Şehirdeki Gizemli Sinyal–Faruk kitabının yazarı Caner Sarıoğlu’nun biyografisinde şöyle bir cümle yer alıyor: “Çocukluğunda akşama kadar arkadaşlarıyla oyun oynamanın keyfini sürdü.” Bütün bir kurgu, bu tümcenin arkasına saklanmış; körebe, saklambaç, ip atlama, gazoz kapağı, kovalamaca, misket yuvarlama gibi birçok oyun size göz kırpıyor desem, mübalağa etmiş olmam. Çünkü yazar, her insanın anavatanı addedilen çocuklukla alakalı anıları derlemiş ve bize kendi kamerasındaki detayları seyrettiriyor, ne de iyi yapıyor. Sevgili ebeveynler elinizdeki kitap, her ne kadar çocuklar için kaleme alınmış olsa da siz de okuyunuz.
Hayal kurmanın önemini, birlikteliğin ahengini, beraber oyun oynamanın kazançlarını anlatan yazar, sokağın dilini ve gerçekliğini es geçmeden çok güzel bir kapı açıyor. Nedir o dediğinizi duyar gibiyim. Şu: Malum devir robotik kodlamaların, yapay zekaların, üç boyutlu gösterilerin dünyası. Buna sanal illüzyon desek de böylesi bir tablo, artık hayatımızın bir parçası. İşte, yazar tam da burada elindeki teknik anahtarla çocuklara teknolojik aletlerin mucitlerini, uzay çağını kavramış bilim adamlarının yaşamlarını gösteriyor. Üstelik bunu okuru daima merakta tutan bir üslupla kaydediyor.
Kaydırakta Game Over!
Teknik imkânların her şeyi hatta herkesi kolay ve ulaşılır yapması, gerçeklik algımızı da yerinden etmedi değil. Yazar ve dahi çizer bu değişimi; salıncakta sallanması, kaydıraktan kayması, kumdan kaleler yapması gereken çocukların, ellerinde telefon ve tabletlerle oyun oynadıklarına ve çocukların game over hâline dikkat çekiyor. Kitap şu cümlelerle açış yapıyor:
“Merhaba, ben Faruk. Kahraman, hatta Süper Kahraman Faruk. Süper kahraman deyince şaşırdınız, değil mi? Bence yaşadığı dünyaya bir şeyler katan herkes bir süper kahramandır. Evet, evet! Adım henüz duyulmamış olsa da ben de bir süper kahramanım. Şaka yapmıyorum, birazdan anlatacaklarımı dinlediğinizde bana hak vereceksiniz. Gelin size her şeyi en başından anlatayım.”
Faruk, başından geçenleri, çok güzel ve tane tane anlatıyor gerçekten. Hadi, yukarıdaki giriş cümlesini olgunlaştıralım: “Parkta tanıdık yüzler görünce sevindim. Hiçbiriyle çok yakın arkadaş değildik ama olsun, en azından bu garipliği birileriyle konuşabilecektim. Kaydırakta ve bankta oturmuş, ellerindeki tabletlere bakıyorlardı.” Mutlaka siz de parkta resmedilen bu sahneyle karşılaşmışsınızdır. Bu arada sadece çocukları suçlamayalım, Faruk’un da dediği gibi sadece kendi yaştaşları değil, anneler, babalar, gençler; hatta yaşlılar bile kendilerini teknolojik aletlere kaptırmış durumdadırlar.
‘Kahraman’ımızdan ‘Süper’ Fikir!
Hâl böyle olunca ‘kahraman’ımızın aklına ‘süper’ bir fikir gelir: Arkadaşların evlerini ziyaret ederek; onlara eski günleri yeniden hatırlatmak ve bu unutulmaz zamanların bir kez daha yaşanması için mücadele etmek! Fakat işler, Faruk’un beklediği gibi gitmez. Ona kapıyı açanların da evdeki arkadaşlarının da gözü dış dünyayla çoktan vedalaşmış durumdadır.
Faruk, işin içinden çıkmak, çetrefil bir yumağa dönüşen bu sorunlardan kurtulmak adına gerçekten kafa yorar., kendince formüller bulup, çözüm önerilerini hayata geçirir. Belli bir mesafe kat eden Faruk, yine de istediği sonucu elde edemez. Fakat kamuoyu oluşturur ve gazeteler, televizyon kanalları yaşadıkları yerle ilgili ‘teknolojinin esir aldığı şehir’ diye haber yaparlar. Doğal olarak bu başlık ilgi görür ve bilim insanları buraya gelmeye başlar. (Evliya) Çelebi gibi, (İbn) Sina gibi eski zamanların şöhretli adamları girmeye ve ona akıl vermeye başlarlar. Düşlerin yorumu, aslında Faruk’un kurtuluş reçetesidir.
“Gerçek Mucize Senin İçinde”
Bu popüler buluşmada, Cezerî ile de karşılaşılır. 13. yüzyılda yaşamış ve mekanik alanında eser veren İslam bilgini El Cezerî’yi günümüze taşıyan yazar, asırlar öncesi yaptığı teknolojik hamlelerle dünyaya perspektif sunan bu bilim insanını bugüne getirir. Ve şu öneriyi sunar, dinleyelim: “Ben Cezeri. Sibernetik, robotik ve fizik alanlarında çalışıyorum. Çeşitli yazılımlar geliştirdim, pek çok şey icat ettim. Bu sektörde yararlı yazılımlar olduğu kadar zararlı yazılımlar da mevcut. Herkesin bir anda bağımlı olmasının tek yolu, o akşam teknolojik aletlere gelen bir sinyal. Herkesi aynı anda bu şekilde etki altına almanın başka bir yolu yok.”
“Gerçek mucize senin içinde…” mottosuyla biten hikâyenin devamını kitaba havale edelim. Böylesi bir kurguyu genç okurla buluşturan yazar Caner Sarıoğlu’na, anlatıyı resmeden Pınar Göktaş’a, editör Yalçın Yaman’a teşekkür edelim.
- Şehirdeki Gizemli Sinyal / Faruk – Caner Sarıoğlu
- Timaş Çocuk Yayınları
- 64 sayfa
- Resimleyen: Pınar Göktaş