Değer verdiğim bir arkadaşım “yazmak eylemini kesinlikle okumalısın” demesiyle Ferit Edgü’yle tanışmış oldum. Sanırım serin bir yaz akşamıydı. Birinci basımı Ada yayınlarına ait bir eser ama benim bulduğum Sel yayınları tarafından basılmış hâli. Yazarla ilk kez samimi olacağız ve heyecanlıyım. Kitap bittiğinde o heyecanımın geçeceğini sanıyorum. Oysa geçmek ne kelime, hemen diğer kitaplarını araştırmaya başlıyorum. İnsanı içinden çıkmak istemeyeceği bir düş/düşünce furyasına sürüklüyor. İyi de yapıyor. Gerçeklere biraz ara vermenin inanılmaz hafifliği tam olarak ellerimdeymiş meğer! Edgü’nün okuduğum ilk kitabı… Ve kesinlikle nefis bir kitap olması nedeniyle bana okurken verdiği o muhteşem lezzeti bulabileceğim başka bir kitap var mıdır diye sormadan edemiyorum kendime. Bence sizde aynı soruyu sormadan edemeyeceksiniz!
14 Şubat 1980’de kendilerini devrimci olarak tanımlayan örgüt üyelerinin sebep olduğu kepenk kapama olayı üzerine 101 farklı üslûpla yazılan 101 deneme… Kitabı ilgiyle aldım, başından sonuna kadar o ilgiyi kaybetmeden okudum ve ilgiyle muhafaza ediyorum. Yazmak üzerine Türk edebiyatına kazandırılmış en gerekli eser denilebilir.
Eserin ön sözünde Ferit Edgü; Raymon Queneau’nun Exercies de Style (Üslûp Araştırmaları) kitabının çevirisiyle uğraşırken bu eseri ortaya koymaya karar verdiğinden bahsediyor. Kitap; bir olayı, farklı bakış açıları ve farklı anlatım teknikleriyle çeşitlendirilerek okuyucuya sunuyor.
Yazarın asıl amacının 14 Şubat 1980 olayını aktarmak olmadığını, herkes tarafından bilindik ve traji komik bir durum oluşturmuş olmasının; bu olayı konu olarak seçmesindeki etmen olduğunu yine ön sözünden çıkarıyorum.
Edgü’nün diğer kitaplarındaki yer yer yumuşak; yer yer sert üslûbunun yanı sıra, bu kitabında farklı üslûplarla yazdığı diğer metinleri de olayı ilk kez öğreniyormuşum gibi heyecanla ve şaşkınlıkla okudum. Kullanılan üslûbun anlatımda bu denli etkili olması ve bir yazarın bu denli çeşitlilikle bunu bana; okuyucuya sunuyor olması büyük bir haz uyandırdı.
“Kaptansız bir gemideyiz. Hiç kimse nereye gittiğimizi bilmiyor.
Amaçsızca gökboşluğuna kanat çırpan kuşlar gibi ordan oraya gidiyoruz. Ama çaldığımız tüm kapılar kapalı. Vardığımız her yer, boyumuzu aşan bir duvar. Deliksiz taş bir duvar. Ardında neler olup bitiyor, bilen yok.”
“…Ben, kendileri mi kapatmış dükkanları? dedim.
Karım, Canım anlasana, tehdit etmişler adamları, dedi.
Şaşırmadım ben. Ama yalnızca sordum: Hangi adamları?
Karım, Elinin körü, tabii ki dükkancıları,dedi…”
“…Sen onu benim külâhıma anlat. Ne ideali? Hangi umudu verdik. Umutsuzluk insanı her yere götürür. Evet, tabii, intihara bile. Yanılıyorsun, senin tuzun kuru ve hep kuru kalsın istiyorsun. Nesnel açıdan bak olaylara. Şu yada bu eylem dolayısıyla yargıya varma. Korkuyorsun sen, korkuyorsun. Gerçekleri görmekten korkuyorsun. N’olur bugün dükkânlar kapalı olmuşsa? Etini yiyemeyeceğin için mi küplere biniyorsun?
Asıl sen saçmalama.”
Çeşitlemelerden bazılarını yukarıda sizlerle paylaştım. Ama hiç beklemediğiniz ve okuduğunuzda kulladığı o üslûba hayretler içinde kalacağınız tam 101 deneme var kitabın içinde. Kepenk kapama olayını 101 kez anlatıyor olması başta sıkıcı gibi gelsede; asla öyle değil. Kitap bittiği zaman “keşke birkaç tane daha yazsaydı” diye hayıflanmıştım.
Ferit Edgü’yle tanışmamışsanız, benim gibi, bu kitabıyla başlamanızı; tanıştıysanız da kesinlikle bu kitabını da kütüphanenize eklemenizi öneriyorum. Ve yine kitaptan cümlelerle bitiriyorum.
“Tanrım, sen bizi koru. Tanrım öylesi günler yaşıyoruz ki ancak sana sığınabilir, sana seslenebilirim. Çünkü hafzalam hiçbir şeyi almaz oldu.”
Yazar: Ferit Edgü
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Basım Yılı: 2015 (13.Baskı)