İşte bir çırpıda bitirilip bir çırpıda sindirilemeyecek bir kitap daha! Kitabın ismi ve kapağı arasında muhteşem bir güzellik var. Yorgunluk Toplumu’nun yorgun üyeleri, hepinize merhaba.
Yazarımız Koreli Alman Filozof Byung-Chul Han, Universität der Künste Berlin’de felsefe ve kültürel çalışmalar profesörü bu kıymetli çalışmasında bizlere modern insanın yorgunluğunu, bu yorgunluğun çağa özgülüğünü felsefi kavramlarla açıklıyor. Dünyanın herhangi bir mega kentinde yaşayan X kişisinin muhtemel günlük yaşamını düşünelim. X uyanıyor ve ayılmak için bolca kafein tüketiyor. Alelacele evden çıkarak bir toplu taşıma aracına sıkışıyor güç bela. -İçeride bir yerlere sıkışmasa işe geç kalacak- Yol boyu uyukluyor ya da telefonundan/tabletinden oyun oynuyor, müzik dinliyor. İşe gittiğinde memnuniyetsizliği ve yorgunluğu yüzünden okunuyor. Oysa güne daha yeni başladı! Memnuniyetsiz çünkü sevdiği işi yapmıyor. Ama rest çekip işten de ayrılamıyor. İmkansız saydığı seçenekler arasında -mutsuz olduğu gerçeğini kabullenerek- bir işe sahip olmayı seçiyor. Zor da olsa işte bir günün mesaisini daha bitirip tekrar yola koyuluyor. İnsanlara çarpıyor, insanlar ona çarpıyor. Pek çok koku ve ses var etrafta. Başı dönecek gibi oluyor yorgunluktan. Çevresindeki yüksek binalar üstüne düşecek gibi oluyor. Neyse ki bir kazaya kurban gitmeden bir toplu taşıma aracına sıkışıp evin yolunu tutuyor. Bu defa kesinlikle uyukluyor. Eve vardığında sabahki yorgunluğun kat be katı bir yorgunluk hissediyor. Buna rağmen gece yarısından çok sonra uyuyor ve uyandığında dünün aynısı olan başka bir güne başlıyor. İşte Yorgunluk Toplumu’nun biricik yorgun insanı!
Yorgun insan, içinde yaşadığımız çağa özgü aslında ve ona dair olanlar da bu çağa ait. Peki bu yorgun insan nasıl ortaya çıktı? Yazarımız, Foucault’un bahsettiği Disiplin Toplumu’nun yerini artık bir Performans Toplumu’na bıraktığını ifade ediyor. Foucault’a göre belirlediği normlar üzerinden itaatkâr bedenler yaratan disiplin mekanizması; gözetim, teşhis ve değiştirme, dönüştürme olasılıkları alanına ait olan bir dizi polisiye, tıbbi, psikolojik, mekansal, askeri teknikler* ile bireyi kendine tâbi kılar. Disiplin mekanizmasının yerini bir performans mekanizmasının alması ise bireyde fizikî ve ruhsal manada bir çöküş yaratıyor böylece. Neyi ne kadar yaparsan karşılığını ‘performansın’ belirliyor çünkü. Ne yazık ki ahlakî normların göz ardı edilebildiği bu yeni sistemde birey her şeyi yap-a-bilir. ‘Sen yap-a-bilirsin çünkü yapmalısın!’ İyi ama neden? Ben bu işte neden çalışmalıyım? Binlerce insanın kendisine her gün şu soruyu sorduğuna eminim: ‘Benim burada ne işim var?’
Byung Han, kitabın ikinci bölümü olan Disiplin Toplumun Ötesinde’de disiplin toplumunun aslında bir negativite toplumu olduğunu söylüyor. Ancak performans toplumunda bu negatiflik yerini -ebilmek’e bırakıyor. Han,
‘‘Sınırlamaları kaldırılmış -ebilmek, performans toplumunun kipidir.’’ Diyor.
İş arkadaşlarımız rakiplerimiz, arkadaşlarımız rakiplerimiz, aynı toplu taşımaya binmek için bekleyen ‘istasyon insanları’ bile rakiplerimiz. Bu kadar rakibimiz varken ve tüm bu rakiplerin karşısında bir rakip durumundayken ‘bananecilik’ ve ‘açık gözlülük’ ile ezip geçiyoruz diğerlerini. Çünkü biz o koltuğu ne pahasına olursa olsun kapmalıyız. Bu kadar stres ile başa çıkabiliyoruz belli ölçüde evet. Ama yine de mevcut durum bana Hz. Süleyman’ın ölümünü hatırlatıyor. Bir gün dayandığımız baston çürüyüp bittiğinde bizi kaçınılmaz bir düşüş bekliyor olacak. Şimdi buradan hareketle Yorgunluk Toplumu’nda yaşayan insanların ne tür hastalıklara yakalandıklarına bakalım.
Kitabın ilk yazısı olan Sinirsel Şiddet’in ilk cümlesi: ‘‘Her çağın nevi şahsına münhasır hastalıkları vardır.’’ şeklinde. Bu yüzyılın hastalıklarının başında bildiğiniz üzere depresyon var. Hayatında en az bir kere depresyona girmeyen kimse kalmadı sanırım. -Hem sadece insan mı?- Dikkat eksikliği, tükenmişlik sendromu gibi sair pek çok hastalığa yakalanabilir yorgun insan. -Tükenmişlik sendromu denen kavramla da nasıl tanıştığımızı hatırlayacaksınız.- Byung Han, bu sendrom için: ‘‘Ben’in fazla hararetten kor gibi yanmasıdır’’ diyor.
Kitapta ‘Barleby Vakası’ isimli bölümden de kısaca bahsetmek istiyorum. Bartleby hakkında tanıtım yazısı yazarken bu kitapta böyle bir bölüm olduğunu unutmuşum. Fark ettiğimde üzüldüm. Eğer Bartleby’i okumaya niyetiniz varsa bu kitapta bahsettiğim ilgili bölümle eş zamanlı okumanızı öneririm. Sona doğru yaklaşmışken tüm bu olumsuzlukların karşısına koyulmuş barıştıran bir yorgunluktan da bahsedildiğini söylemeden geçmeyeyim.
Almanya’da çok satanlar arasına giren kitabın bir de belgeseli yapılmış. Tanıtım linki için: https://www.youtube.com/watch?v=-f-HTVB5Bl4
*Zeynep Gambetti- Foucault’da Disiplin Toplumu-Güvenlik Toplumu Ayrımı
Mezkûr Kitap: Yorgunluk Toplumu
Mezkûr Yazar: Byung-Chul Han
Türkçesi: Samet Yalçın
Sâir Ayrıntı: Açılım Kitap, İstanbul 2015
Ek 1: Yazıya başladığımda öğrendim ki yazarın Şiddetin Topolojisi isimli eseri Metis’ten Mayıs ayında çıkmış.