İçinde kedilerin de yer aldığı çocuk kitapları pek sevimli oluyor. Kedilerin, duygusal anlamda boşlukta olan ya da sadece bir arkadaşa ihtiyacı olanların yanında olduğu, o sessiz hallerinin ya da uysal mırıltılarının iyileştirici gücüne şahit olduğumuz sevimli hikâyeler, romanlar mevcut. Fakat size bugün pek de o kadar sevimli olmayan, biraz bencil, fazlasıyla kötücül bir kediden ve onun arkadaşı insandan bahsetmek istiyorum. Bu, Pençe ve Raj’ın gülmekten kendinizi alamayacağınız hikâyesi. Pençe, son zamanlarda okurken en çok güldüğüm ve zevk aldığım çocuk kitabı olabilir. Çocuk kitabı dediğime bakmayın, Pençe, her yaştan okuru içine alacak bir roman.
Raj, annesi ve babasıyla Brooklyn gibi büyük bir şehirden, annesinin daha iyi bir iş bulması sebebiyle küçük bir kasabaya taşınır. Tabii yeni bir yere alışmak zordur, üstelik kalabalık bir şehirden daha küçük ve sakin bir yere taşınmak daha zordur. Arkadaş edinmek, insanları tanımak, tüm bunlar Raj’ı zorlar, kimseyi tanımıyordur. Üstelik eve yerleşmeleri de zaman alır. Raj yaşadığı şehri, eski evini çok özler ve geri dönmek ister. Buraya kadar anlattıklarım aslında yeni hayatına alışmaya bir çocuğun hayatı gibi gelse de, kötü karakterimiz Pençe burada devreye giriyor. Muhtemelen Raj’ın hayatı eskisi gibi olamayacak.
“İşte buradaydım.
Bir başıma.
Dünyada.
Burada olmak eski kitaplarda anlatıldığından çok daha korkunçtu.”
Pençe de kendini bir anda devlerin yani insanların yaşadığı Dünya’da bulur. Yaptıklarının karşılığında sürgüne gönderilmiştir. Aslında Pençe ile Raj’ın ortak yönleri var, tabii Pençe’nin zalim bir komutan olması dışında. İkisi de kendilerini ait hissettikleri yerden uzaktalar, ikisi de geri dönmek istiyorlar. Pençe uzaylı bir kedi olduğu için dünyadaki kedilerden farklı olsa da kedilerin bizleri nasıl algıladığına dair de ilginç bir bakış açısı sunuyor roman, yazarın tüm bunları okura aktarırken kullandığı ifadeleri sevdim. Onların gözünde ne kadar büyüğüz aslında değil mi? Bu yüzden insanlara dev, evlere de kale diyorlar.
Dünya’da, devlerin arasında olmak elbet Pençe için zorlu bir mücadele, fakat o keskin zekasını kullanarak pek çoğunu hızla aşıyor. Dünyadaki devlerin aslında eski kitaplarda anlatıldığı ve gezegeninde yaşayan diğer kedilerin düşündüğü kadar korkunç olmadığını keşfediyor, hatta birçoğunu dünyadaki kedilerin yaptığı gibi miyavlayarak yönetebileceğini hızla anlıyor. Eminim evlerinde kedisi olanlar buraları okurken daha çok eğlenecektir. Evdeki kedilerin evin efendisi olmalarına dair çok hoş detaylar var romanda.
Pençe hızla gezegenine KeddiTvaleti’ne geri dönme planı yapıyor. İnsanlar onu anlayamasa da Pençe onları anlıyor ve yetenekleriyle Raj’ın zihnine girebiliyor. Hain planlarını böylece daha hızlı gerçekleştirebilecek. Bu iğrenç gezegende kalmaya niyeti yok, üstelik dünyalı kedilerin sadece miyavlayıp, miskin miskin uyuduklarını gördükten sonra. Pençe’ye göre dünyadaki kediler, her şeylerini devlere yaptıran tembel, düşünmeyi bırakan bir tür olmuşlar, üstelik ulu orta temizleniyorlar! Bu yüzden de Pençe yol arkadaşı olarak, hizmetkar mı demeliydim, Raj’ı seçiyor kendine. Eh arkadaş demek yanlış olabilir ama sonuçta Raj Pençe’yi çok seviyor. Onun her istediğini yapmaya hazır. Fakat Pençe’nin gitme ihtimali Raj’ın daha yalnız hissetmesine de sebep oluyor.
Pençe Dünya’dan KeddiTvaleti’ne yani sürüldüğü gezegene geri dönmek için planlar yaparken, Rajın ailesi de Raj’ı arkadaş edinmesi ve etrafa alışması için bir kampa yazdırıyor ama bu kamp biraz tehlikeli ve Raj her hücresiyle o kampı sevmediğini hissediyor. Raj kamp hakkında duydukları ve kampın zorlayıcı şartlarından o kadar çok uzaklaşmak istiyor ki Pençe’nin uzaylı bir kedi olduğunu ve gezegenine döndüğünü öğrenince onunla gitmeye can atıyor. Bu bir kaçış. Bakalım hem Pençe hem Raj, bu hedeflerine ulaşabilecekler mi?
“Pençe’nin İyi Kalpli Uzaylı Kumandan Kedi olmama ihtimali var mıydı? Belki de – yani bir ihtimal – Kötü Kalpli Uzaylı Kumandan Kedi’ydi.
Öyle bile olsa hâlâ o BENİM Kötü Kalpli Uzaylı Kumandan Kedi’mdi. Dünyadan ayrılmasını istemiyordum. Gidecek olursa ben de onunla giderdim.”
Bu hikâyenin iyi yönlerinden biri de kötü bir karaktere sahip olması, Pençe zalim bir lider, zaten aldığı yanlış ve kötü kararların sonucunda gezegeninden kediler için korkunç bir yer olan, devlerin yaşadığı Dünya’ya sürülüyor. Karakterlerin çatışmalarından bahsederler kurgucular, burada birden fazla çatışma mevcut, ama kahramanlarımızdan Raj’ı en çok zorlayan kampta yaşadıkları. Huysuz Akbaba’nın ona karşı şahsi olduğunu düşündüğü tavırları, telefonunun bile elinden alındığı vahşi doğada yaşam koşulları, tüm bunlar yetmiyormuş gibi sadece lakaplarını bildiği çocuklarla kendini zorlu bir rekabetin ve anlamsız bir savaşın içinde bulması; kısacası Raj’ı zor günler bekliyor, komik olan şu ki kötü komutan Pençe garip bir şekilde Raj’a yardım ediyor. Taş kalpli Pençe belki de o kadar kötü değildir, ne dersiniz?
Bilindik, sevgi dolu, hatta sırnaşık kedi hikâyelerinin yanında bu kitabın biraz garip kaldığını söylemeliyim. Biraz macera, biraz absürtlük de var ama bunlar Pençe’yi sevmenize engel değil. Hatta Pençe’yi bunlara rağmen fazlasıyla seveceğinizden eminim. Pençe, yer yer sizi kahkahalara boğacak, severek okuyacağınız bir hikâye.
Johnny Marciano, Emily Chenoweth’in yazdığı Robb Mommaerts’in resimlediği şahane bir kitap bu. Selcen Yüksel Arvas da böyle harika bir kitabı tertemiz bir şekilde Türkçeye çevirmiş. Pençe, Kötü Kalpli Uzaylı Kedi iki ciltten oluşan bir seri. Yani kitabın sonuna gelenlerin bitti diye üzülmesine hiç gerek yok. Hatta Pençe, Uçan At Yayınları’ndan çıkan Haşarı Kitaplar serisinin ilk kitabı. Bu da demek oluyor ki eğlence devam edecek.

- Pençe 1 / Kötü Kalpli Uzaylı Kedi – Robb Mommaerts
- Uçan At Yayınları
- 224 sayfa
- Çeviri: Selcen Yüksel Arvas