Şeytan’ın Günlüğü, Leonid Andreyev‘in unutulmaz eserlerinden birisi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın Modern Klasikler Dizisi’nin 121. Kitabı. İnsanın şeytana pabucunu nasıl ters giydirdiğini anlatan bu trajikomik olaya gelin daha yakından bir göz atalım.
Her şey, bulunduğu yerde insanları yöneten(!) şeytanın canı sıkıldığı için dünyaya inmesiyle başlar. Şeytan, yanına aldığı yardımcısıyla birlikte yeryüzüne inerek insan suretine bürünecek daha sonra da oyunlar oynayıp zaten sefil insanoğlunu daha da sefil bir konuma getirecektir. Bunun için bir Amerikalı milyarder olan Henry Wandergood’un aciz bedenini seçer. Tam bir yardımsever olan Wandergood ve yardımcısı Toppi, Amerika’dan Roma’ya giderken talihsiz bir kaza geçirirler. Bunu fırsat bilen şeytan ve yardımcısı, Wandergood ve Toppi’nin bedenini kendileri için seçer. Başlarda şeytan, Wandergood’un bedenine alışmakta zorlanır, bu dar beden şeytan için bir hapishaneden başka bir şey değildir. Yardımcı iblis ise Toppi’nin dindar bedenine alışmakta hiç zorluk çekmeyecektir hatta neredeyse eskiden bir iblis olduğunu unutma noktasına gelir.
Şeytanın yeni bedenini oluşturan Wandergood’un yolu Magnus ve kızı Maria ile kesişir. Magnus’un tam bir düzenbaz olduğunu fark eder ancak Meryem Ana’ya benzettiği Maria’ya karşı koyamaz. Böyle ilahi bir güzelliğe önce sahip olmak isteyen şeytan, daha sonra kendi ruhunu büyük bir aşkla Maria’ya teslim edecektir. Oyunlar oynamak için yeryüzüne inen şeytan da aşktan nasibini alanlar arasına girecektir. Başlarda Magnus’u oyuna getirmeye çalışan Wandergood, daha sonra tüm parasını teslim eder çünkü artık tek isteği ilahi güzellikteki Maria’yı alıp gitmektir. Bunun üzerine her şey Magnus’un istediği gibi ilerlerken olayların tam da kopma noktasına geldiği yer Magnus’un şeytanın tahtına sahip olmak istemesidir. Wandergood her ne kadar buna izin vermeyeceğini söylese de sıradan bir insanoğlu tarafından oyuna getirilen şeytan olduğuna yönelik olaylar tüm inancı ortadan kaldırırken şeytanı da utanç içine düşürecektir. Zira insanoğlu, oyun isteyen şeytana en olağanüstü gösteriyi sunacaktır.
İlahi güçler, iblisler, melekler ve diğer tüm olağanüstü olaylar yıllar boyu yazarlar için vazgeçilmez birer konuk olmuştur kitaplara. Kimi yazarlar görüş alanımıza girmeyen bu varlıkları kendileri betimlemeyi seçerken kimi yazarlar ise okurun hayal gücüne bırakmıştır. Andreyev ise okurlarına bu noktada bambaşka bir fırsat sunuyor. Günlüğü yazan şeytan, okurlara birkaç betimleme yaptıktan sonra tasavvurun geri kalanını okurun hayal gücüne bırakıyor. Üstelik bunu yaparken de hiç sıkıcı olmayan yazar kitapta yalnızca tek bir yerde tekdüzeliğin hakim olmasına izin vermiş ancak okumaya devam edince bunun yazarın muhteşem yeteneğinin bir yansıması olduğu kolayca anlaşılıyor. Olaylar tekdüzelikten hemen sonra hiç beklenmedik bir şekilde bambaşka bir yöne sapınca şeytan devreye giriyor ve bunun okurun bilincini açık tutmak için yazdığını zira bu olayların hiç olmadığını dile getirerek hoş bir heyecana ve şaşkınlığa neden oluyor.
Kitapta, şeytan sembolik olarak kullanılmakla birlikte dünyanın ne kadar kötü bir yere doğru gittiği vurgulanıyor. İnsanoğlu ne zaman bu kadar tehlikeli oldu, ne zaman şeytanı bizden korkar hâle getirdik ? Belki gerçekten de şeytan bile korkarak izliyordur bazen insanlığı. Belki gerçekten o bile şaşkınlıkla şahit oluyordur insanların kötülüğüne. Bu kitap gerçekleri göstermekte belki de. Kitabın kapağını kapadığımızda şaşkınlıkla şu cümle tekrarlanıyor aslında: İnsanlardan korkmalı dostum gerçekten insanlardan korkmalı.
- Şeytan’ın Günlüğü – Leonid Andreyev
- Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – Roman
- 224 sayfa
- Çeviri: Barış Zeren