Küçüklüğümde annemin “Rüya Tabirleri” kitabı olduğunu hatırlıyorum. Diğer kitaplardan ayrı bir yerde, her zaman salonda bulunan bir kitaptı. Annem her gün olmasa da mütemadiyen o kitabı karıştırır ve belirlediği bir sayfayı okurdu. Bir gün kitabın başındaki sayfalardan birine denk gelirdi başka bir gün ise kitabın bitmesine yakın bir sayfasına. Elime aldığımda koyu halde yazılmış deyim benzeri kelime gruplarını okuduğumda at, eşek, vazo, çığlık kelimelerini tanımaya çalışırdım ve kendimce kaç tanesini tanıdığıma dair oyunlar kurardım. Ama kitabın geceleri gördüğümüz rüyalara bir sebep bulduğunu bilmezdim. Çok sonradan öğrendim.
İşte bu çocukluk hatırama dönüş yaptıran Eşsiz Parça / Mavi Kitap, Milorad Paviç’in kaleme aldığı ve bir rüya satıcısının başından geçen akıl almaz olayları anlattığı muhteşem bir kitaptı. Ketebe Yayınları’ndan çıkan Eşsiz Parça / Mavi Kitap‘ın çevirisini Kadir Daniş, editörlüğünü Aykut Ertuğrul üstelenmekte.
Milorad Paviç, Sırp asıllı şair, çevirmen ve edebiyatın tarihini araştırmaya ömrünü adamış biri olarak tanınmakta. Kendisinin CİNS’te yayınlanan Ayşe Serra Kolcu söyleşisinde denk geldiğim bir cümlesi aslında ne denli değişik bir akıl yolu tercih ettiğini okurlara anlatmakta. Söyleşide Milorad Paviç, yazdığı bir romanın başı ve sonunun ortadan kalkması için elinden geleni yaptığını söylüyor. Bir romanı herkesin yaptığı gibi başından başlayarak sonuna gelinmesinin okur için oldukça zor olduğunu söyleyen Paviç, bir kitabı sondan da başlanıldığı takdirde de o hikâyeden kopulmamasını her şeyden değerli buluyor. Milorad Paviç tanıdığım en çılgın yazarlardan biri olabilir. En iyi olanın korkuları dibine kadar yaşandığında ortaya çıkabileceğini düşünen Paviç, tek yönlü yollarda ters yönde gitmesiyle de tanınıyor ve bundan korkmadığını söylüyor. Bu yüzdendir ki Eşsiz Parça / Mavi Kitap’ın içeriğinde karşılaştığım çılgın olayların nasıl ortaya çıktığını düşünerek şaşırmıyorum.
Kitap hem kız hem erkek cinsiyetini barındırabilen Alex(S)andra isimli bir karakter ile başlıyor. Bu durum iki cinsiyetin harmanı ile oluştuğu bir insan anlamına gelmesin. Alex(S)andra kafası kazıtılmış, kaşında hızması ile görüldüğü zaman Alex, uzun saçları ve görkemli kıyafetleriyle görüldüğünde ise Sandra cinsiyetleri içerisinde hayatını devam ettiriyor. Bunun sebebi bir kişisel tercihten çok zorunluluk gibi duruyor. Çünkü Alex(S)andra bir rüya satıcısı. Yani ayakları olan bir “Rüya Tabirleri” kitabı da diyebiliriz. Bu durum başına işler açtıkça kendisini iki farklı cinsiyetin içerisinde saklıyor.
Kitabın ikinci bir ilgi çekici kısmı ise karakterlerin her zaman parfümleriyle birlikte konuşuluyor olması. Yazarın koku hafızasına gönderme yaptığını düşündüğüm bu kısım Alex(S)andra’nın hangi cinsiyetin içerisinde aramızda olduğunu da kanıtlamış oluyor. Bu sayede bir karakter anlaşmazlığı durumu olmuyor.
“Leydi Hecht’in süründüğü Poison parfüm kendisini biraz bastıran başka bir kokuyla karışmış. Alex meseleyi çözmek için koşup Leydi Hecht’in muazzam bir geminin ters çevrilmiş gövdesine benzeyen lobide arkasında bıraktığı kokudan bir nefes daha almak zorunda. İşte artık biliyor. Bu hanımın kokusuna bir erkek kokusu karışmış. Banal diyebileceğimiz bir erkek kokusu hem de: Dolce&Gabbana.” (sayfa 20)
Rüya satıcısı Alex(S)andra’nın müşterisi olan opera sanatçısı Distelli’ye göreceği rüyaları satmasından sonra Distelli tıpkı rüyasında gördüğü gibi ölür. Fakat burada garip olan şey şudur: Distelli zaten belli bir hastalıktan dolayı hastaneye yatmıştır ve ölmesi tahmin edilebilmektedir. Yine de Distelli bulunduğu durumdan kurtulacağını biliyordu. Çünkü gördüğü rüyada Puşkin’in içerisinde kendisini bulan Distelli mide rahatsızlığından öldüğünü gördü. Bunu ölmeden önce yazdığı bir mektupla ve konuşmalarıyla sevgilisine anlatır. Bunun üzerine orta yaşlı sevgilisi Madam Lempytzka, kaybettiği sevgilisinin yasını bile tutmadan ölümüne sebep olduğunu düşündüğü rüya satıcısının dükkanına gider. Amacı sadece o rüyaların ayrıntılarını öğrenip böyle saçma bir mesleği yaparak insanları ölüme sürüklememesini söylemekti belki de fakat Madam Lempytzka rüya satıcısının müşterisi oluverir.
“O rüyayı yine gördüm. Gelecekteydim. Görmeye ömrümün yetmeyeceği dört ay sonraki gelecekte. Karşı konulmazdı. Ebediyetten 71 saniye… Ne aydınlanma! Yalnızlığın sonunda ölüm başlıyor!” (sayfa 37)
Kaçtığı yollarda koşmaya başlayan Madam Lemptyzka rüya satıcısından ilk rüyasını satın alır. Bu rüya gelecekte göreceği bir rüyanın ilk 71 saniyesidir. Zamanı geldiğinde bu rüyanın geriye kalan kısmını da görecektir. Bu durum hem bir hırsıza mı denk geldiği korkusunu yaşatırken hem de gelecekten gelen bir rüyanın merakını da açığa çıkarıyor. Lemptyzka bu iki düşünce arasında gidip gelirken merakına yenilerek geleceğinden bir rüyayı satın almaya karar veriyor. Fakat yine de bir endişesi var. Bu rüyalar nasıl olur da satın alınabilecek kadar gerçek bir şey olabilir? Alex(S)andra bu soruyu kitapta cevaplandırıyor. Rüyalar tıpkı bir enerji gibi evrende öylece dolaşıyor ve asla yok olmuyorlar. İnsan ölse dahi rüyalar orada asılı kalmaya devam ediyorlar.
“Rüya satıyorum. İyi yoğrulmuş ekmek ve iyi yoğrulmuş rüya öyle kıymetlidir ki ancak altınla satın alınırlar. Çok da rağbet görürler.” (sayfa 43)
Yazarın Hazar Sözlüğü kitabında yaptığı üzere bu kitabında da birden fazla bölüm yer alıyor. Bu bölümlerin içinde numaralandırılmış yeni bölümler de bulunuyor. Bir matruşka bebek misali açıldıkça açılan kitap tıpkı yazarın yapmaya çalıştığı gibi neresinden başlanırsa başlansın konuya hâkim olunabileceğini gösteriyor. Bunun yanında Eşsiz Parça / Mavi Kitap isminden de anlaşılacağı gibi iki başlıktan oluşuyor. Alex ve Sandra ile tanışacağınız Eşsiz Parça bittikten sonra Mavi Kitap sizlere 100 farklı son sunuyor. Milorad Paviç, doyumsuz olmayı bırakıp bir son seçmenizi ve onunla yetinmenizi ısrarla belirtmiş. Bu içerik yazısında ne derece uçuk sonlar yazdığını sizlere anlatabilmek için üç farklı son okuduğumu söylemek zorundayım. Milorad Paviç’e özürlerimi iletirseniz çok mutlu olurum. Bence meraklılar için oldukça zor bir kitap olacağı kesin: mesela ben!
Milorad Paviç, kitabın konusuna ayırdığı o çılgın kurgusal gerçeklikten farklı olarak 100 farklı sonda o kadar da beklenmedik şeyler yazmamış. Zaten kitap içerisinde yeterince çalkanacak olan okur için tatlı tatlı esen rüzgar tadında sonlar hazırlanmış. 3, 77 ve 93. sonları gözlerimi kapatıp seçtim ve en çok 3. sonu kendimce bu kitabın sonuna yakıştırabildim.
Kendinize şu pandemik stres içerisinde heyecan yaratmak isterseniz bu kitabı tavsiye ederim.
“Şeytan insana en çok geçiş yerlerinde saldırırmış.”
“Nasıl yani geçiş yeri?” diye tersliyor Distelli dalgın dalgın.
“Geçiş yeri işte: Işıkla karanlık arasındaki geçiş yeri, geceyle gündüz arasındaki, bir ayağının bir şeyde diğer ayağının başka bir şeyde olduğu durumlar…” (sayfa 29)
İyi okumalar.
● Milorad Paviç – Eşsiz Parça / Mavi Kitap
● Ketebe Yayınları – Roman
● Çeviri: Kadir Daniş
● 268 sayfa