Korsan Çıkmazı, fiziksel ve kültürel anlamda iyiden iyiye değişmeye başlayan, artık bir şantiye alanına dönmüş şehir olan İstanbul’un ortasında otobüs bekleyen karakterimiz Meli’nin serzenişleriyle açılır. Daha ilk satırından öfkeli bir metin okuyacağımızı hissederiz. Hatta alışılagelmiş bir metin okumayacağımızı da hemen fark ederiz. Zira Nezihe Meriç, bilinen bir biçim kullanmaz romanında. Dikkat ister okuyucudan. Öyle ki anlatıcı bir anda değişir, öyle keskin bir şekilde değişir ki çoğu yerde anlayamazsınız anlatıcının değiştiğini. Ayrıca düz bir çizgide ilerlemez. Zamansal olarak geriye dönüşler vardır sıklıkla. Yazıldığı dönemi düşündüğümüzde avangart bir anlatı söz konusudur.
“İstanbul yıkılıyor. Bu yıkılış ilk gençlik anılarımızın da yıkılması demek oluyor. Sevdiğimiz eski İstanbul yokuşları, yüzümüzü yıkadığımız hayrat çeşmeler yok artık.”
Romanın iki ana karakteri Meli ve Berni değişken iki anlatıcımızdır. Onun haricinde birde kişileştirilmiş olarak ikisinin arasındaki dostluk da anlatıcı olarak çıkar karşımıza. Özellikle bu anlatıcı olarak karşımıza çıkan dostluk kitabı anlamayı güçleştirir. Fakat diğer yandan romanın başarısı bu ansızın değişen anlatıcılara da bağlıdır. Karakterlerin ayrı ayrı dertlerini dinlememize vesile olur, metni de diri tutar.
Nezihe Meriç, Meli ve Berni’nin çocukluklarından yetişkinliklerine dek uzanan büyüme hikayelerini anlatır Korsan Çıkmazı’nda. Bu iki karakter belli sebepler sonucu ailelerinin yanından ayrılır, Mahir amca ve Neyyire halanın evinde büyürler. Bu onlar için büyük şanstır çünkü erdemi, görgüyü, müzik bilgisini ve daha bir çok şeyi bu evde öğrenirler. Esasında imgesel olarak ele aldığımızda Neyyire hala ve Mahir amca modernleşen Türkiye’nin izlerini yansıtırlar romanda ve bu açıdan da önemlidirler.
Meli ilerleyen yıllarında öğretmen olur, Berni ise konservatuar okur fakat sonrasında çalışmamayı tercih eder. O dönemde kadın olarak okuyabilmiş olmaları başlı başına mucizedir elbette. İki karakterin annesi de kendilerine biçilmiş rolleri oynayan, ev işleri yapan, sık sık doğuran, o zamanın geleneksel kadını biçimindedir. Meli bundan şikayetçidir ve kendi kendini yetiştirmesiyle övünür. Haksız da sayılmaz esasında. Ne başardıysa kendisi sayesinde başarmıştır zira ailesinin desteğini gördüğü söylenemez. Bu açıdan baktığımda, Leyla Erbil’in Tuhaf Bir Kadın romanında geçen bir cümle düşüyor aklıma:
“bizden öncekilere, ablalarımıza benzememek için her şeyi göze alacağım.”
Romanın zeminine 1959 senesinin toplumsal sorunlarını alır. Kadın erkek rollerine ilişkin sıkıntılara değinir en çok. Bireyselleşmeye ve özgürleşemeye çalışan bu iki ana karakter, ataerkil toplumun normları karşısında bir takım zorluk yaşar ve bunun sancılarını çekerler. Bu yönüyle baktığımızda toplumsal cinsiyet rolleri kapsamında okumakta mümkündür romanı. Hatta kitabın basıldığı döneme bakıldığında cesur olduğunu da söyleyebiliriz. Aynı zamanda sarkastik bir üslup kullanımı da dikkat çeker. Bunun bariz örneği şu diyalogda öne çıkar:
– (…) o avukat kimdir?
– sevdiğim adam.
– sizinle, yatağınızda yatacak değin, içlidışlı mıdır?
– çocuk aldırtacak değin.
– seni böyle konuşmaktan menederim.
– açıkta kalırsın. Aldırış etmem.
Değişik ve yenilikçi biçimi ayrıca usta tekniği ile oldukça başarılı bir ilk roman Korsan Çıkmazı. Yazar ara ara aklına eseni yazmış gibi görünse dahi, sizi temin ederim kurguda yazdığı her şeyin bir yeri var.
1924 senesinde doğmuş olan Nezihe Meriç, Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk kadın öykücülerindendir. Edebiyatımızda da önemli bir yere sahiptir. Fakat bugün isminin az anılması beni oldukça üzen bir durum, çok daha fazla konuşulması gerektiğine inanıyorum. Eserlerinde genel olarak kadın ve çocuk sorunları üzerine eğilir. Kadın olarak yaşadığı sıkıntılara ve bu konu hakkında düşüncelerine sık sık yer verir eserlerinde.
Korsan Çıkmazı yazdığı üç romandan ilkidir. Genel olarak öykü türünde eserler vermiştir. Zaten adı sık sık 1950 kuşağının önemli öykücüleri arasında anılır. Bir çok önemli ödüle de layık görülmüş, Korsan Çıkmazı ile de 1962 TDK Roman Ödülü’nü kazanmıştır. Eserleri kendi kişisel hayatından izler barındırır. Türk Dili ve Edebiyatı eğitimini yarıda bırakmış, belli bir süre sonra müzik eğitimi almıştır. Ardından müzik öğretmenliği yapmıştır. Korsan Çıkmazı isimli bu romanda da karakterlerden biri öğretmen bir diğeri konservatuar mezundur mesela.
Nezihe Meriç isminin daha fazla konuşulacağı günler diliyorum. Üzerine gidilmesi, isminin ve eserlerinin çok daha fazla zikredilmesi gerektiğine inanıyorum.
Okurda büyük etki bırakır Korsan Çıkmazı. Mekan, sanayileşme, cumhuriyet, modernleşme, evlilik, dostluk, eğitim, toplumda kadının yeri ve daha pek çok sosyolojik konu hakkında üzerine eğileceğimiz alan sunar ve düşüncelere zerkeder insanı. Kadına, insana içkin, yeni okumalara her zaman açık zengin bir romandır. Kullandığı zengin dil ise başlı başına büyülenmek için bir sebeptir.
Bazı yazarları okumak için hiçbir zaman geç sayılmazsınız, öyle değil mi?
“(…) insan sevmeli hayatta, anlatabiliyor muyum, insan ille sevmeli. Bu ne biliyim seçtiği işi mi olur, şiiri, romanı, resmi, sanatı diyelim, bir şeyi, bulamıyorum tam karşılığını ama, bir tutkudur bu. Bir şeyi olmak, onu sevmek, kuvvetle, önüne geçilmez bir istekle sevmek, o yolda başarıya ulaşmak. Daha doğrusu şöyle diyeyim, istediğini yapabilmek, başarabilmek için bir uğraş, yoğun bir doyma isteği; bir türlü o doymaya varamayışın insanı yenileyişi, ayakta tutuşu. Anlatabiliyor muyum?”
“bilmediğimiz ne çok şey var. Tanımadığımız insanlar, ne çok, ne çok yeryüzünde. Bir ilde yaşıyoruz; o ilin sokaklarında, yollarında geziyoruz. Vitrinlere bakıp, sinemalara gidip, bir duygulanışlar, sıkıntılar içinde birbirimizi tanımadan yaşayıp ölüyoruz. Ne garip!”
– (…) ama Neyyire teyze, neden birçok kimse namaz kılıyor?
– iş namazda değil kızım, iş insan olmakta. Burada namaz kılıp, burada dedikodu yapan nicelerini tanıyorum ben.
- Nezihe Meriç – Korsan Çıkmazı
- Yapı Kredi Yayınları – Roman
- 154 sayfa