Bir Doğu ülkesi olarak Japonya, gerek ekonomik hamleleri gerekse de otantizmle örülü modern görünümü itibariyle Batı toplumları ile en yakın ilişkisi olduğu düşünülen ülkelerin başında yer almakta. Ancak Japonya tarihi hep sancılı dönemlerin toplamı gibi. 1600’lü yıllardan 1868 yılına kadar gerçekleşen Meiji Restorasyonu’na kadar Japonya, askeri bir yönetim biçimi olan shogunluk ile idare edilmekteydi. Restorasyonla birlikte yönetimde bu kez İmparator yeniden söz sahibi olmuş ve yetkileri kendisine bırakılmıştı. Bu devir aynı zamanda shogunluk döneminde söz sahibi olan samuraylara ait toprakların da merkezileşmesi anlamına gelmekteydi. Ancak 2. Dünya Savaşı sonrasında faşist cephede yer alan ülkenin, Amerika dayatmaları ile bir nevi İmparatorun ordusuz ve koruyucusuz kaldığı düşüncesi aydın kesimde geleneksel değerler doğrultusunda yeni arayışlara kapıyı araladı. Bunun için aranan kan yurtseverlik değerleri ile örülü “buşido felsefesi” doğrultusunda eylemler içinde olmaktı.
İşte Yukio Mishima bu sancıları en başından beri tüm benliğinde hisseden bir yazardı. Samuray sınıfından aristokratik bir aileden gelmesi nedeni ile bu değerlerle büyüyen Mishima, içinde bulunduğu Japonya’nın temel dinamiklerinden uzaklaşmasına çıkış olarak çağdaşı olan Japon yazarlar Nobel ödüllü Kawabata ve Dazio gibi intiharı seçmişse de, tercihini geleneksel samuray ahlakı doğrultusunda, törensel bir ölüm olan seppuku olarak belirlemişti. Üstelik 1970 yılındaki bu intiharını önceden haber veren “Çürüyen Melek” isimli geçmiş dinsel anlatılara da göndermelerde bulunan eserini de bırakarak.
Yazarın kurucusu olduğu ve İmparatoru temsil ettiğini düşündüğü “Kalkan Derneği” adlı bir nevi milis ordusu üyelerinin başı olarak bir generali rehin alması ve sonrasında askeri erkana söylevde bulunduktan sonra geleneksel ölüm yolu olan seppuku ile intiharının öncesi ve tüm safhalarını Japon Yayınları tarafından yayınlanan, Ata Egemen Çakıl tarafından kaleme alınan eserde görmemiz mümkün. Çakıl, toplamda 158 sayfa olan kitabında öncelikle yapıtları dilimize de çevrilen Mishima’nın ailevi yapısının kendi düşünceleri üzerindeki etkileriyle okuru Japon tarihine bir nevi hazırlıyor. Özellikle babaannesinin etkisinde büyüyen, Japonya’nın tüm sancılarını benliğinde hisseden eşcinsel yönelimdeki yazarın tüm bu kişisel tarihi bize aynı zamanda çok bilmediğimiz otantik yakın dönem Japon tarihi hakkında da ciddi bilgiler sunmakta. Edebi çevreler içinde Dazai’nin intiharı ile birlikte bir bakıma buşido geleneğinin belki de tek temsilcisi olarak kalan yazarın yaptığı aktivist eylemleri kitaptan okuyoruz. Kitap, bunun yanı sıra etkileyici bazı görsellerle birlikte yazarın roman, öykü ve oyunlarını da okuyucularına tanıttıktan sonra, son kısımda kitabın aynı zamanda başlıklarından olan geleneksel seppuku yöntemi ile gerçekleşen 1970 yılındaki intihar eylemine gidiş sürecini haber eden “Çürüyen Melek” kitabından da epizotlar eşliğinde bize o son randevuyu sunarak sanki bir macera romanı okuyormuşuz denli ilginç bir biyografik çalışmayı okuyucularına bırakıyor. Ata Egemen Çakıl kitabıyla, ülkemizde yeterince bilinmeyen “buşido felsefesi”ni yakın Japon tarihi eşliğinde önümüze sererken, onun en önemli temsilcisi olan ve bunca eseri dilimize de çevrilen Yukıo Mishima’yı tanımamıza da imkân veriyor…
- Ata Egemen Çakıl / Yukio Mishima-Çürüyen Melek
- Japon Yayınları
- 158 Sayfa