Tarık Tufan, Ve Sen Kuş Olur Gidersin, Profil Yayınları, 2016
Tarık Tufan; 1973 doğumlu, beşi öykü olmak üzere toplam 6 kitabın altında imzası bulunan bir yazar, senarist. “Ve Sen Kuş Olur Gidersin” de ilk basımı 2004 yılına ait bir öykü kitabı. Hikâye “Geçmişi anlatmakla ne umar insan?” sorusuyla başlıyor. Yazar kendini bir öykü kahramanı olmanın rahatlığına bırakacağını söylüyor başlamadan evvel ve bu rahatlığı, inandırıcılığı da öykünün pek çok yerinde önümüze bırakıveriyor. Çok olumlu bir ön yargıyla okumaya başladığım için mi emin değilim ancak kitabın dilini, tasvirleri ve kahramanın kelime dünyasını sevdiğimi söylemeliyim.
Kahramanımız hayata pek karışabilen, kendini akan zamana ve mekâna bırakabilen biri değil. Yapmacık tavırlardan, uzun düşünceler ve samimi endişeler barındırmayan sorulardan bıkmış ve insanlardan uzak durma gayreti içinde. Motivasyon seminerlerine, ekonomi dergilerine ve kendi tabiriyle ‘kapitalizmin kutsal kitapları’ olan kişisel gelişim kitaplarına itibar etmiyor; kirpiklerine yuva yapan kırlangıçların kanat seslerine inanıyor. Fakat eh, bir Tarık Tufan kitabından söz ediyoruz ve hâliyle kader kahramanların yüzlerine pek gülmüyor. O kırlangıçların nasıl bir bir uçup gittiklerini okuyoruz. Babası, annesi, sevdiği kadın Suzan (kendisi ona Lola diyor)… “Bir kuş giderken neler götürebilir ki yanında?” diyor yazar. Neler götürebilir hakikaten?
Başlarda bir şirkette iyi bir pozisyonda çalışan fakat yaşadıklarının etkisiyle derin bir boşluğa düşen ve zaman zaman kendini kaybeden kahramanımız, kuş kafesleri yapan yaşlı bir amcanın yanında işe başlıyor. Usta başlarda istemiyor ama bir bildiği olsa gerek çok ısrarcı oluyor bizimki. Kafes yapmayı öğreniyor zamanla ve her birine ufak bir dokunuş bırakıyor kendinden. Yaraları diniyor mu? Göreceğiz. Fakat hep hatırlıyoruz; “insan canhıraş bir suskunluktur.”
İyilikle.
Kübra Öztürk