Dünya tarihinden bahsederken, bu tarihin büyük kısmının savaşlarla geçtiğinden, barış düzeninin çok az bir zaman dilimine hükmettiğinden bahsederiz. Yeryüzünde insanların her şeyle ama her şeyle; birbirleriyle, doğayla, hayvanlarla savaşması nedeniyle, geçmişte, şimdi ve kabul etmek zor olsa da gelecekte, insan ırkı dünyaya rahat vermeyecek. Bu savaşların en büyük yıkımlarını, bedenen ve ruhen çocukların çektiğini kabul etmek zorundayız. Yanıbaşımızda süregelen iç savaş nedeniyle birçok mülteci ülkemize sığındı, yurdunda kalanların çoğu ölüm korkusuyla yüz yüze yaşamak durumundalar. Her gün alışageldiğimiz haberleri izlerken düşünmeye üşendiğimiz şeyler yaşıyorlar. O çocukların bir geleceği olduğunu, her birimiz kadar onların da rahat bir ömür geçirme haklarına sahip olduklarını unutuyoruz.
Özgür Balpınar, Genç Timaş etiketiyle yayınlanan beşinci romanı Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık’ta yakın geçmişimizde gerçekleşmiş olan bir savaşın ortasında yaşam mücadelesi içerisindeki çocukların hikâyesini bizlere anlatıyor. 80’li yılların neredeyse tamamına yayılan Irak-İran savaşının etkiledi insanların, çocukların yaşadıklarını onların gözünden seyrediyor ve yakın coğrafyamızın gerçekleriyle yeniden yüzleşiyoruz.
Baş karakterimiz Emir, bir grup arkadaşıyla terk edilmiş bir evde kalan, savaşın yoksulluğunu, şiddetini yaşayan milyonlarca çocuktan birisidir. Savaş öylesine yoğun ve uzun sürmektedir ki, artık ülkeler yetişkin erkek bulamadıkları için, savaşa gönüllü çocuk askerler götürmektedir. Emir ve arkadaşları da sokaklarda askerlere yakalanmadan yaşamlarına devam etmeye çalışmaktadırlar. Kitabın başında böyle bir askerlerden kaçış koşturmacasının ortasında, Emir bir sokağın ortasında durur ve bir dükkanın camından kendisine bakmakta olan kırmızı balığı seyretmeye başlar. Balık onu öylesine etkiler ki, sonraki her gün onu görmeye gider. Ne yapıp ne edip onu almaya, onunla beraber zihninde kurduğu dünyayı gerçekliğe ulaştırmayı hedefler. Fakat işler her zaman yolunda gitmeyecektir. Kendi yaşındaki arkadaşları tarafından dışlanır, onlara kendisini yeniden kabul ettirebilmek için onlar ne istediyse yapar. Çünkü başka bir hayatı yoktur, arkadaşlarını da kaybederse kaybedecek bir şeyi kalmaz. Bir çocuğun küçük dünyasında sığınabileceği pek şey yoktur.
Ona yol gösteren, bilgelik eden Majid Ağa, Doktor Samed ve sokak arkadaşlarıyla acı tatlı pek çok şey yaşarlar. Sokakta ve savaşta hayatta kalabilmek adına birlikteliğin, arkadaşlığın, yardımlaşmanın, dayanışmanın kıymetini keşfederler.
Kitabın kahramanlarından olan Doktor Samed ve onun sahip olduğu “küçük kara balık”ı, yolların Aras Nehri’ne çıkmasını, sevgili Özgür’tn İran edebiyatının önemli isimlerinden olan Samed Behrengi’ye ve onun önemli eseri olan “Küçük Kara Balık”a bir selamı olarak okuyabiliriz.
Özgür’ün Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık’ta işlediği ana temalar olarak akran zorbalığı, çocuklarda hayvan sevgisi, göçmen çocukların yaşadıkları sıkıntıların anlaşılması ve güçlü arkadaşlık duygularını sıralayabiliriz.
Özgür benim çok eski bir dostum. Yayınlandığı beşinci romanında kendini her seferinde daha da geliştirdiğini, çocuk ve gençlik edebiyatı adına iyi işlerin peşinde koştuğunu, bize farklı coğrafyaların hikâyelerini evrensel bir dille anlatarak kanıtlıyor.
Kendisiyle yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz sohbetin linkini siz okurlar için buraya bırakıyorum. Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık bir gençlik romanı olsa dahi onu bir yetişkin romanı olarak okumanız verdiği mesajların derinliğini görebilmeniz için yeterli bir sebep. Keyifli okumalar diliyorum.
https://www.instagram.com/tv/CItIoS0h5lS/
- Dünyayı Sırtında Taşıyan Balık – Özgür Balpınar
- Genç Timaş – Roman
- 176 sayfa