Şimdilerde bize yol göstermesini istediğimiz anda yol gösterici olacak birçok seçeneğimiz var. Telefonlarımızla binlerce insana -istersek- ulaşabiliriz. İnternet bizi bir su gibi alır ve istediğimiz kişinin önüne götürür. Gerçekten yüz yüze gelebildiğimiz insanlar da cabası. Fakat birkaç yıl geçmişe gittiğimizde seçeneklerimiz git gide azalır. Önce internet sayesinde ulaşabildiğimiz insanlar, sonrasında telefonla ulaşabildiğimiz insanlar ve en sonunda yüz yüze gelebildiğimiz insanlar. Belki yüz yüze yine gelirdik fakat birbirimizi anlayacağımızı düşünmezdik. Çünkü ne iletişim bilirdik ne empati yeteneği. İsteğimiz geçimimizi sağlamak, soyumuzu devam ettirebilmek, bir sonraki aya sağ çıkabilmekti.
İşte o zamanların mucizesi çok fazla tecrübeye sahip insanlardı. Herkes için çalınan kapı ortaktı ve bu da tecrübelerin paylaşılmasında fikir birliğine ulaştırabilen en sağlıklı yoldu. MÖ önce 551- 479 yılları arasında yaşamış filozof, öğretmen ve politikacı olarak bilinen Konfüçyüs bu yol göstericilerden biri ve belki de en önemlisidir. Yaşadığı dönemlerde Çin, Yunan ve daha birçok medeniyetlerde karmaşıklıklar baş gösterir. Fakat Konfüçyüs bilgilerini hiçbir ayrımda bulunmadan paylaşmaktan çekinmez. Bu sayede halka önder oluşuyla da bilinmektedir. Konfüçyüs isminin haricinde Üstad, Kung Fu Tzu, Üstad Kung veya kendi dilinde genellikle Chiu isimleriyle de hatırlanmaktadır.
“Şakirtlerim! Bende sırlı bir şey olduğunu mu sanıyorsunuz? Sizden sakladığım hiçbir sır yoktur. Size bildirmediğim hiçbir şeyi yapmam. Gerçek Chiu (Konfüçyüs) sizlersiniz.” (syf 63)
Konfüçyüs’ün tecrübelerinin toplandığı Üstad Dedi Ki ekim ayında Ketebe Yayınları etiketiyle basıldı. Çevirisini Hakan Arslanbenzer, editörlüğünü Aykut Ertuğrul üstlenmekte.
Eski Çin metinlerinde boyunun 2 metre 90 santimetre olduğu rivayetleri dolanıyor olsa bile bunu insanların onu yüce olarak görmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Hayatını birçok mesleği deneyimleyerek geçirmiş olan Konfüçyüs, gençken hizmetçilik yaparken bir yandan da devlet memurluğu için okul okumaktaymış. Okurken kendi düşüncelerini söylemekten asla kaçınmayan Konfüçyüs, bir süre sonra bu düşüncelerinden ötürü görmezden gelindiğini fark ederek okuduğu bu meslekten vazgeçmeye karar vermiş. Bundan sonra bütün hayatını kendi düşüncelerini özgürce konuşabildiği, felsefesini ve devlet için geliştirdiği teorilerini anlatabildiği zamanlarla geçirmek istediğini fark etmiş. Seyahate çıkarak erdemlikten adalete kadar çoğu konuda fikirlerini insanlarla paylaşmış.
Üstad Dedi Ki kitabı da Konfüçyüs’ün sözleri konu başlıklarına göre ayrılmış tavırlardan, müziklerden, erdemlilikten eski zamanın değerli insanlarına kadar toplam yirmi bölümden oluşturulmuş. Bu sayede Üstad’ın aynı konu üzerine söylediği bütün cümlelere kolaylıkla ulaşılabilme fırsatı okurlara tanınmış. Kitap içerisinde Konfüçyüs’ün sadece kendi sözleri değil insanlarla konuşmaları da dahil edilerek topluluk arasındaki kişiliği de gözler önüne serilmiştir.
Kitap içerisinde etkilendiğim bir kısım vardır ki onu anlatmadan geçmek istemiyorum. Konfüçyüs’ün hayatı kısa cümlelerle adeta bir el kitabı gibi okurlara sunulurken bazı durumlarda açıklamalarla söylediği cümlelerin altındaki hikayeler de anlatılmaya çalışılmıştır. Onlardan bir tanesi şudur;
“Kuş onları görünce önce yükseldi, biraz dolaşıp tekrar yere indi. Üstad bunun üzerine dedi ki: “Ah! Köprü üstündeki sülün, zamanını biliyorsun. Zamanını biliyorsun!” Tzu Lu; sülüne doğru ilerledi, sülün ona üç kere kokusunu bıraktı, sonra da havalandı.” (syf 86)
Burada bahsi geçen Tzu Lu, Konfüçyüs’den hoşlanmayan insandır. Burada anlatılan anının daha sonralarında yorumu oldukça zor yapılmış. Fakat Hakan Arslanbenzer’in açıklamasına göre burada anlatılan rivayette Tzu Lu kokusunu bırakan sülünü havada yakalayıp pişirmiştir. Konfüçyüs ise bu sülünü üç kere koklayıp yemeden kalkmıştır. Yani Konfüçyüs hangi canlı türü olursa olsun yaşamanın savunucusu olmuştur. Zamanını biliyorsun diyerek bu yaşama hakkının sonunu sülünün kendisinin bilebileceğini, orada onu görmüş insanların buna karar verecek yetide olmayacağını anlatmaya çalışmıştır bence.
Hayatta her şey bir anlamının farklı dallarına bağlı iken, çok tecrübe yaşamamış insanın bunu anlaması mümkün değildir. Fakat annemin söylediği bir söz vardır: “Zeki insan sadece kendi tecrübelerinden değil başkalarının tecrübelerinden de ders çıkaran insandır” der. Onun bu sözünün ne kadar değerli olduğunu fark ediyorum zamanında yaşamış bu pusulaları tanıdıkça. Geçmiş zamanda insanlar yanlış yapıyor olamazlar. Başkalarının tecrübelerinden yararlanan insanların karşısında seyahat edip düşüncelerini paylaşırken başkalarının tecrübelerine de kulak verip kendisine dersler çıkarabilmiş bir insan vardır. Bu da ona daha fazla tecrübe kazandırmıştır. O zamanlarda Konfüçyüs’ün deneyimleri ve fikirleriyle buhranlı dönemlerinden çıkan, dünyaya daha insancıl ve değer yargılarını korumanın önemiyle bakmaya başlayan insanlar varken şimdi kendi hayatımız, iş hayatımız, liderlik yaptığımız konumlar için örnek almamak büyük kayıp olur.
Başkalarının düşüncelerine kulak vermeyi hiç unutmamanız dileğiyle. İyi okumalar dilerim.
- Konfüçyüs – Üstad Dedi Ki
- Ketebe Yayınları – Klasik
- Çeviri: Hakan Arslanbenzer
- 172 sayfa