Kapak Fotoğrafı: Jr. Korpa
“İşte beyninizdeki hastalıklarla ilgili bir gerçek: Birileri sizi eskiden olduğunuz kişiliğe geri döndürmeye çalışmadığı sürece, nispeten özgürsünüz.” (sayfa 336)
Hastalıklar arasında seçim yapmak zaten hiç doğru değil ama ben düşündüğümde küçüklüğümden beri hep kanserden korkardım. Sebebini sorduklarında çözümsüz olmasından yakınır, şeytan gibi gözüken bu tedavisi bulunamayan hastalığı hastalık listesinin dışında tutar ölüm listesinin başına yazardım. Bir gün okuduğum kitaplardan birinde -klişedir ama adını hatırlamıyorum yine de o cümleyi hiç unutamadım- kanseri “vücudun kendi ölümü için çalışması” şeklinde anlatıldığına şahit oldum. Beni korkutan o şeyi bulmuştum. İnsan vücudunun ta kendisinden korkuyordum. Ağırlığını her gün taşıdığım vücudumun bir gün benden ayrı bir şekilde bana savaş açmasından korkuyordum. Ölmek için yaşamaya çalışmak kanserin sözlük anlamıydı.
Maddie Mortimer, orijinal adı “Maps Our Spectecular Bodies” olan kitabı haziran ayında yayımlamıştı. Timaş Yayınları‘ndan kasım ayında Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası ismiyle çıkan ve dilimize Rabia Elif Özcan tarafından çevrilen kitap 2022 yılının Booker Ödülleri’nin (International Booker Prize) uzun listesine girmeyi başardı. Gönlümde şimdiden birinciliğe yerleşmiş olsa da eminim kendisine yakışacak özel yeri biliyordur.
Lia, hep hayali olan çocuk kitabının çizimlerini yapan, Harry ile mutlu bir evliliğe ve büyük bir aşka sahip ve Iris adında on iki yaşında bir çocuğun annesidir. Doktor kontrolünden evine döndüğü vakit eşini arayıp olumsuz haberi verir: “Nüksetmiş.” İlk cümlelerden itibaren hissedeceğiniz üzere Lia, enerjisi ve dirayeti sayesinde ailesinin de büyük sevgisiyle bu hastalığı yeniden savaşarak yeneceğinden emindir. Günümüz çocuklarında görüldüğü gibi boyu küçük ama oldukça zeki olan kızı Iris bile olayı nereden bulduğu bilinmeyen bir olgunlukla karşılar. Fakat bu olgunluk gösterisi kendi içinde son bulduğunda olgunluk zannettiği şey bir sürü sorunu başına açar. Mesela, okulun popüler ve zorba kızı Yakan Kız, arkadaşlıklarını kanıtlayacak bir eylemde bulunmaları gerektiğini ve bunun yalnızca eline sigara izmariti ile yanık izi bırakarak olacağını söylediğinde Iris hiç tereddüt etmeden sigara izmaritini elinde söndürür.
İsminden dolayı önce bilimsel bir kitap olduğunu düşündüğüm Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası, bilimsel kitap olma konusunda haksız da sayılmaz. Maddi Mortimer kitabında deneysel bir yazım süreci gerçekleştirmiş ve akıp giden kurguyu bedenin içinde gerçekleşen değişikliği fark eden organlar ve yapıtaşlarını anlatarak bölmüştür. Hatta buna daha da fazlasını eklemiş ve renkleri, kuşları, hayatında başka görevlerde olduğunu hayal ettiği insanları isimlendirdiği şekillerle bedenin işleyişine karışmasına müsaade etmiştir. Bu durum okurunu öncelikle kafa karıştırıcı bir yola sürükleyeceği düşünülse de öyle olmadığını denedim onaylıyorum. Aksine kurgunun yorgun ağrıları içerisinde bedenin kendi içindeki savaşına küçük bir mola bile olabiliyor. Ne garip, acılar içinde acılar bazen dinginliklere yol açabiliyor.
“Birbirinize sürtünen çubukların
alev aldığını düşünün
ve sonra
benzin olduğunuzu.” (sayfa 47)
Lia ilk kez kansere yakalandığında Iris yedi yaşındadır. Okuldaki öğretmenleri o günün ödevi olarak ebeveynlerinin mesleklerini yazmalarını ve bu mesleği anlatacak bir resim çizmelerini ister. Iris kâğıdın üstüne kocaman “K A N S E R” yazar. Yanında uzun kızıl saçlarıyla annesi gülümseyen bir hücrenin başını okşamaktadır. Ben Iris’in yaşadıklarının ağırlığını göğsümün tam ortasında hissederken Lia kendisini olduğu gibi -kel- çizmediği için kızına teşekkür eder.
Lia ve Thames Nehri’nin kıyısında tanıştığı eşi Harry’nin birbirlerine olan aşkını izlerken bundan daha büyülü bir aşkın olmadığını sanırsınız. Gözlerinin içine bakarken titreyen Harry’nin, öldükten sonra kendisinin arkasından yas tutmayı bırakıp başka insanlarla tanışarak yeniden âşık olmasını isteyen Lia’nın taşıdıkları aşkın büyüklüğü kalplerine sığmıyor başka organlara akıyor adeta. Fakat Lia’nın ilk gerçek aşkı Harry değil. Lia henüz on beş yaşındayken, papaz babasının din ve Tanrı’sına olan aşkı ile çevrelediği eve gelen Matthew adındaki kimsesiz çocuk Lia’nın kalabalıklığını dağıtıp ona nefes aldırır. Lia ise Matthew’ın kimsesizliğini alıp ona koca bir kalabalıklık yaratır. Papaz Peter’ın kimsesiz çocukları sokakta bir başına bırakmama özeni büyük bir aşkın ilk tohumlarını ıslak ve kucaklamaya hazır toprağa düşürmüş olur. Yürüyüş yolunda öpüşmeler, muhteşem vücutların coğrafyalarını öğrenme isteğiyle yanan iki öğrenciyi doyurmaya yetmez. Lia bu aşkın gerçek aşk olduğunu anladığı vakit sonsuza kadar süreceğini düşünürken Matthew, üniversite okumaya başka şehre gider. Daha sonra çalışmak için oradan başka bir yere. Gittiği yerlerden bir telefon veya bir kartpostalla Lia’nın kendi yoluna gitmesine de engel olur istemeden. Lia bir başkasını öpmeye karar verdiği vakit karşısında buluverir Matthew’u. Telefonlarını açmadığı için artık kendisini istemediğini düşündüğü vakit bir kartpostalla yanına çağırdığını görür Matthew’un. Hiç düşünmeden o saniye küçük bir çantayla yanına gider ve yıllarca birlikte çalışırlar. Aynı çatı altında yaşamayı öğrenirken kıskançlığı da kaybetme korkusunu da öğrenir Lia. Fakat yine kaçıp gider Matthew. Bir boşluk görmeye görsün, kendi varlığıyla doldurur. Nitekim Lia’nın bedenindeki o ilk isyankâr hücre düzene karşı gelirken Matthew’un boş bıraktığı aşktan güç alır bence.
“Keşke ellerimi birbirine sürtebilseydim,
içimdeki zehri dışarı kusabilseydim, rüyalarının kilidini açıp günlüklerine küçük işaretler
koyabilseydim,
yapardım.
Ama bunun yerine sıradan bir böbrek enfeksiyonuna dönüşüyorum.” (sayfa 76)
Hiç olmayacak sanırken Lia yeni bir aşkı büyütebilmiştir içinde. Ama ilk aşkı orada kalmıştır. Ne zaman yeşermek istese toprak olmaya razıdır Lia. Birbirlerini sevmeyi bile beceremediklerini düşünen Matthew’a “Hayır becerebildik.” diyemediği için yıllarca sorumlu hissetmiştir kendisini. Gecenin bir yarısı nöbet geçirirken ruhu onu görüp söylemiştir halbuki. Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası okurlarından birinin yorumunda okuduğum gibi, ölürken önce hayatında olanları geri yansıtıyorsun. Hangi anları boşa harcadın, nerede yanlış yaptın, dünyadan çıkmaya hazır mısın? Yaratıcınla tanışmak için iyi durumda mısın?
Maddie Mortimer, kitabın içerisinde kelimelerden şekiller de yaratır. Havai fişek gibi düşen “Sen de kim oluyorsun” sorusu, elekten su gibi dökülen “Kelimeler elekten akan su gibi üzerimize geliyor” cümlesi, yıldız şeklini alan “Bir tanrısız altın yıldız bize” cümlesi ve dalga dalga yayılan “Bununla savaşacağız” cümlesi gibi birçok cümle kendisini takip etmemizi istiyor aldıkları şekillerde.
Iris’in hayatında elinde benzin bidonuyla dolanır gibi gezinen Yakan Kız, itirafların olduğu kutuyla her hafta bir itirafı okuduğu o parkta bir gün Iris’inkini okuduğunda benzin bidonunu da devirmiş olur. İtirafın çıkardığı yangın önce sıcaklığıyla daha sonra aleviyle başta Iris’in daha sonra Harry’nin hayatına sıçrar. Yangını durdurmak o haliyle bile Lia’nın elindedir. Fakat söndürmek Matthew’a düşer. Matthew ise bomboş sokakta uçuşan toz zerreleri gibi izlerinden başka hiçbir şey göstermemiştir son zamanlarda.
Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası, uzun zamandır beni böylesine dağıtacağını tahmin edemeyeceğim bir kitap oldu. Maddie Mortimer deneysel yazımı ile hepimizin kalbindeki değişimleri incelercesine küçük adımlarla koca bir yangını ortada bıraktı. Bitirdiğim gün, defterime yazdığım son cümle: “Peki ya tüm bu acı ne için?” oldu. İnsanın tek dalı annesiymiş, insanın zayıf kaldığı tek an yalnızlıkmış, insanın unutmadığı şey ilkleriymiş, insanın kuyusu bazen bir başka insanın ta kendisiymiş. Maddie Mortimer, içimde büyük bir çukur açtı. İçini ne ile dolduracağımı bana bıraktı. Umarım sizin de hayatınıza sıçrar bu yangının küçük alevi. Yanmadan yeniden yapamayız ya hani.
“İnsandaki harikalara kadeh kaldırıyorum,
diline, vücudundaki bağlara,
eklemlerine ve diz kapaklarına,
çoğu biraz yıpranmış,
dünyayı beş kez turlamaktan
yorulmuş.” (sayfa 82)
- Maddie Mortimer – Muhteşem Bedenlerimizin Coğrafyası
- Timaş Yayınları – Roman
- Çeviri: Rabia Elif Özcan
- 416 sayfa