Yale Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Michael Della Rocca’nın yazdığı, Say Yayınları’ndan Berk Yaylım çevirisiyle yayımlanan “Spinoza”, hem Spinoza’ya yeni başlayanlar için bir rehber hem de onun düşüncelerine aşina olanlar için kaynak alanını genişletme çabasının bir ürünü olma niteliği taşıyor.
1632 yılında doğan Spinoza, Aydınlanma’nın eşiğindeki her çağdaşı gibi ya tamamen yanlış anlaşılma ya da doğru anlaşılmama kaderinden nasibini almış, düşüncelerinin değeri sonradan anlaşılmış en önemli filozoflardan biridir. Eserlerinde, fikirlerinde panteist bir Tanrı yaklaşım ısrarla kendine yer bulmasına rağmen Spinoza, tuhaf bir şekilde hem döneminin en büyük din düşmanlarından biri olarak gösterilip yargılanmış, Tevrat’ın, Tanrı öğretisini simgesel anlamda ele aldığı için kutsal kitabı küçümsemekle suçlanmış, nihayetinde de Yahudi cemaati tarafından kovulmuştur. Ancak diğer yandan da büyük düşünürün gerçek bir bilge gibi yaşadığı ve eserlerinin temelinde “Tanrı sevgisi” olduğu dillendirilmiştir. Bu yüzden Spinoza’yı anlamak için onun düşüncelerinin harcını oluşturan töz metafiziği ve bu bağlamın içinde yer alan tanrının tek bağımsız töz olduğu tezini iyi kavramak gerekir. Modern felsefe, metafizik, zihin felsefesi gibi konularda uzmanlığı bulunan ve Yale Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Michael Della Rocca’nın yazdığı, Say Yayınları’ndan Berk Yaylım çevirisiyle yayımlanan “Spinoza”, hem Spinoza’ya yeni başlayanlar için bir rehber hem de onun düşüncelerine aşina olanlar için kaynak alanını genişletme çabasının bir ürünü olma niteliği taşıyor.
Michael Della Rocca, kitabını, Yahudilerin İspanya’dan kovuluşuyla başlayıp Spinoza’nın öğrencileri tarafından yayınlanan “Etika” ve “Politik İnceleme’nin de içinde olduğu Opera Posthuma’yla biten kısa bir kronolojik Spinoza şeceresiyle açıyor. Altı bölümden oluşan kitap, Spinoza anlayışı bağlamında Spinoza’yı anlamaya bir giriş yapıyor ve burada Spinoza’nın düşüncelerinin geniş bir özetini çıkarıyor. İkinci bölümde, yukarıda da değindiğim, Spinoza’nın düşüncesinin temelindeki töz metafiziğine değinen Della Rocca, üçüncü bölümde insan zihninin bedenle kesiştiği yerden türeyen kavramını “İnsan Bedeni İdeası” başlığıyla derinleştirerek ele alıyor. Dördüncü bölümde kendini psikolojiye yaslayarak arzu, sevinç ve kederi, nefret ve sevgiyle işlerken beşinci bölümde ise okuru “Etika”nın çözümlemesine götürüyor. Son bölümde ise rotayı farklı bir yöne çevirerek Spinoza’nın devlet, din ve kutsal kitap hakkındaki düşüncelerine yer veriyor. Bu yazdıklarım elbette, Della Rocca’nın kitabının özetinin özeti olarak düşünülmeli. Zira kitabın her konu başlığını burada incelemek haliyle pek mümkün değil. Bu sebepten ötürü genel bir toparlamaya geçebiliriz.
“Aczinden ötürü insanın değişken tekil şeylerin zincirlenişini kavraması olanaksız olacaktır; sadece bu şeyler sayılamaz olduğu için değil, bir ve aynı şeyi etkileyen, her biri de o şeyin varlığının ve varolmayışının nedeni olabilecek sonsuz sayıda etmen bulunduğu için de böyledir bu,” diyor Spinoza “Anlama Yetisinin Düzeltilmesi Üzerine İnceleme” adlı eserinde. Bu da bizi Michael Della Rocca’nın Spinoza’yla ilgili şu saptamasına götürüyor:
“Spinoza için bütün felsefi problemler anlaşılabilirliğin kendisinde son noktasına ulaşır.”
“Spinoza” da bu alıntı ve yazarın bu çıkarımından yola çıkarak, filozofun bütün düşüncelerine, fikirlerine, savlarına yer veren, “onu anlamak” tanımın karşılığına denk düşen kapsamlı bir Spinoza kitabı olarak okunmayı hak ediyor.
- Spinoza – Michael Della Rocca
- Say Yayınları
- 408 sayfa
- Çeviri: Berk Yaylım