Sophokles’in “Kral Oidipus” adlı oyununu Tragedyanın Kökeni kitabındaki George Thomson’ın yorumu ve Antik Yunan’da Mit ve Tragedya kitabındaki Jean Pierre Vernant- Pierre Vidal Naquet ikilisinin yorumlarını beraber değerlendirerek kendi yorumumu yapacağım. Verilen kaynak kitapların dışında da Aristoteles’in Poetika adlı eserinde geçen Kral Oidipus hakkındaki görüşlerini ve Halit Fahri Ozansoy’un Yunan Tiyatrosu – Tragedia adlı kitabındaki görüşlerini de kendime kaynak edinmiş bulunmaktayım.
Kral Oidipus’un bu kadar konuşulmasının nedeni başına gelen felaketlerden kaynaklıdır. Laios ile Iokaste’nin oğlu olan Oidipus, doğduğu zaman Bilici’nin söylediğine göre ileride babasını öldürüp annesiyle evlenecek bir çocuktur. Iokaste, böyle bir çocuğun büyümemesi için onu uşaklardan birine verip ölüme terk etmesini söyler. Bir çoban olan uşak onu başka bir çobana verir; o da kendi yurduna götürür çocuğu. Böylece Oidipus, çocuğu olmayan Korinthos’lu kral ve kraliçe tarafından büyütülür. Yıllar sonra Oidipus anne ve babasının öz olmadığını öğrenir ve onları aramaya çıkar. Laios ile yolda karşılaşır ve aralarında ki tartışma sonucu bilmeden babasını öldürür. Thebai’ye ulaşan Oidipus bilmeceyi çözerek halkı kurtarır. Yeni Kral dul Kraliçe ile evlenir. Yani bilmeden annesi ile. Yıllar sonra çocukları olur ve ülkede veba salgını görülür. Halkını kurtarmak için Bilici’ye danışır. Bilici öldürülen Kral’ın katili ülkeden gitmeyinceye kadar vebanın geçmeyeceğini söyler. Bundan sonra olanlar olur. Oidipus laneti öğrenir. Iokaste ise çoktan kendini asmıştır. Oidipus da gözlerini oyar. Oidipus’un kötü yazgısı gerçekleşmiştir.
Aristoteles’in tüm Yunan tragedyasının örnek tipi olarak baktığı eserdir Sophokles’in Oidipus’u. Hatta “Bugün de eseri incelediğimiz zaman görürüz ki, bu tragedyada göze çarpan irade pek modern bir unsurdur.” der Halit Fahri Ozansoy. Zamanında bu eser yarışmada birinci olamamışsa da Aristoteles sözleriyle eserin hakkını vermiştir.
George Thomson Tragedyanın Kökeni adlı kitabında yaptığı yorumlarda ise daha çok yazgı, aşırılık ve kabulleniş konuları üzerinde durur. Herkes, Kral Oidipus’un yazgısı konusunda yorum yapmıştır. George Thomson’a göre Oidipus’un aşırılığı olmasaydı bu yazgı gerçekleşmeyebilirdi. “Yine de bu hata onun en büyük niteliğinin aşırılığından başka bir şey değildir: Halkın hizmetinde gösterdiği aşırı çaba.”
Eski Yunan’da Mit ve Tragedya adlı kitaptaki ikilinin yorumları ise Oidipus’un yanılgısının tesadüf olmadığı konusunda. “Bu yanılgı rastlantı sonucu değildir. Psikanalitik yorum için mutlak gerekliliktir.” Kişiler Oidipus metni üzerinde Freudcu bir bakış açısı geliştirmişlerdir. Yani, bilinçdışı unsurlar arasında bağlantılar ortaya çıkar. Bunun da yazgı ile bir ilgisi yoktur.
Aristoteles’e göre Oidipus’un başına gelenler onun yüzünden olanlardan ziyade olaylarla ilgilidir. “Bütün bu tanınmalar arasında en iyisi, olayların kendiliğinden ortaya koyduğu tanınmalardır. Bu tanınma, tümüyle olası olayların sonunda umulmayan bir şeyin belirmesiyle ortaya çıkar.”
Halit Fahri Ozansoy’un kitabındaki yorumda da kaderin gerçekleşmesi yanında, Oidipus’un da davranışlarının kadere yardımcı olduğudur. “Oidipus’un azim ve iradesini kaldırırsak bütün tragedya bir anda çöküverir.”
Tüm bu yorumlara bakacak olursak benim düşüncem Vernant-Naquet ikilisi ve Halit Fahri Ozansoy’un yorumlarına daha yakın. Kaderden, yazgıdan kaçılmazsa, kişinin yazgıya yönelik olumlu ve olumsuz hamleleri de işe yaramazdır ve Oidipus’un bu yazgıda hiçbir etkisi olmamaktadır. Bu yüzden yazgı demek yerine psikanalizle daha sağlam verilere ulaşılabileceğini düşünüyorum.
George Thomson bu felakete gidişi anlak’ı yöneten motif olarak açıklar. “Bir düşün korku verici otomatizmiyle felakete kadar sürdürülen amaçların ve niyetlerin bu durmadan kendi zıtlarına dönüşmesi, tüm anlak’ı (idrak) yöneten motiftir.” Vernant-Naquet ikilisi ise, “Oidipus konuşurken dile getirmek istediğinden başka bir şeyi ya da tam tersini söylediği olur. Sözlerindeki çok anlamlılığı, onun yekpare karakterinin iki yüzlülüğünü değil, daha derinlemesine bakıldığında çift kişiliğini ifade eder.” Ben bu iki yorumu birbirleri ile alakalı buluyorum. Çünkü, bir önceki alıntıda bahsedilen zıtlıklardan gelen felaketler bana kalırsa Oidipus’un ‘çift kişiliğinden’ kaynaklıdır. Bir kişi içinde iki kişiliği barındırıyorsa ya ikisi anlaşır ya da zıtlaşır. Oidipus’un kişileri zıtlaşmaktan yanadır. “Antik Yunan’da Mit ve Tragedya” kitabında bahsedilen Oidipus’un söylemlerinden birinin insan söylemi, diğerinin tanrı söylemi olduğudur. Tanrı söyleminden kasıt kâhindir. Bu iki yorumu sentezleyince son söylem bana sonuç neticesi veriyor.
Bu oyundan sonra Oidipus Kompleksi çok konuşulmuştur. Bu kompleks psikanaliz teorisine göre; erkek çocuğun annesine karşı duyduğu cinsel istek ve bu sebeple babaya karşı duyduğu nefretidir. Freudcu düşünceye göre Oidipus Kompleksi de yoktur. “Onda Oidipus Kompleksi de yoktur. Çünkü anne olarak bildiği kişi Menope’dir. Iokaste ise onun gözünde yabancı bir kadındır.” Bana bu tür açıklamalar ‘yazgı,kader’ kelimelerinden daha mantıklı ve kabul edilebilir geliyor. Eğer yazgısını kabul edecek olursam da Aristoteles gibi bunu kişiye değil olaylara dayandırırım.
Dönemin toplumsal arka plânına George Thomson değinmiştir. Metnin yazıldığı dönemlerde ülkede veba salgınını olduğu bilinmektedir. Ayrıca Sophokles’in aristokrat bir aileden gelmesi, o dönemin aristokratlarının da antidemokratik anayasayı etkin bir biçimde destekleyişi metindeki Delphoi Bilicisine karşı gösterilen olumsuz davranışın bir göstergesidir. Çünkü gerici politikası nedeniyle demokratlar Delphoi Bilicisine düşmandı.
Sonuç:
Kral Oidipus metninde George Thomson, toplumsal arka plana ve yazgı konularına ağırlık vermiştir. Vernant- Naquet ikilisi ise psikanalitiğe dayanan yorumların üzerinde durmuşlardır. Halit Fahri Ozansoy’un yorumunu da yazgı konusu üstünde ağırlıklıdır. Tüm bu yorumlara bakarak benim katıldığım yorum Aristoteles’in yorumudur. Kader kaçınılmaz olan olduğuna göre yazgıya etki eden Oidipus’un kendisi değil, olaylardır. Çünkü kaderde varsa on yıl sonra bile olsa bu felaket açığa çıkacaktır. Ayrıca yorumcuların diğer karakterler üzerinde durmaması yahut az durması da dikkatimi çekti. Halit Fahri Ozansoy kitabında değinmiştir fakat tartışılması gereken konular hep Oidipus üzerindendir. Oysaki R.D.Laing’in “Kendi ve Başkaları” adlı kitabında geçen bir söz vardır: “ Tüm ‘kimlikler’ bir başkasını gerektirir; başkasıyla ilişkide insan kendi kimliğini gerçekleştirir.” Lagin’in sözüne katıldığım için diğer karakterler üzerinde de durulması gerektiğini düşünüyorum. Oidipus da her ne kadar felaketin kendi eliyle olduğunu söylese de bence sebep anne ve babadır. İnsanlar öyle ya da böyle bu dünyadan göçüp gidecektir, bu herkesin ortak kaderidir lâkin anne ile ilişkiye girme ayrı bir noktadadır ve bu kaderde yokken olayların akışıyla gerçekleşir.
Kaynakça:
• THOMSON, George, Tragedyanın Kökeni, Çev. Mehmet H. Doğan, Payel Yay., İstanbul, 2004.
• VERNANT- NAQUET, Jean Pierre- Pierre Vidal, Eski Yunan’da Mit ve Tragedya, Çev. Sevgi Tamgüç, Reşat Fuat Çam, Kabalcı Yay., İstanbul, 2012.
• ARISTOTELES, Poetika, Çev. İsmail Tunalı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2014.
• OZANSOY, Halit Fahri, Yunan Tiyatrosu- Tragedia, Ahmet Sait Oğlu Kitabevi, İstanbul, 1946.