Doğruyu Söylemek* kitabı, Foucault’nun Berkeley’deki California Üniversitesi’nde 1983 yılında gerçekleştirdiği Söylem ve Hakikat başlıklı seminerlerinde tutulan notlardan derlenmiş olan bir eser. Foucault bu seminerlerde Antik Yunan ve Roma’da var olan “parrhesia” kavramını, daha çok o dönemin eserlerinden ve olaylarından yararlanarak inceliyor.
Biz de bu yazıda, kitabı okurken tutulan notlarla bu konunun üzerinden geçelim.
Parrhesia kavramının ortaya çıktığı yer Agora’dır.* Parrhesia kelimesi etimolojik olarak pan (her şey) ve rhema (söylenen) sözcüklerinin birleşiminden oluşur fakat söylenen her şey parrhesia sayılamaz. “Hakikati söyleme konusundaki dürüstlük” olarak açıklanabilecek bu kavramın kişinin söyleminde gerçekleşmesi için bazı şartlar yerine getirilmiş olmalıdır.
Bir konuşmanın “parrhesia” olması için açık sözlülükle söylenmiş olması, sadece hakikatleri içermesi, konuşurken risk alınmış olması, bir eleştiri barındırması ve bir ödev ruhuyla yapılmış olması gerekir. Buna göre, güçlü kişiler parrhesia kullanamazlar genellikle. Örneğin bir Kral ya da Tiran’ın konuşmaları doğru da olsa, eleştiri de içerse parrhesia sayılamaz. Çünkü bunu bir şeyleri göze alarak, rahat yaşamak yerine ahlaki görev sayarak yapmış olamaz. Zaten korkusu yoktur kimseden. Parrhesia genellikle tam tersi durumu ifade eder; daha sıradan bir kişi tarafından güçlü bir kişiye eleştiri içerir. Cesaret gerektirir. Örneğin bir öğrenci öğretmeni tamamen dürüst şekilde, doğruları söyleyerek eleştiriyorsa bir risk almıştır ve bu konuşma parrhesia sayılır. Bir vatandaş, kralı ya da yönetimi hakikatlere dayanarak eleştiriyorsa bu da parrhesia sayılır.
Kitabın devam eden bölümünde Foucault, Euripides’in eserlerinde parrhesia ile ilişkilendirilebilecek sahneleri incelemiş. Örneğin Bakkhalar adlı eserde, parrhesia anlaşması yapıldığından bahsediliyor. Biz de günlük hayatımızda bu tür anlaşmalar yaparız aslında. “Doğruyu söyle sana kızmayacağım” deriz ya da bunu duyarız. Bu eserde Kral ile haberci arasında buna benzer bir anlaşma yapılıyor. O zamanlarda iyi haber getiren haberciler ödüllendirilir, kötü haber getiren haberciler ise cezalandırılırmış. Haberin sorumlusu olunmasa da krala kötü haber vermek riskli bir iş. Haberci de bu sebeple Kral’a parrhesia hakkı olup olmadığını soruyor, Kral habercinin parrhesia hakkı olduğunu doğruluyor ve başına bir şey gelmeyeceğine dair söz alan haberi gerçekleri olduğu gibi söylüyor.
Elektra adlı eserde de kraliçe Klytemnestra kızı Elecktra’ya “Bir diyeceğin varsa özgürce konuş” derken bir parrhesia anlaşması yapmış oluyor.
Bunların yanında kitapta, özgürce konuşma hakkının öneminden bahsedilen Fenikeli Kadınlar ve Hippolytos eserleri, iyi ve kötü parrhesia kavramlarının incelendiği Orestes eseri ve doğruyu söyleyecek cesareti bulamayan Tanrı Apollon’dan bahsedilen Ion eserlerine yer ayrılmış.
Üçüncü bölümde yönetim biçimlerine göre özgür konuşma hakkı inceleniyor biraz. Örneğin Yunan demokrasisinde, vatandaş olmak, erkek olmak, soyu sopu o toprağa bağlı olmak gibi şartlara haiz olmak gerekse de bu belli şartları sağlayan herkesi için özgürce konuşma hakkı mevcut. Bu da cahil konuşmacıların etkisinin artmasına, kötü parrhesia örneklerinin çoğalmasına sebep olabilir diye endişeler duyulmuş. Buna karşılık monarşide yönetime yapılan her eleştiri kral ile konuşan kişiyi karşı karşıya getiriyor ve özgürlük için gerekli ortamın oluşması pek ihtimal dahilinde olamıyor.
Dördüncü bölüm ise son bölüm, bu bölümün adı “Kendilik Kaygısı ve Parrhesia.” Önceki bölümlerde daha çok siyasal parrhesia’dan söz edilmişti. Burada ise Sokratik Parrhesia olarak adlandırılan ve gündelik hayatta da var olan, hatta kendi kendimize uygulayabildiğimiz bir parrhesia’dan söz ediliyor. Örneğin iki adam çıkıp, biz hayatımız boyunca bir şey başaramadık diye kendilerini eleştiriyorlar. Doğruluk ve cesaret hepimizin her zaman ihtiyaç duyduğu bir şey. Aynı şekilde etrafımızdaki insanlarla ilişkimizi de bu bağlamda gözden geçirebiliriz.
Kitap tabii ki daha pek çok ayrıntıyı ve burada anlatılamamış pek çok düşünceyi de içeriyor. Biz sadece, seminer notlarından oluştuğu için okuması son derece keyifli olan bu kitap özelinde, parrhesia kavramına biraz bakmış olduk.
Kitaptan bir alıntı yaparak bitirelim:
“Bizler kendi kendimizin pohpohçularıyızdır ve kendimizle olan bu doğrudan ilişkiyi koparmak, kendimizi kendi “philautia”mızdan* kurtarmak için bir parrhesiastes’e ihtiyacımız vardır.”
- Agora: Yunan klasik devrinde, sitenin yönetim, politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan; halk meydanı:
- Philautia: Öz sevgi.
- Doğruyu Söylemek – Michel Foucault
- Ayrıntı Yayınları
- 160 sayfa
- Çeviri: Kerem Eksen