Kitabın İsmi: Gazap Üzümleri
Orijinal İsmi: Grapes of Wrath
Yazar: John Steinbeck
Sayfa Sayısı: 480
Yayınevi: Remzi Kitabevi
(Artık Remzi Kitabevi’nden değil Sel Yayıncılık’tan yayımlanıyor.)
Siz sevgili okuyucularımızla geçen hafta, 1920’lerin Amerikan Rüyası’ını anlatan Muhteşem Gatsby incelemesini paylaşmıştım. Bu hafta ise biraz daha ileriye, on yıl kadar ileriye giderek Büyük Buhran’dan bahsedelim.
Büyük Buhran, 1929 yılında başlayarak 1930’ların sonuna kadar süren ekonomik kriz dönemine verilen addır. Kriz, Amerika’da başlamasına rağmen daha sonra tüm dünyayı etkisi altına almış, milyonlarca insan işsiz kalmış, hükümet genel olarak ekonomiye ve topluma karışmaya başlamıştır. Ülkeler bu krizden etkilenerek korumacı bir politikaya yönelmek durumunda kalmışlardı. Bunun sonucunda ise ithalat ve ihracat oranları düşerek kriz, küresel bir boyut kazandı.
Kitabımıza gelecek olursak, Gazap Üzümleri ismine yıllar önce bir kitapta rastladım. Okumak için sabırsızlandığım onlarca kitap arasında bir süre bekledi ne yazık ki. Ama nihayet kitabı elime alıp yakın zamanda okudum ve sizler için bu çalışmayı hazırladım.
Pulitzer ödüllü romanın öyküsü, Tom Joad’ın hapisten çıkıp yaşadığı topraklara geri dönmesiyle başlar. Yolda köyün eski papazıyla karşılaşır ve beraber evin yolunu tutarlar. Gelin görün ki evleri boştur ve yetmezmiş gibi etraftaki diğer evler de yıkılmıştır. Gerçekleşen olayları, orayı terk etmeyip tarlada şeriften saklanarak yaşamına devam eden eski arkadaşından öğrenir. Ailesinin nerede olduğunu öğrendikten sonra Tom, papazla beraber ailesinin yanına gider. Asıl olay örgüsü burada başlar, ailesi Kaliforniya’ya göç etmek için hazırlıklara başlamıştır. Acaba kahramanlarımız başarılı bir şekilde Kaliforniya’ya varabilecek mi, varırlarsa hayal ettikleri yaşama kavuşabilecekler midir?
Eserimiz Amerikan Ekonomisi’nin çöküş yıllarında geçiyor. Great Depression (Büyük Bunalım) diye adlandırılan bu dönemi, Steinbeck kendisi de görmüştür. Yazar kitapta, ”Cennetin Doğusu’’nda olduğu gibi, öyküye ara verdiği bölümlerde bunalım döneminin yapısını, olaylarını kaleme almış. Bu noktada kitabın gerçeği ne kadar yansıttığını siz düşünün.
Yazarımız çiftçi ve göçmen yaşamına kitap boyunca değiniyor. Nitekim kendisi de küçük yaşlarda çiftçilik yaptı. Çiftçilikte kazandığı deneyimlerini başarılı bir şekilde yansıtmış. Bu başarısını kitapta da açıkça görebilirsiniz. Çiftçi haklarının gözetilmediği bu dönemi, çarpıcı bir dille eleştiren eser; bir dönem yasaklanmış ve hatta yakılmıştır. Olayın siyasi tarafını geçersek kitabın dilinin sertliğini aşağıdaki alıntıda da görebiliyoruz:
“Bütün bunları görmem , karımı ve iki çocuğumu yitirmeme mal oldu. Ama size anlatamıyorum. Sizlere çadırlarda bir deri bir kemik kalmış , karınları açlıktan şişmiş çocuklardan söz edebilirim. Onlar soğuktan titrerken ben iş bulmak için didiniyordum… Para karşılığında değil , bir ücret karşılığında değil! Tanrı biliyor ya bir fincan yağ ile bir kaşık un için. Sonra ölümlerin nedenini araştırmak için bir memur geldi. ‘Bu çocuklar kalp yitirsizliğinden öldü,’ dedi. Raporuna böyle yazdı işte. Çocukların karınları şiş , soğuktan titriyorlardı.” (s. 198)
Sanıyorum ki dönemin yoksulluğunu konu edinen bu kadar çıplak bir anlatım, zamanında toplumun bir kısmını rahatsız etmiş ve ‘’Kaliforniya yöre insanını ötekileştiriyor ve karalıyor.’’ gibi eleştirilere maruz kalsa da günümüz Amerikanları için adeta destansı bir eser niteliği kazanmasını sağlamış.
Öykünün ilerleyen bölümlerinde, buhran havası katbekat artıyor fakat bu beni rahatsız etmedi aksine huzur verdi diyebilirim. Bu da kitapla aranızdaki bağı güçlendirmede büyük bir etken. Yazarımızın betimlemeleri de oldukça güzel. Fakat bazı betimlemelerde özellikle trajedinin had safhada olduğu bölümlerde rahatsız olmadım değil. Ayrıca ‘’O dönemi konu edinen birçok kitabın yerine neden bu kitap günümüze kadar ulaştı?’’ gibi soru işaretlerinin kafanızda oluştuğunun farkındayım, şahsi fikrim şudur ki kitapta günümüzden de birçok şey bulabiliyorsunuz ve bu sert dilinin yanı sıra göçmenlerin kamp sırasındaki iletişimleri, birbirlerine duydukları saygı, birbirleriyle dayanışmaları en büyük etkenlerdendir.
John Steinbeck’in değindiği diğer güzel bir nokta ise önceden insanların topraklara sahip olurken artık toprağın insanlara sahip olduğudur. İnsanların köleleşmesi , banka ve şirketlerin canavarlaşmasıdır.
“Banka insandan çok farklıdır.Bankada çalışan herkes bankanın yaptıklarından nefret eder ama banka yine de yapar bunu. Banka insanlardan çok daha üstün bir şeydir. Canavardır o. İnsanlar tarafından kurulmuştur ama onların denetiminden çıkmıştır.”(s. 36)
Bahsetmek istediğim diğer bir konu ise çevirinin sade ve anlaşılır olması. Kitabı okurken çeviride beni rahatsız eden bir şeye rastlamadım, ufak tefek noktalama yanlışı yapılsa da göz ardı edilebileceği kanısındayım.
Kitabın 1940 yapımı bir de filmi de bulunmaktadır. Filmin başrollerini Henry Fonda, John Carradine, Jane Darwell gibi isimler paylaşıyor. Film, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ve “En İyi Yönetmen” dallarında Oscar’ı almış.
Film de kitaptaki aynı sahneyle başlıyor. Özellikle filmin ilk yarısı, kitaba tamamen bağlı kalarak çekilmiş; fakat ikinci yarısında olay sırası değiştirilmiş ve önemli sayılabilecek bazı olaylar çıkarılmış. Bunu da dönemin şartlarında film çekmenin zorluğuna bağlıyorum. Film uyarlaması kısmen başarılı sayılabilir ama duyguyu verme ve dönemin yapısını yansıtma açısından kitabın bir tık daha önde olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Ben kitabı okurken oldukça keyif aldım. Eminim sizler de aynı tadı alacaksınız. Bir kere okunup bir daha yüzüne bakılmayacak bir eser de değil üstelik. Belki yıllar sonra tekrar elime alıp çok daha başka çıkarımlar yapacağım. Tabi siz de…
Kapak görseli: http://nettenyazar.blogspot.com.tr
5 yorumlar
Çok başarılı bir eleştiri olmuş Samed Bey. Ayrıcı roman için verdiğiniz ince bilgilerden dolayı teşekkür ederiz.
Akideş cok güze olmuş
Okumak için kafamda tasarladığım sıralamada gerilerde yer alan bu kitabı ilklerime taşıttığınız bu eleştiri için beyninize sağlık
Güzel olmuş tebrikler
Bu kitabı gelecekte bir gün tekrar eline aldığında; kitapta anlatılanların, tarihe dair okuduklarının ötesinde, hayat tecrübelerinle birleşen cümleler kaleme alacak, kitaptaki seni de yazacak, belki de kimilerine kendini bulmak için yol açacak yani, daha daha başarılı inceleme yazıları hazırlayacaksın. Şu ana kadar iki çalışmanı okudum ama diğerlerini okumak için de sabırsızlanıyorum. Sizlerin, bizlerden çok daha fazlası olduğunu görmek gurur ve mutluluk veriyor Samedcim. Sevgiler :)