Bazı hikâyeler zihnimizde iz bırakır, sinir sistemimize dokunur, bizi sarsar ve asla unutamayacağımız duygularla baş başa bırakır. Kate Elizabeth Russell’ın Kara Vanessa’mı, işte tam da böyle bir roman. İlk sayfasından itibaren, insan doğasının karanlık köşelerini ve manipülasyonun ne denli güçlü bir araç olduğunu gözler önüne seriyor. Bu kitap, #MeToo hikayesi, ama aynı zamanda bir uyarı niteliğinde.
Jacob Strane: Şeytanın İnsani Yüzü
Romanın merkezinde yer alan Jacob Strane’i, yalnızca bir karakter olarak görmüyorum ben; onun gücü çok daha büyük. Strane, manipülasyonun ve istismarın ne kadar tehlikeli olabileceğinin ete kemiğe bürünmüş hali.
Strane, kırk iki yaşında bir İngilizce öğretmeni ve on beş yaşındaki öğrencisi Vanessa ile birlikte oluyor. Ve Vanessa’yı sadece manipüle etmekle kalmıyor, onun kimliğini, özsaygısını ve hayatını da şekillendiriyor. Roman boyunca bu etkileri her satırda adım adım görüyoruz. Strane’nin gücü yalnızca otorite pozisyonundan değil, Vanessa’nın savunmasızlığından ve sevgiye olan açlığından geliyor.
Strane’nin yöntemleri, istismarcıların en tehlikeli özelliklerini gözler önüne seriyor: Kendini özel hissettirme, üstünlük kurma, ama aynı zamanda bunu “sevgi” kisvesi altında sunma. Vanessa’nın sürekli bu birliktelikten dolayı kendini özel hissetmesi, bu manipülasyonun derinliğini ve etkisini çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
Vanessa’nın Çıkmazı: Yalnızlık ve Sevgiye Açlık
Romanın kahramanı Vanessa, Strane’yle olan ilişkiye adım atmadan hemen önce, hayatının en kırılgan dönemlerinden birini yaşıyor. En yakın arkadaşıyla yaşadığı bir sorun, onu derin bir yalnızlığa itiyor. Kendisini sevgiden yoksun ve çaresiz hissettiği bir anda, Jacob Strane hayatına giriyor. Bu bağlam, Vanessa’nın Strane tarafından nasıl kolaylıkla manipüle edildiğini anlamak için çok önemli. Bu arada yazı boyunca bu ikilinin arasındaki çıkmaz durumu ilişki olarak anıyorum fakat elbette bu açıkça bir istismar. Vanessa bunun farkında değil, ama okur olarak biz Vanessa’nın göremediklerini görüp, hissedemediklerini hissediyoruz. Yazarın en iyi yaptığı şeylerden biri de bu zaten. Romanın anlatıcısı Vanessa olmasına rağmen, onun gördüklerinden çok daha fazlasını görüyor, anlıyor ve hissediyoruz.
Manipülasyonun Gücü ve Russell’ın Anlatımı
Kate Elizabeth Russell, manipülasyonun insan üzerindeki etkisini o kadar etkileyici bir şekilde yansıtıyor ki, kitabın başına şu notu düşme gereği duymuş: “Bu benim hikâyem değil. Bu belirli bir öğretmenin hikâyesi de değil. Bu, yüzde yüz bir kurgu.” Bu açıklamayı, yazarın konuyu ne kadar gerçekçi ele aldığının bir kanıtı olarak görebiliriz bence.
Vanessa’nın Gözünden Sevgi ve Travma
Vanessa, roman boyunca bir kurban ve bir anlatıcı olarak karşımıza çıkıyor. Ancak onun hikâyesini okurken, bir kurbanın manipülasyonu nasıl içselleştirdiğini, hatta bunu bir tür aşk olarak gördüğünü anlamak okur için rahatsız edici bir deneyim. Vanessa’nın bakış açısı, sadece istismarın travmatik etkilerini değil aynı zamanda bu etkilerin kişinin kendi kimliği ve gerçeklik algısı üzerindeki yıkıcı sonuçlarını da ortaya koyuyor.
Kate Elizabeth Russell, Vanessa’nın hikâyesini anlatırken çok ince bir çizgide yürüyor. Vanessa, ne klasik bir kurban ne de tamamen masum bir karakter. Onun karmaşıklığı, romanın en büyük başarılarından yalnızca biri daha. Bu hikâye, sevgiyle istismar arasındaki sınırın nasıl bulanıklaşabileceğini, bir kurbanın istismarcısına olan sevgisinin nasıl içinden çıkılmaz bir hale gelebileceğini sorgulatıyor.
Toplum ve İfşa Kültürü
Vanessa’nın hikayesi, yalnızca bireysel bir travma anlatısı değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri. #MeToo hareketiyle birlikte gündeme gelen ifşa hikâyeleri, gücün kötüye kullanılmasının ve sessiz kalmanın yıkıcı etkilerini gözler önüne seriyor. Ancak Kara Vanessa’m, ifşanın da ötesinde, manipülasyonun nasıl bir “gri alan” yarattığını ve bu alanda gerçekliğin nasıl çarpıtılabileceğini sorgulatıyor.
Roman, Vanessa’nın geçmişini ve şimdiki zamanını bir arada sunarak, istismarın sadece bir anda gerçekleşen bir olay olmadığını, kişinin tüm hayatını etkileyen bir süreç olduğunu gösteriyor. Bu süreçte, toplumun ve bireyin rolleri büyük önem taşıyor.
Rahatsız Edici Ama Gerekli
Yazının sonuna gelmişken şunu mutlaka söylemem gerektiğinin hissediyorum: Bu kitabı okumak kolay değil. Strane’nin varlığı, Vanessa’nın kırılganlığı ve toplumun sessizliği, okuru sinirlendiriyor, rahatsız ediyor ve düşünmeye zorluyor. Ancak bu rahatsızlık hissi romanı gözümde yüceltmeme sebep oluyor. Kara Vanessa’m, konusu itibarıyla rahatsız edici olabilir ama bu rahatsızlığı deneyimlemek, insan doğasını ve toplumsal dinamikleri anlamak adına sert ama etkileyici bir yolculuk.
Bu yıl okuduğum en iyi kitaplardan biri olan Kara Vanessa’m, ve sinirlerim çok bozuldu, doğru. Ancak sinirlenmek, bazen büyümek, öğrenmek ve gelişim gösterebilmek için gerekli galiba. Kate Elizabeth Russell, bu romanıyla – üstelik bu bir ilk roman! -bize hem bireysel hem de toplumsal olarak yüzleşmemiz gereken gerçekleri hatırlatıyor. Bazı yüzleşmelerin çok değerli olduğuna inanıyorum ve o nedenle Kara Vanessa’mı ısrarla tavsiye ediyorum.
Son olarak hepimize iyi seneler diliyorum. : )
- Kara Vanessa’m – Kate Elizabeth Russell
- İthaki Yayınları
- 414 sayfa
- Çeviri: Özge Onan