‘‘Hayatta en kesin şey ve galiba tek kesin şey ölüm. Sevgi’nin karşısına çok erken çıktı. Sevgi bunu da büyütmeden, başkaların hayatını zorlaştırmadan, alabileceği bütün yükleri kendi üstüne alarak, her işini yaptığı gibi, efendice göğüsledi.’’
Murat Belge’nin Sevgi Soysal hakkında yazdığı içten satırlarla başlıyor Tante Rosa. Ne güzeldir ki bir insan, bir yazar, ardında güzel kelimeler bırakıyor. Güzel kelimelere sarıp sarmalanarak hatırlanıyor. Bir yazar başka ne dileyebilir ki zaten?
Edebiyatımızın önemli kadın yazarlarından, Sevgi Soysal’ın Dost dergisinde yayımlanmış öyküleri, 1968’de Tante Rosa ismiyle yayımlanmıştır. 14 kısa hikayeden oluşan eserde kasabalı bir Alman kadını olan Tante Rosa’nın hayatı anlatılıyor. Rosa, çizgileri eğip büken, esneten ‘farklı’ bir kadındır. Bu sebeple yayınladığında toplum tarafından oldukça yadırganmıştır. -Aslında bu yadırganmayı sadece bizim toplumumuzun tutucu tavrıyla açıklamak doğru değil diye düşünüyorum. Dünya üzerinde varlığından bile habersiz olduğumuz pek çok kadının, kadın yazarın aynı hikâyelere sahip olduğuna inanıyorum.-
‘‘Sizlerle Başbaşa’’ isimli popüler bir dergi ile paralel bir hayat sürüyor kahramanımız. Tante Rosa, daha çocukken kapılıyor bu derginin büyüsüne. Burada bahsedilen toz pembe hayat ile asıl olanın ne kadar farklı olduğunu öğrendiğinde bile düşürmüyor dergiyi elinden. Tüm öyküler benzer bir ironiyle işleniyor dergi üzerinden. Bahsedilen dergi bana beyaz seri diye anılan ve çoğu kadının delice bir hırsla okuyup durduğu aşk romanlarını hatırlatmıştı. Tante Rosa, hayatı boyunca hep kaybeden bir figür olarak ama yine de yaşamak için hep savaşarak, devam ediyor yoluna. İki kez evleniyor, pek çok ilişki yaşıyor, hissettiği dürtü ve duyguların peşinden koşuyor. İki evliliğinden de çocuk sahibi olmasına karşın bir anne olarak hissedemiyorsunuz Rosa’yı. Her şeyden evvel bir kadın Rosa. Bu dişiliği üçüncü öyküden son öyküye kadar irdeliyor yazar.
Tante Rosa, toplumun ona yüklediği bazı sorumlulukları kabullenemez. Hatta bir dine mensubiyeti ya da dogmatik bazı düşünceleri sorgulaması sonucu aforoz edilecektir. Bu aforoz hem kilise hem de toplum tarafından gerçekleşecektir aslında. Rosa, bir Pazar günü, kocasının kiliseden dönmesini beklerken kilitleyecektir kapılarını.
‘‘…alışılmış kapıları alışılmış günlerde açmaya alışık eller şaşkın, zorluyorlardı. …Adam kapıyı yumrukluyordu, düzenini bozan kapıyı yumrukluyordu.’’
İşte ilk eşini ve üç çocuğunu bu kapı arkasında bırakarak başka bir yola doğru savrulmuştur Rosa. Üstelik bu savrulma kendi iradesiyledir. İkinci eşi ile ilişkisi kabul edilen ahlâk anlayışına zıttır. İkinci eşinin ölümü ile aslında Rosa’nın hayatı dinmez bir yorgunluğa dönüşür. Rosa, çalışmak ve yaşamaya devam etmek zorundadır. Hayatı boyunca çeşitli işler yapacak ve hiçbirinde dikiş tutturamayacaktır Rosa.
Tüm öykülerde kullanılan alaycı üslup, trajikomik hadiseler kitabı neredeyse tek nefeste okuyup bitirmenizi mümkün kılıyor. “Tante Rosa Mezarlıkta Üretici Oluyor” isimli bölüm mizahın çok başarılı kullanıldığı bir öyküydü meselâ. Tabi Rosa’nın ölümü ve ardından yaşananlar da aynı etkileyici üslupla işlenmiş.
Kitabın girişinde kızı Funda Soysal: ‘‘Tante Rosa, Sevgi Soysal ile ilk kez buluşacak okura, onu tanıtmak için en doğru kitap olabilir.’’ diyor. Tesadüf budur ki benim de Soysal’ı tanıyışım bu kitapla olmuştur. Tante Rosa’da Sevgi Soysal’a dair izler bulmak çok kolay. Elbette tüm eserleri yazarından bir iz taşır ancak bazı eserlerde bu adeta yazarın ‘aksine’ dönüşür. Yazarın aksine bakarak bir kitabı okumak, öyle güzeldir ki..
Funda Soysal’ın şu sözleriyle noktalamak istiyorum yazıyı:
‘‘Ne yazık, Sevgi Soysal’ı kırk yaşında aramızdan ayrıldığı 1976’dan beri hep ölümüyle anımsadık. Ama artık bundan sıyrılıp, onun gibi ölüme karşı, ‘Aslolan hayattır’ diyebilmek, o kısa ömründe ürettiklerine sahip çıkabilmek, onları olsun hayata döndürebilmek gerek.’’
Umudum bu kısacık yazının da bir hayata dönüş sayılabilmesidir sevgili okuyucu.
Mezkûr Kitap: Tante Rosa
Mezkûr Yazar: Sevgi Soysal
Sâir Ayrıntı: İletişim Yayınları, İstanbul 2015