Şimdi size, cesur deli kadınlardan, kesik bir parmaktan, küf kokusu sinmiş insanlardan, yolunmuş saçlardan, tecavüze uğramış kadınlardan bahsedeceğim. Ya da bahsetmeyeceğim. Okura da keşfedecek alan kalmalı.
Çerçialan, Gamze Arslan’ın ilk kitabı. Yedi öyküden oluşan kitap, 2016 yılında Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne layık görüldü ve Varlık Yayınlarınca yayımlandı. Gamze Arslan, yeni kuşak öykücülerimiz içerisinde sivrilen, bu yükselişi yazdığı öykülerle başaran genç bir yazar. Yürekli, cesur, masalsı bir dil, sade, yormayan, kıvrak bir anlatım. Gündelik hayatın içinde geçen olaylarla yerelin dilini buluşturabilmiş bir kalem. İlk öykü kitabında günahsız öyküler kaleme almış. Öykülerde günah var, yanlış anlaşılmasın. Dil ve anlatım açısından ilk kitap için çıtayı oldukça yükseğe koymuş Arslan, bu açıdan ilk kitabının günahı yok.
Yedi öykünün çoğunda kadın karakterler var. Kimi öyküde cesur ve deli, kimi öyküde ezilen, hor görülen kadınlar… Küf Kokusu Olmalı İnsanda isimli öyküde, kendisine eziyet eden kocasından kurtulmanın yolunu kendince bir yöntemle bulan cesur ve deli bir kadını okurken, içinizin yağları eriyor. Aynı öyküde, öykünün diğer kahramanı plaza kadını ise kadınların birbirine yabancılaşması hususunu göz önüne getiriyor. Kadının halinden kadın anlar, derler ya, işte her zaman öyle değil. Yabancılaştıkça, ses çıkartmaktan korkan, ezildikçe, ötelendikçe birbirine koşamayan kadınlar, belki erkek şiddetinin yanında bir hiç ama görmezden gelinemeyecek bir nokta. Öykünün odak noktası değil lakin, ince bir nüans ve gönderme var bu güzel öyküde. Sorguluyor Gamze Arslan, bir nevi sessizce bir “Neden böyle?” sorusu iliştiriyor öyküye.
Kasapta Kesik Parmak isimli öyküde, öykünün karakteri isminden de anlaşılacağı gibi bir parmak. Öyküyü okurken aklıma Gogol’ün Burun isimli öyküsü geldi. İki öyküde de karakterlerin uzuv olması haricinde pek çok ortak nokta var. Bunları ben açmayayım. Sizler keşfedin… Sahibi tarafından kesilen âşık bir parmağın, şehrin parkıyla alakalı güzel bir tespitle başlayan öyküsü, diğer öykülerde olduğu gibi sorgulayan yanıyla dikkat çekiyor. Bir vazgeçişin öyküsüyle beraber, sahibini arayan parmağın başına gelenleri, insanların kesik bir parmağı gördüğünde yaptıklarıyla beraber okuyacaksınız. Güzel bir öykü, güzel bir öykü kafası.
Kitabın ilk öyküsü olan Dudu ve Nimet ile beşinci öyküsü olan Kırk Bin Geyikli Derviş, masalsı dilleri ile kitabın içerik çeşitliliğini güçlendiriyor ve besliyor. Bu iki öyküde kullanılan dil, bir ilk kitap yazarından beklenmeyecek yetkinlikte. Özellikle Kırk Bin Geyikli Derviş öyküsünü okurken hayran olmamak elde değil. Çok başarılı bir öykü, masalsı bir kurgu, doyumsuz bir dil…
Sona koyulmuş olan Tüzen Söz isimli finalimiz, güzel kurgulanmış bir öykü. Birinci tekil şahıs ağzından anlatılan bu öykü, bilinç akışını size geçiriyor. Geçmişte yaşanan olayları, karakterimizin okuduğu başarısız bir polisiye romanı ile eş zamanlı dinliyoruz. Araya romandan pasajlar ve olaylar eklerken, bu olayları kendi yaşantısındaki geçmişte kalan ve iz bırakan durumlarla eşleştirip öyküyü ilerletiyor Gamze Arslan. Beklenmedik bir finalle, okuyucuyu kitabı kapatırken sarsıyor. Yedi öykü ve 70 sayfadan oluşan Çerçialan, iz bırakan öykü ve karakterle aldığı ödülü fazlasıyla hak ediyor.
Kitabın bana göre tek zayıf öyküsü Allah’la Ciddi Düşünüyoruz. Kötü bir öykü olmasa bile, diğer yoğun ve yetkin öykülerin yanında sönük kalıyor. Kitabın ağırlığı ve ciddiyetini taşımayan bir üslup, gereksiz bir sululuk söz konusu öyküde. Bir önceki öyküyle bir sonraki öykünün arasında derin bir boşluk gibi, asılı kalmış duruyor. Yine de kitabın başarısını olumsuz yönde etkileyebilecek bir unsur değil.
Çerçialan, öykücülüğümüzde yeni bir nefes. Gamze Arslan, cesur bir adımla bizi selamlıyor. Fakat bilmelidir ki, beklenti artık çok yüksek. Gözler üzerinde.
- Gamze Arslan – Çerçialan
- Varlık Yayınları – Öykü
- 70 Sayfa