) olduğu yönündeki tevziratlar, geniş bir Selanik panoraması ile birlikte okuyucunun takdirine sunuluyor. Selanik’in o çok kültürlü ortamında büyüyen Hasan Tahsin, Atatürk’ün de hocası olan Şemsi Efendi’nin tedrisatından geçtikten sonra İttihatçılar döneminde Maliye Bakanlığı yapan, ardından İzmir suikasti iddiası ile idam edilen Cavid Bey’in güvenini kazanıyor. Bundan sonra Kuşçubaşı Eşref ile tanışma, Teşkilat-ı Mahsusa adlı örgüte katılma ve buradan kimi politik faaliyetlere uzanma aşamalarına geçilir. Özellikle dönemin Sadrazamı Talat Paşa’ya sunulan İngilizler adına faaliyette bulunan ve Romanya’da bu Türklük aleyhtarlıklarını yoğunlaştıran Buxton kardeşlere suikast planı, aslında bize Osman Nevres’in neden Hasan Tahsin olarak kayıtlara geçtiğinin bilgisini de sunmaktadır aslında;
“…ona sahte pasaport hazırladık. Pasaportun meslek hanesine gazeteci, isim hanesine de Hasan Tahsin yazdık. Selanik’te Silah isimli anarşist gazeteyi yayınlayan ve bize daima muhalefet etmiş bulunan Silahçı namıyla maruf Hasan Tahsin Bey’i hatırlarsınız. Hani susması için her ay 25 altın ödediğimiz ve bizim Bahriye’den frengi olduğu için atılan karanlık ruhlu eski yüzbaşıyı. Silah gazetesi kapatıldığı zaman Salah’ı çıkaran, oda kapatılınca yine Silah’ı çıkaran, bizlere içinden daima düşman olan kavgacı adamı iyi bilirsiniz paşam. Onun Hasan Tahsin ismini, bizim Nevres’e verdik. Gazeteci kimliği ve biz İttihatçılara düşman bilinen tavrı ile Buxton’lara daha kolay ulaşılabilir. Bundan sonra Osman Nevres’in ismi, hep Hasan Tahsin olarak kalacak”
Önce Bulgaristan’da denenen suikast buradaki görevlilerin istememesi üzerine Bükreş’te Kral Karol’un cenaze töreninde gerçekleştirilir. Ne var ki kardeşler kurtulurlar. Yakalanan Hasan Tahsin esas kimliği hakkında hiçbir bilgi vermez. Bükreş cezaevinde uzun süre bulunur. Kitabın ilginç anekdotlarından birisi Noel Buxton’un cezaevinde yaptığı ziyaretler kısmıdır. Burada aracısı kalkınca sevginin galebe çalacağı ne güzel de aktarılır. Buxton şöyle der: “…onunla bir saat yalnız konuştuk. Bir süre sohbet ettikten sonra boş olan silahımı çektim. Hasan’a uzatarak isterse beni şimdi öldürebileceğini söyledim. Hasan suratını asarak geri çekildi. Aramızda insani iletişim doğal duyguların oluşmasına neden olmuştu. Birbirimize karşı hissettiğimiz duygular son derece canlı ve yakındı” Sonra günler geçer. Birinci Dünya Savaşı yıllarında Romanya’ya Osmanlı ve Almanya güçleri girer. Hasan Tahsin diğer bir kısım mahkumlarla birlikte İstanbul’a gelir. Arada başarısız bir Avam Kamarası bombalama fikri dışında asıl olarak çevrece bilinen İzmir günleri başlar. İzmir o günlerde o kara günün telaşındadır. Öncesinde İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti kurulur. Hasan Tahsin ise Hukuk-u Beşer’de yazdığı yazılarla, ünlü Fransız sosyalist politikacı Jean Jaures’ten etkilenen antiemperyalist görüşleri sunar okur kitlesine. Ve artık kara gün gelir, 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir işgal edilir. Haber gelir Tahsin’e, daha önceki Teşkilat-ı Mahsusa geleneğinden geldiği için cebine koyduğu bombaları Yunan askerinin üzerine atıverir, sonra silahına davranır, ne ki karşılığı çok sert olur. Bir çok mermiye muhatap kalır ve orada şehit olur. Kitap tüm bu süreci tanıklıklar ile sunar. Yapıt sadece son dönem moda kitaplarının tarihsel kişiliklerin nesnel ortamlardan steril bir şekilde anlatma yanılgısına düşmez. Okuduklarınız dönem bağlamında size çok derinlikli bilgileri de sunar.
Kitapta Hasan Tahsin’in en yakın arkadaşları ile yapılan “sözlü tarih çalışması” başlıklı bir bölüm de bulunur. Yeni Asır gazetesi adına 9 Eylül 1973 tarihinde Atatürk’ün özel doktorluğunu da yapan Mazlum Boysan, Selanik’ten Tahsin’in okul arkadaşı olan Kudret Sabancı ve en yakın arkadaşlarından Osman Süavi ile yapılan röportajlar oldukça ilginç bilgiler kazanmamıza vesile olur. Kitapta edinilen daha önce duymadığımız Hasan Tahsin’in fedakar yanını göstermesi bakımından Vedia Hanım ile olan nişanlılık ve memleket sevgisinin bu aşka galip gelmesi ile Yılmaz Güney’in Hasan Tahsin’in hayatını filme alma konusunda Yaşar Aksoy’a senaryo yazması önerisi, ancak filmin gerçekleşmemesi hikayesi de bulunuyor. Kitap, kimisi araştırmacı Yaşar Aksoy’un kişisel arşivinden derlenen albüm ile sonlanıyor. Emperyalist saldırganlığa karşı fedakârlar kuşağını anlamak için bu kitabın okunması oldukça faydalı ve kimi eksiklikleri de tamamlayıcı nitelikte. Kitabın sonunda yer alan ve vefasını her zaman Tahsin’e gösteren İzmirli şair Şükran Kurdakul, “Ağıt Değil” isimli şiirinde, ki bu şiir Hasan Tahsin anıtına da konulmuştur, şöyle anıtlaştırır:
“ Açtı kendini, bir bayrak gibi işte
Ölümün üzerinde Hasan Tahsin…
Bu silah başka silah
Bu ölüm başka ölüm
Gücünüz varsa sizin
Ölümü tutuklayın.”
- Hasan Tahsin Yürekler Selanik – Yaşar AKSOY
- Kırmızı Kedi Yayınları
- 396 sayfa.
1 Yorum
Değerlı tarih sevdalısı Yaşar Aksoy ıçin yaźılan bu teşekkür yazınizla değerbilir bir vatandaş, iyi bir okur , bilge bir yazar olduğunuzu düşünüyor teşekkür ediyorum m saygılar.