İçimizde ukte kalanların bir süre sonra bir yerlere gömüldüğünü hissederiz. Artık eskisi kadar canımızı sıkmıyordur ya da gece gündüz aklımıza düşmüyordur. Bu durum sanki onun geçip gittiğini düşündürse de en küçük bir kazma işleminde sular seller gibi kalbinize vurur. İşte o andan sonra ukte kalanlardan kaçmanız mümkün değildir. Eskisinden daha fazla aklınıza düşer. Üstelik bu sefer hasta eder, deli eder, mahzunlaştırır ve bakıştığınız boşluklar başkalarının görmediği hikayeler anlatmaya başlar.
Sivas doğumlu Nuri Sincanlı’nın 2016’da Yitik Oyun, 2018’de Uzak Yalnızlıklar kitaplarından sonra 2021’de Şehir Yıkılırken kitabı yayımlandı. Ketebe Yayınları tarafından basıma alınan Şehir Yıkılırken kitabının editörlüğünü Aykut Ertuğrul, kapak tasarımını Harun Tan üstlenmekte.
Erenköy’de birçok anıya şahitlik etmiş bahçeli iki katlı bir evde Emin Bey, yaşadığı her anıya saygı duyar gibi bakıyor bütün duvarlarına. Eşinin hastalığından kurtuluşu ama hayattan kopuşundan sonra bahçesine ektiği güllerle onu anımsıyor. Her düşen gül yaprağı ona eşinin de yavaş yavaş öldüğü o anları hatırlatıyor. Güllerin solduğu ve yapraklarının döküldüğü andan sonra yeniden canlanıp güllerini açtığı anları ise ona eşinin iyi ve sağlıklı olduğu anları hatırlattığı için her seferinde yeniden başa dönebilmenin heyecanıyla yaşamaya alışıyor Emin Bey. Hayatın güzel yanlarını görmek için kötü yanlarının geçmesine sabretmek gerektiğini anlıyor yaş aldıkça.
Ellerini yaradana açmaktan ve şükretmekten hiç vazgeçmeyen Emin Bey, pamuk kalbini demir parmaklıklarla korumaya da devam eder. Ne düşüncelerini ne hüzünlerini ne kırgınlıklarını belli etmekten hoşlanır. İyilik yapmaktan keyif alır hatta bazen bunun ucunu kaçırır. Memleketten İstanbul’a geldiği gün tanıştığı Mustafa Bey’in daha sonrasında ölmesi üzerine yetim kalan oğlu Ziya’ya kucak açması bir iyilikti. Fakat Ziya ile kızı Zeynep’i evlendirmesi bir iyiliğin ucunun kaçırılması oldu. Zeynep güzel sanatlar okuma hevesiyle dolu gencecik bir kızken ve mesleğinde iyi gelişmeler oluyorken babasının isteği üzerine evlenme kararı alması bunların her birini içine gömmesine neden olur.
İşe bir de Ziya tarafından bakacak olursak sırf babasına olan minnetinden dolayı kendisine yardımcı olan Emin Bey’in çırpınışlarına kayıtsız kalmamıştır. Üstelik tüm bu yardımların üzerine kızını da emanet etmiştir Emin Bey, bu çok kıymetli bir hediyedir. Fakat iç güveysidir Ziya. Kızını veren Emin Bey belli ki tam olarak kızını vermemiş Ziya’yı almıştır. Bu durum Ziya’nın hayatının Emin Bey’in hayat çizgisinin bir parmak ötesinde çizilmesine neden olur. Ziya, Emin Bey’in evinde ve Emin Bey’in işinin başında olmak zorunda hisseder. Bununla birlikte üniversiteden arkadaşı Tahsin ile ne zaman buluşsa hoşa gitmeyen homurtular duyması cabasıdır. Ziya, Emin Bey’in komuta ettiği bir oyunun güçsüz ve beceriksiz karakteridir.
İşte böyle bir Erenköy eşrafı Şehir Yıkılırken’e konuk olur. Ziya, kayınpederinin içten içe kazdığı kuyuya attığı düşüncelerinin farkındadır. Bu durum o iki katlı, bahçeli evde bir artı bir evde kalıyormuş gibi daralmış hissetmesine sebep olur. Kendisine ait bir iş, kendisine ait bir ev ve daha sakin bir hayat diler. Kayınpederinin eleştiren bakışlarından, minnet etmesini uman tavırlarından kurtulmak belki de eşi Zeynep ile daha güzel bir hayat yaşamasını sağlayacaktır. Emin Bey ise kızı Zeynep’in etrafında olmasından epey mutludur. Zeynep Ziya ile Emin Bey arasında kalmış gergin bir köprüdür.
Bir gün Ziya, arkadaşı Tahsin’in laflarıyla kendini güçlendirerek kayınpederinin karşısına geçer ve bu evden ayrılmak istediğini söyler. Sonunda Zeynep’i de alıp çıkan Ziya geride Emin Bey’i ve içine atıp da üstünü kapattığı uktelerini baş başa bırakmıştır.
“Derdi başkaydı onun. Şehir, yaşamak, soluklanmak ya da doluşmak… Kim nerede istiyorsa yaşasın ya da nerede içmek istiyorsa kahvesini içsin kime ne, diye düşünüyordu. Kavgaya tutuşmuş iki mahalleyi birbirinden ayırmak nasıl mümkün değilse birbirine geçmiş şehri de ayırmanın imkânı yoktu. Üzerine katman katman gelen bir ordu vardı ve önünde durmak kıyamete engel olmaya çalışmak kadar güçtü.” (sayfa 43)
Emin Bey kendi başına geçirdiği bu zamanlarda bıraktığı sigaraya yeniden başlar. Bahçeye sebze ekme isteğini bastırmaktan vazgeçer. Üstelik bu sebze ve meyveyi bahçeye açtırdığı bir kuyu ile sulamak ise hayalidir. Ne varsa eskisi gibi olsun ister. Gençliğindeki gibi, doğduğu evinde gördüğü gibi… Fakat zamana kafa tutmak kendine kafa tutmanın ta kendisidir. Uzun uğraşlar sonunda bahçesine kuyu açacak bir usta bulur ve çalışmalara başlamasını söyler. O sırada günde bir paket sigara bitirdiğinin, artık merdivenleri ağır aksak çıkabildiğinin, nefesinin hemen tükendiğinin farkında bile değildir. Düşündüğü tek şey eşini temsil eden güllerin artık hiç solmayacağı hayalidir.
Emin Bey, yanlışlıkla kazma kürek vurduğu bu bastırılmış düşüncelerinden kurtulmak bir yana git gide içine gömülmeye başlar. Açtıracağı kuyuyu rüyalarında görmeye, camın arkasından bütün gün bahçesindeki kazılan boşluğu izlemeye, hayaller kurmaya, evin bu sessizliğini bu kuyunun bozacağını düşünmeye başlar. Belki de kuyudan bahçeye su çıkarsa bütün sorun da bu su ile gidecektir. Zeynep evine dönecek, Ziya gereksiz düşünceler içerisinden çıkacak ve ailesine bağlı kalacaktır.
“Emin Bey bir seferinde gücünü toplayarak şu vasiyette bulunmuştu; “Kızım!” demişti. “Bu ev Erenköy mahallesinin kendisidir. Komşusu kalmamıştır belki ama ona komşu olmak sana düşer.” (sayfa 161)
Tahsin’in arkadaşlığını kıymetli bulan Ziya, sonunda sesini kulaklarıyla duyabilmiş olmanın verdiği güçle hayatına devam ederken aslında Tahsin’in arkadaşı olmadığını fark etmez. Tahsin ona yapmaması gereken şeyler yapmıştır. Ucunda tek istenilen ise paradır. Bu uğurda kıymetli bir ev kaybolacak belki de bütün evler yıkılacaktır. Peki ya bu evlerin göğüslerinde taşıdıkları anıları da yıkılacak mıdır? Yeryüzünde başıboş kalmış anılar döne dolaşa sahibini bulacaktır. Emin Bey’i bulduğu ve Zeynep’i yuttuğu gibi…
İyi okumalar.
- Nuri Sincanlı – Şehir Yıkılırken
- Ketebe Yayınları – Roman
- 172 sayfa