Viyana Psikanaliz Cemiyeti’nin tıp kökenli olmayan tek üyesi Otto Rosenfelt (Rank), 1884’te Viyana’da doğar. Yahudi kökenli Rank, çocukluğundan “Doğduğumdan beri zayıf ve çürüğüm ben…” diye bahseder. Onu lise diploması almaya ikna eden Sigmund Freud’un deyişiyle Rank, “alışılmışın dışında bir kavrayış” sahibidir. 1907 yılında yazdığı Der Kunstler (Sanatçı), onun yaratıcılık üzerine yazdığı ilk eseri olsa da, 1909’da yayımlanan Der Mythus von der Geburt des Helden: Versuch einer Psychologischen Mythendeutung[2] ve 1912’de yayımlanan Das lnzest-Motiv in Dichtung und Sage (Şiirde ve Mitte Ensest Motifi) ile Rank, asıl ününü kazanır. Freud’dan ve onun çevresinden büyük tepki alan eseri ise Das Trauma der Geburt[3] ise, 1924 yılında yayımlanır ve esere yönelik tepkiler öyle çoğalır ki, Rank ABD’ye gitmeye karar verir.
Rank’ın düşüncesinin gelişmesinde bir milat olarak adlandırılabilecek olan Doğum Travması sonrasında onu klasik psikanalizden uzaklaştırıp kendine has bir yaklaşım oluşturmaya iten bir süreç başlar. Rank, Doğum Travması’nda Freud’un libido odaklı yaklaşımının odağını değiştirir ve her nevrozun doğumla başladığını iddia eder.[4] Sonrasında Sándor Ferenczi ile daha aktif ve özgürlükçü bir psikoterapi geliştirmeye çalışır.[5] Ferenczi ile geliştirdiği “burada ve şimdi” (here-and-now) yaklaşımı, günümüzde bazı bireysel görüşme ve danışmanlık teknikleri tarafından kullanılmaktadır. Derinlik psikolojisinin kurucusu Freud ise, bu tür yaklaşımları Amerikan değerleriyle yozlaşmış, yüzeysel olarak adlandırır ve eski veliahdına sert bir tavır alır.
Rank’ın erken dönemi eseri olarak adlandırılabilecek olan Kahramanın Doğuş Miti ise Freud’un Oedipus kompleksi açıklaması üzerine kuruludur. Rank, yazım organizasyonunda okurlara ilginç gelebilecek bir yöntem kullanır. En başta mitolojinin psikolojideki öneminden ve genel teorilerden bahseder. Sonrasında, ele aldığı kahraman mitlerini anlatır. Son kısımda ise bunları psikanalitik açıdan yorumlamaya girişir. Şimdilerde alışık olduğumuz araştırma yöntemleri de genel olarak bu yapıda gelişse de, döneminin diğer eserlerine baktığımızda sıra dışıdır. Erken döneminde yaratıcılık, mitoloji, felsefe çalışmaları yapan Rank, Kahramanın Doğuş Miti’nde mitlerin evrenselliğini kanıtlamaya çalışır.[6] Temel teorilerden bahsederken o dönemlerde yaygın olan indirgemeciliği tekrar ederek insan ruhunun genel özelliklerine odaklanır.[7] Mitleri yorumlarken onların psikolojik mahiyetiyle yetinmez, yaratıcılık ve hayal gücü üzerinden önemli açıklamalar yapar.
Musa, Oedipus, Paris, Perseus, Gılgamış, Tristan, Siegfried ve Lohengrin gibi kahramanların doğum müjdelerinden (!) itibaren dâhil oldukları serüvenleri özetleyen Rank, ustası Freud’un Oedipus kompleksi kullanımını sürdürür ve çocuğun babasıyla mücadelesi ve annesiyle kurduğu fantezileri ön plana çıkarır. Ayrıca Freud’un rüya yorumunu iki ayrı bakımdan önemli bulan Rank, metin boyunca bu teorik katkıyı kullanmayı sürdürür. Freud, (a) rüya sembolizmini iyi kullanmıştır, rüyalardaki temsillerin açığa çıkarılması bilinçdışını anlamanın bir yoludur; (b) öte yandan rüyalar, fantezileri açığa çıkarması, yaratıcılığın ve rahatsızlıkların göstergesi olması bakımından önem arz eder. Rank’ın metni de rüya sembolizmini kullanarak insanlığın evrensel hayal gücünü ve yaratıcılığını mitler üzerinden açıklanmasıdır. Hayal gücünün en aktif ve kontrolsüz olduğu dönem olarak çocukluk, Rank için mitlerin anlamlandırılması açısından büyük önem taşır. Hayal gücü, dış dünyayı kendine göre yorumlamak olarak tanımlanabilirse Freud’un deyişiyle bu, çocuksu ruhun habercisidir. Bu çocuksu ruh, yani insanın hayal gücüyle ortaya çıkan içsel inkâr, mitlerde (çocuklukta olduğu gibi) belirir.
Çocuklukta anne babanın yüceltilip babanın en güçlü erkek, annenin en güzel kadın olarak hayal edilmesi mitlerde karşılığını üst sınıf ailede (genellikle kraliyette) doğan çocukla kendini gösterir. Çocuğun bu fanteziden kopuşu ise gerçekle yüzleşerek olur. Çocuk bu sefer de babayla mücadeleyi girip saf dışı bıraktıktan sonra anneyi kazanma derdine düşer. Bunun mitlerdeki karşılığı “babanın (yer yer de büyükbabanın) başına gelen lanet” olur. Mitlerin çoğunda baba, çocuktan kurtulmaya çalışır; onu ya sepete koyup öldürmesi için birine verir ya da çocuk bir sandalın içinde denize bırakılır. Sepet, sandal, kutu vb cisimler, Rank’a göre rahimi simgeler. Suya bırakılma ise doğumun simgesidir. Aynı şekilde, bir çocuğun doğacağı kehaneti ise, kâhinlerin, aileden birisinin rüyada sel götmesinin yorumudur. Çocuktan bir şekilde kurtulan aile, çocuğu genellikle öldü sanır; ancak mitlerde kahramanlar birileri aracılığıyla alt sınıftan ailelere (çiftçiler, balıkçılar vs) gider. Bu da Rank’a göre, aileye dönüşün simgesidir. Bu sade aile çocuğun gerçek ailesidir: babanın elinden krallığını (gücünü) aldığımızda sıradan bir insana dönüşür. Rank, kahraman mitinin, mükemmelliklerle donatılmış kolektif ego olduğunu iddia eder ve evrensel olduğunu ileri sürer. Tufanları örnek gösterir buna: Burada kahraman insanlıktır, baba ise tanrı.
Rank’ın bu metni, mitlerin açıklanmasından ibaret değildir. Aynı zamanda bu metin, insanın yaratıcılığının boyutlarını ve sınırlarını da çizme denemesidir. Belirttiğimiz gibi, yaratıcılığı çocuksu hayal gücü üzerinden şekillendiren Rank, Freud’a oldukça bağlı görünüyor bu dönemlerde. Zira Freud da, yaratıcılığı libidonun dışavurumu olarak tahayyül eder. Adı varoluşçu psikoterapistler arasında geçen Rollo May, Yaratma Cesareti’nde[8] yaratıcılık ve nevroz ilişkisini derinlemesine ele alır. May’de önemli bir Rank etkisi olduğu bilinir.[9] Rank’ın erken döneminde ve Avrupa’da hiç tanınmadığı iddia edilir; ancak ölümüne kadar geçen zamanda Rank, ABD’de önemli bir isim olarak anılmaya başlar. Yine de asıl etkisini ölümünden çok sonra, takipçileri tarafından feminist yaklaşımlara, hümanist psikolojiye ve sosyal hizmete getirilen açılımlar aracılığıyla gösterir.[10] Bunlar arasında en bilindik isimlerden olan Carl Rogers, Rank’ın terapist-hasta ilişkisinde üzerinde durduğu “olumlu kabul”, “sorumluluk duygusu”, “değişime inanç” gibi kavramları geliştirerek kişi merkezli yaklaşımında (person-centred approach) kullanır.[11]
Otto Rank’ın erken döneminde yazdığı Kahramanın Doğuş Miti, bir yandan mitolojik bir evrende gezinirken öte yandan bize dönemin Freudyen psikanalizinin yaratıcılığa olan yaklaşımını sunuyor. Eserin, mitolojinin psikolojik boyutu veya yaratıcılık üzerine düşünürken uğranılması gereken noktalardan biri olduğu aşikâr. Almanca’dan değil, İngilizce’den çevrilmiş olmasına rağmen oldukça anlaşılır bir kitap olarak karşımıza çıkıyor. Çoğu eseri Türkçede bulunmayan Rank’ın önemli bir eserinin daha Türkçeleştirilmesi kayda değer bir gelişme olarak görülebilir.
- Kahramanı Doğuş Miti: Mitolojinin Psikolojik Yorumu – Otto Rank
- Pinhan Yayıncılık – Psikoloji
- 112 Sayfa
- Çeviri: Gökçe Yavaş
[1] Bu yazının zihinsel inşası sırasında ve yazıya geçirildikten sonrasında sunduğu katkılardan dolayı, psikolojiye gönül vermiş arkadaşım Hazal Ünal’a teşekkürü borç bilirim. Türkçesi,
[2] Kahramanın Doğuş Miti: Mitolojinin psikolojik Yorumu, çev. Gökçe Yavaş, İstanbul: Pinhan, 2016 (1. Baskı).
[3] Türkçesi, Doğum Travması ve Psikanalizdeki Anlamı, çev. Sabir Yücesoy, İstanbul: Metis, 2014 (2. Baskı). Kitaptan bazı kısımlara ulaşılabiliyor: http://www.metiskitap.com/catalog/book/4476
[4] http://www.ottorank.com/
[5] Otto Rank, agy, “Sunuş”, Peter Orban, s. 11-16.
[6] Otto Rank, Kahramanın Doğuş Miti, s. 9.
[7] Otto Rank, agy, s. 14.
[8] Çev. Alper Oysal, İstanbul: Metis, 2013 (1. Baskı).
[9] George Boeree, “Otto Rank”, Personality Theories, 1998. http://webspace.ship.edu/cgboer/rank.html
[10] Rank’ın kendisinin ABD’de geliştirdiği sosyal hizmet eleştirisi için, Engin Geçtan, “Otto Rank”, Psikanaliz ve Sonrası, İstanbul: Remzi, 1998 (8. Baskı).
[11] Rogers ve kişi merkezli yaklaşımı hakkında, Barbra Teater, An Introduction to Applying Social Work Theories and Methods, “Person-centred approach”, David C. Kondrat, Berkshire: Open University, 2010 (1. Baskı) (Türkçesi Sosya Hizmet Kuram ve Yöntemleri: Uygulama İçin Bir Giriş, Ankara: Nika, 2015).