Hasan Ali Toptaş’ın, Kuşlar Yasına Gider adlı kitabında “Ecel Atı” yazara (ya da Hasan Ali Toptaş’ın kendisine değil de kitaptaki yazara) görünür olur.
Görünür olur çünkü aslında zaten hep ordadır. Hep etrafımızdadır, yüzlerce belki de binlerce ecel atı etrafımızda dört dönmektedir; sadece bize “ayan” değillerdir.
Ve yazarın köydeki onlarca akrabasından biri der ki:
“Ecel atı ayan olunca, dillendirmek iyi değildir.”
Bilgelik bu olsa gerek.
“Dillendirmek” iyi değildir, çünkü herkesin bildiğini aşikâr etmenin gereği yoktur belki, belki de söylendikçe ve tekrar edildikçe kaçınılmaz olanın bize yaklaşması hızlandırılır.
Yazar, babasının hastalığı dolayısıyla defalarca kez gidip geldiği memleket yolunda rastlamaktadır ecel atına, bir süre yolda kendisine eşlik ettikten sonra bir noktada yavaşlayıp durur at. Her seferinde yola çıktığı Ankara’dan daha uzakta, babasının yaşadığı memleketindeki köyüne ise daha yakında görünür olur. Bu müthiş tema kitap boyunca devam eder, babasının ölüme gitme hızını belirler adeta.
Kitap boyunca hem yazarın babasının hastalık sürecine şahit oluruz, hem de babasının hayatından çeşitli anılar, hikâyelerle, o başına buyruk adamın yapıp ettiklerini okuruz. Keşke herkesin oğlu Hasan Ali Toptaş gibi büyük bir yazar olsa da sevdiklerinin ardından böyle muhteşem bir şekilde hikâyeler anlatabilse.
Kitapta “Ecel Atı”‘nın ortaya çıkışı yazarın yol boyunca dinlediği türkülere eşlik eder kimi zaman, sanki o türkü bir biçimde tetikler Ecel Atı’nın görünmesini;
“Avluda bağlıdır yiğidin atı”
“…avludan çıkıp gelmişti…”
“İnsan dediğin tek bir yapraktır.”
“….gövdesinde oynaşan yaprak gölgeleriyle birlikte…”
Kimi zaman ilgisiz bir çağrışımla;
“Fırsat elde iken sevmedik yari
Beni öldürmeli dövmeli değil”
….şimşek hızıyla….
Kimi zamanda müzik durup sessizliğin baskını hissedildiğinde çıkar ortaya o at.
Müzikle, türkülerle birlikte ilerleyen ve bir taraftandan da kendi müziğini oluşturup yaşatan bir hikâye.
Kitaptaki tek at “Ecel Atı” değil;
“…Hırs atına binenler, çoğu kez ne vakit düştüklerini anlayamazlarç O şahıs Allah vere de çoluk çocuğun üstüne düşmese bari…”
Hayatımızın seçimlerden oluştuğuna bir örnek daha diye düşünebiliriz. Belki yaşamımızın hangi döneminde hangi ata bineceğimizi seçebiliriz ancak “Ecel Atı” bizim seçimlerimizin dışındadır, o bizi ya da sevdiklerimizi almak için çoktan yola çıkmıştır sadece görünür olmamıştır henüz kimselere; belki de sadece bize görünür olmamıştır da başka birilerinin yanından sıyrılıp geçmiştir bugün. Hayat, ölümle mücadeleden, her an ölmemiş olmaktan başka bir şey midir?
Babalarımıza bu kadar güzel ağıtlar yakabilmek, ölümle olan mücadeleyi ve insandaki sonsuzluğu anlatabilmek için belki Hasan Ali Toptaş olmak gerekir gerçekten, ancak dinlemek, düşünmek ve anlamaya çalışmak herkes için mümkün, her zaman.
- Kuşlar Yasına Gider – Hasan Ali Toptaş
- Everest Yayınları – Roman
- 250 sayfa