Kuzeyli yazarların garip bir çekiciliği vardır. Coğrafyanın bununla ilgisi olmadığını sanırım kimse iddia edemez. Sürekli bir enginlik, açıklık, ele gelmezlik ve muhtemelen “Yüce” ile devamlı karşılaşma duygusu bu çekiciliğin nedenlerinden olabilir.
Bu yüzden August Stringberg’in Açık Deniz Kenarında adlı kitabının yeni baskısı ile karşılaştığımda çok direnmeden alıverdim kitabı.
Ancak yine de ikirciklenmeme yol açan iki şey vardı. Birincisi kitabın çevirmeninin Behçet Necatigil olması ki kendisinin İsveççe bilip bilmediğinden emin değildim. Yazarın kendi anadili olan İsveççede yazıp yazmadığı ve/veya her dâim anadilden çeviri yapılması gerekip gerekmediği de ayrı bir konu tabi. Kitaba elimin biraz çekinerek gitmesinin diğer nedeni de kitabın girişine Selim İleri’nin bir tanıtım yazısının eklenmiş olmasıydı. Bu da nedense pazarlama yöntemi mi yoksa iyi niyetli bir tanıtım çabası mı belli olmayan bir hareket olarak kodlanabilir. Selim İleri’yi sona bırakarak okumaya başladım.
Hikâye, henüz adını bilmediğimiz ve “balıkçılık uzmanı” diye tarif edilen Alex Borg’un sıradan bir yolcu olduğu teknede yönetimi ele alarak tekneyi salimen kıyıya yanaştırması ile başlıyor. Daha sonra yaşanacakların ve Alex Borg’un karakterinin küçük bir özeti olarak görülebilecek bu girişten sonra, Yakup Kadri’nin Yaban adlı eserinden aşina olduğumuz, toplumdan ilerde, aydınlanmış; bu nedenle de kopuk ve yalnız kalmış Alex Borg’u daha yakından tanıyoruz. Tam bir Aristocu sınıflandırma uzmanı olan Borg, önce doğayı sonra insanları sınıflandırıp tanımlayarak, tüm yaşamın sırrına ermiş bir üst-insan görünümünde; insanlar yerine doğa ile birlikte iken huzur bulabilen yapısıyla gerçek bir Nietzsche karakteri olarak uzun uzun anlatılıyor bize.
Her ne kadar başlangıçta, alt sınıftan, insanlığın dipte kalmış tortusu olarak gördüğü ve yardım çabalarına karşılık alamadığı balıkçıların kendisine yönelik aşağılayıcı ve dışlayıcı tavırlarını umursamasa da -hatta öldürmeyen şey güçlendirir şiarınca, bu davranışların kendisini daha da güçlü hale getirdiğine inansa da- zaman içerisinde üzerine atılan çamurdan temizlenerek çıkıp çıkamayacağı konusunda bir tereddüt oluşur. Ve kurtuluşu, doğayı el değmemiş olduğu hâliyle izlemek ve gözlemlemekte bulur.
Bu yarı-huzurlu durum uzun sürmez ve yırtıcı hayvanları çağrıştıran bir “Havva” bu Adem’i cennetten yeryüzüne düşürür. Dürtülerine engel olamaması, aslında baştan beri izini sürdüğümüz karakterin bir üst-insan olmaktansa daha çok farklı değer yargıları ve yaşam tarzları içerisinde sıkışıp kalmış bir kişi olduğuna işaret etmektedir.
Sonrasında bu düşüşü kendi hesabına avantaja çevirmek amacıyla, genç kızı kullanarak aşağı sınıflara önce kendi ortaçağlarını sonrasında ise kendi aydınlanmalarını yaşatmanın mümkün olduğuna inanır. Başarısız olacağı baştan belli olan bu plân, Axel Borg’un kendisine bir akıl hastası ya da bir katil gözüyle bakılmasına yol açacak olayları tetikler.
Babasının söylediği gibi, vahşi hayatın övgüsü değil de eleştirilmesi olan Robinson’a benzer şekilde bir Robinson’a dönüşür ve doğa ile arasındaki bağı kuracak insandan mahrumiyeti cansız oyuncaklarla gidermeye çalışacak kadar dibe vurur.
Roman modernliği, İsveç’in kendine özgü coğrafi konumundan dolayı Avrupa’dan kopuşunu, Protestanlığı, seçilmiş hükümetleri, alt sınıfların cinayet yöntemlerini dahi aristokratlardan çalmış/almış olmalarını; İsa’ya Tanrıya dönüşün mümkün olup olmadığını tartışa tartışa geçmiş köklere, Herakles’e doğru ilerler.
Okuması oldukça keyifli olan çeviri ile ilgili de bir iki not: Özellikle yelken ve denizcilikle ilgili terimlerin çevirilerine gösterilen hassasiyet dikkat çekici. Ancak, çevirinin yapıldığı dönemin Türkçesinin günümüzden farklı olmasının da iki sonucu var; bir yandan klasikleşmiş bir roman okuma hissi daha derinden duyulurken, bir yandan da haptetmek, mihnet, meskut, tarziye, riyazet gibi kelimelere hazırlıklı olmak gerekiyor.
Selim İleri’nin giriş yazısında belirttiği üzere, “Defalarca kez okunabilecek dört dörtlük bir roman.”
- August Strindberg – Açık Deniz Kenarında
- Everest Yayınları – Roman
- 235 Sayfa
- Çeviri: Behçet Necatigil