Hıristiyanlıktaki azizlik olgusu tasavvufla açıklanabilir mi yoksa Doğu inançlarındaki gibi mistisizm ile tanımlamak yeterli midir? Ya da azizlik Hıristiyanlık içinde başlıbaşına bir dinamik olarak mı değerlendirilmelidir? Sosyo-kültürel çalışmalar farklı dinlere intisap etmiş olsalar bile toplumların bazı benzerlikler taşıdığını ortaya koyuyor. Meseleyi toplumbilimleri bağlamında pozitivist sapmaya mahal vermeden değerlendirdiğimizde, bu görüşün haklılık payının olduğunu söyleyebiliriz. Toplumlar arasındaki benzerlikleri insanın fıtri eğilimlerinin yanı sıra ya etkileşim içine girmeleri ya da aynı kaynaktan beslenmeleriyle açıklanabilir. Bu açıdan Hıristiyanlık’taki azizlik olgusu üzerine eğilmeye müsait bir başlık. Özellikle Anadolu’nun ‘altı’ onlarla doluyken… Daha önemlisi, küçük bir araştırma sonucunda birçoğunun ‘veli’ (derviş) kontenjanıyla devşirildiğini görebiliriz. Nasıl ki Müslümanlar Anadolu’ya geldiklerinde toprağın üzerindekilerini Müslümanlaştırdı iseler toprağın altındakilerini de es geçmeyip bir kısmını Müslüman eylemişlerdir. Devşirme sisteminin sadece asker ve bürokrat ihtiyacı için kullanılmadığı aşikâr.
Meseleye daha spesifik yaklaşıldığında Hıristiyanlıktaki azizlik olgusunun Müslümanlıktaki velilik/dervişlik olgusuyla birebir örtüştüğü söylenebilir. Zaten devşirilen türbe ve rivayetler bu benzerliğin göstergeleri olarak karşımızda duruyor. Fransız şair ve yazar Christian Bobin’in (1951) kaleme aldığı Yerlerde Bir Aziz bu düşüncemi iyice pekiştirdi diyebilirim. Monokl Yayınları’ndan çıkan yüz sekiz sayfalık eserin çevirisi Melek Gözde Meriç’e ait.
Öncelikle kitabın oldukça keyifli bir okuma deneyimi sunduğunu söylemeliyim. Christian Bobin okuyucuyu bugünün yaşantısından sıyırıp on üçüncü yüzyılda yaşayan bir azizin dünyasına götürüyor. Bunu öyle ustalıkla yapıyor ki, bugüne dair hiç bir şeyi unutturmuyor. Hikâyenin kahramanı Françesko varlıklı bir ailede doğmuştur. Yıllar sonra yetişkin bir birey olduğunda ailesinin imkanlarından ve dünya nimetlerinden vazgeçmiştir. Oysa, oğluna aşık dindar bir anne ve işine aşık kumaş tüccarı bir babanın evladı olarak dünyaya gelen Françesko ticari becerisiyle gelecek vaat eden biridir. Gençlik yılları sefahat içinde geçmiştir fakat bir kiliseye yaptığı yüksek miktardaki yardımdan dolayı babasıyla ters düşmüş, davalık olmuştur. Babasının temsil ettiği dünyevi anlayışın yanında resmi Hıristiyanlık diyebileceğimiz dini anlayışa da tepkilidir. O, dini bir eğitim almamıştır. Zamanla içsel bir dönüşüm yaşamış ve sadece sekülerleşen değil aynı zamanda yozlaşan dindarlıktan da uzaklaşmıştır. Ona göre yaşanılan din İncil’de anlatılan dinden farklıdır. Kilise ve ruhban sınıfının çıkar için dini kullandığını düşünmektedir. Kiliseler ticarethaneye, ruhban sınıfı tacire dönüşmüştür. İnsanın tarih boyunca yaptığı iki şeyden birisi ticaret diğeri savaştır. Yirminci yüzyılda savaş da ticarete dönüştürülmüştür.
Christian Bobin yazarlığı kadar şairliğini de metne sindirmiş. Şiirsel dil eser boyunca okuyucuya eşlik ediyor. Romantik ve nostaljik bir Orta Çağ metnini andıran gizemli anlatısı, sessizce akan örtük üslubu ve sanatsal boyutu dikkat çekiyor. Düşün dünyasını harekete geçiren çok katmanlı yapı ve sembolizm açısından zengin dil eseri estetik bir biçim katıyor. Küçük ebatına karşın edebi açıdan oldukça doyurucu bir metin.
Yerlerde Bir Aziz dinsel bir metin fakat alışılmışın biraz dışında. Farklı inanç yapılarının sentezi olarak değerlendirilebilir. Dikkatle okunduğunda paganist ve mitolojik unsurlar kendini hemen belli ediyor. Alt metinde erkek egemen yapıdan duyulan rahatsızlık görülüyor. Bu bağlamda özel bir yer ayırmanın ötesinde kadın tanrılaştırılıyor. Teomorfizm ve antropomorfizm örneğiyle karşı karşıya kalıyor okuyucu. Teslis inancının da temelini oluşturan bu anlayış insanı tanrılaştırırken Tanrı’yı da insani vasıflara indirgiyor. Özellikle kadını yücelten anlayışı Orta Çağ diliyle harmanlayan yazar bu yüceltmede Tanrı’nın yaratma vasfıyla özdeşleştirilen kadının doğurganlığını ve sınırsız sevgisini simgeleyen anneliğini kutsayan paganizmin kadın kültünü ön plana çıkarıyor. Kitaptaki paganizm çağrışımı sadece kadınla sınırlı değil. Hayata dair mistik açılımların çoğunda pagan eğilimlerin izleri görülüyor.
Anlatıya dinsel formunu veren Hıristiyan teolojisi metnin tamamında etkin diyebiliriz. Ayrıca Yahudilik’le ilgili değiniler de bulunuyor. Tek örnek vermek gerekirse, “Hıristiyan, Yahudi’dir” söylemi önemli bir detay. Metin boyunca Hıristiyanlık ve İncil’e yapılan atıflar esere mistik bir boyut katıyor. Sadece atıflarla yetinmeyen yazar İncil’den alıntılara da yer veriyor. Bu bağlamda gerek alıntıların yorumlanmasında gerekse yapılan atıflarda kurumsal Hıristiyanlık teolojisiyle farklılıklar taşıdığı görülüyor. Kilise’nin Tanrı da dâhil din olgusunu kullanarak çıkar sağladığının altı çiziliyor. Bu yanıyla metni keskin bir Hıristiyanlık eleştirisi olarak okumak mümkün.
Eserde İslam ile ilişkilendirilebilecek değinilerin oldukça fazla olduğunu düşünüyorum. Bunlardan en ilginci ‘deli-veli’ ilişkilendirmesini hatırlatan “deli-aziz” analojisi diyebilirim. Eserdeki benzerlikler tasavvuf ile örtüşecek boyutta. Örneğin Françesko’nun ‘vücudunu eşeğe’ benzetişi ve ‘aşkın sonsuzluğuna’ ilişkin sözleri Yunus Emre’nin (?) “ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez” sözünü hatırlatıyor. Hz. İbrahim’in hayatına yönelik değiniler, doğanın insanın akrabası olduğu söylemi, kadının erkeğin kaburgasından yaratılması rivayeti gibi anlatılar benzerliği açıkça ortaya koyuyor. Yazarın hikâyeyi on üçüncü yüzyıl ile yirminci yüzyıl arasında seyrüsefer hâlinde anlatışı tasavvuftaki tayy-i zaman olgusuyla, Françesko’nun çıplaklık ve yalınlık arzusu da ‘bir lokma bir hırka’ anlayışıyla örtüşüyor. İslami anlayışta önemli bir yer tutan İsrailiyyat’ın yansımasını görmek mümkün.
Yerlerde Bir Aziz’i okurken Orta Çağ’a ait bir metni okuyor gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Fakat günümüz dünyasının kirlenmişliğinin izleri de görülüyor. Dolayısıyla, eserde, kadim bir metnin modern bir tedirginlikle söylenişi karşılıyor okuyucuyu. Modern insanın din ile kurduğu mesafeli ilişki on üçüncü yüzyıl ile yirminci yüzyıl arasında mekik dokunarak anlatılıyor. Yazar, bu iki farklı zaman diliminde insana ve hayata yönelik değişimleri sorguluyor. Geçen zaman içerisinde bireysel savrulmaların yanında sınıfsal farklara ve zengin-fakir ayırımına dikkat çekiliyor. Yazar sık sık yoksulluğu ve yol açtığı sosyal yapıyı değerlendiriyor. Kadına özel bir alan açan yazar annelik, babalık ve çocukluğu toplumsal kabullerin üzerinde bir bakış açısıyla değerlendiriyor. Tanrı anlayışı, inanma biçimi, insanın yaşam algısı ve amacı yazarın sorguladığı konulardan diğer bir kaçı. Yerlerde Bir Aziz, insanın kendisiyle yüzleşmesine yol açabilecek bir metin.
- Yerlerde Bir Aziz – Christian Bobin
- Monokl Yayınları – Anlatı
- 108 sayfa
- Çeviri: Melek Gözde Meriç