‘’Herkesi cehennemle korkutup cenneti satıyorsunuz. Kolaysa cehennemi satın!’’
‘’Cehennemi kim alır ki?’’
‘’Ben alırım, parası neyse vereyim.’’
Böyle bir diyalogla cehenneme para vermeden sahip olan, halka cehenneme kimseyi almayacağını ilan ederek halkı kilisenin baskısından kurtarıp özgür düşünceye iten Martin Luther’i her başlıkta tekrar hatırlatan bir kitap!
İyi ve güzel olan neydi? Doğruları kim belirlemişti ve ne zamana kadar sürecekti? Yazarımız Gündüz Vassaf dev bir balyozla toplumsal doğruların üzerine gidiyor, gündelik hayatın kabul görmüş tüm kalın yargı duvarlarını tek tek toz duman ediyor. Mükemmel bir dış kapak süslemesiyle bizi karşılayan kitabımızı elimize aldığımızda ilk sayfalardan toplum mantığını bir kenara bırakıp kendi mantığımızla baş başa kalıyoruz.
Yazar uzun yıllar olumlu çağrışımları olan süslü kavramları mantık çerçevesinde alaşağı ediyor; toplum gözünde lanetlenmiş, dışlanmış cüzzamlı kavramları büyük bir şefkatle kucaklıyor. Kıyısından köşesinden bir alışkanlığıyla toplum çemberi dışında kalmış kişiler, bu kitapla kendini bir yere ait hissediyor ve birilerinin onu anlayabileceğine olan inancı tekrar kendisini sarıyor.
Doğrular ve kırmızı çizgilerle dolu kamusal hayatın çizgilerini munzur bir çocuk edasıyla teker teker silen yazar toplum algılarını ufak tefek kaçamaklarla zedeleyen çizgi dışı insanların yüreğine su serpiyor. Evet, doğrularımız ve kurallarımız var. Bizden önce konulmuş, bizden önce kabul görmüş. Bu kitapla gündelik hayatınızdaki ezberlerinizi tekrar gözden geçirecek, hayata daha eleştirel bir pencereden bakmanın hazzını keşfedeceksiniz.
Bu kitabın sayfalarında kaybolmak kavramlar arasında ters yönde tam gaz ilerlemek gibi. Üstelik gözlerin kapalı ve rüzgâr yüzüne sert bir şekilde çarpar vaziyette…