Bazıları “değişim” demiş, bazıları ise “dönüşüm”. Acaba, Kafka bunca meşhur hikâyesiyle ne demek istemiş?
Kafka için, “modernist bir yazar” denir. Eserlerindeki özgün tavrı, işlediği temalarda vücut bulmuştur. Özellikle bireyi ve bireyin çatışmalarını ele alan Kafka, ailesiyle olan ilişkilerine de eserlerinde yer verir.
Hikâye, basit bir kurguya sahip gibi görünse de, aslında derinde psikolojik bir çöküntünün, toplumdaki sistemin bir eleştirisinin ve bunlarla başa çıkmak isteyen; yalnız, baş edemeyen insanın karmaşıklığını da anlatmaktadır.
Dört kişilik bir ailenin üyesi olan Gregor Samsa, bir sabah işe gitmek için uyandığında, yatağında doğrulmakta zorlanır. Masadaki saate baktığında 7’ye çeyrek olduğunu ve işe yetişeceği ilk treni kaçırdığını görür. Saat mefhumu burada dikkat çeker. Yaklaşık 1.5 sayfa saati, karmaşa içinde anlatır.
“Ama şimdilik trenim beşte kalktığına göre yataktan çıksam iyi olur.”
“Saat altı buçuktu.”
“Yediye çeyrek kalaya yaklaşmıştı.”
“Yattığı yerden saatin dörde kurulmuş olduğunu görüyordu.”
“Az önce yediye çeyrek kalayı çalmıştı.”
“Saat yediye çeyrek var.”
Bir panik hali, karışıklık hali saat mefhumunun metinde, döşeniş düzenindeki düzensizliği de, bu panik ve karmaşıklık halini de dikkatli gözlere yansıtabilmiştir.
Hemen kalkmalı ve hazırlanmalıdır, ancak ilginç bir durum söz konusudur. Gregor koca bir böceğe dönüşmüştür.
Gregor, kitapta ailesine bakmakla yükümlü, evi tek başına kendi geliriyle idare eden, iş yerinde pek de saygın olmayan bir gençtir ve bu da onun trajik öyküsüdür.
Göze çarpan bir başka nokta: Gregor, eski yaşamında tüm ailesine bakan bir gençken de, babasının borçlarını üstlenmeyi, evin yükünü omuzlanmayı garipseyip yakınan bir karakter olmamıştır. “Bana ihtiyaçları var,” diye düşünmüş ve onca sene bir kez olsun işini aksatmamıştır. Tabi, şu da vardır ki, o hep beş sene sonra borçlarının bittiği ve her sabah yatağından çıkıp gittiği, işinden ve saygın olmadığı çalışma ortamından ayrılacağı günü de hesap etmektedir.
Fark ettirmek istediğim kısım ise, Gregor böceğe dönüştükten sonra, bu durumu için havai tepkiler vermemiştir. Hikâye boyu da hep biz onun hayatta kalmak için yaptığı çırpınışlarını gözlemleyeceğiz. Dönüşüm öncesinde de içinde bulunduğu durumu yadırgamayan genç, bir böceğe dönüştüğünde de bu bana ait bir kimlik ya da seçtiğim bir yaşam değil deyip, aidiyetsizlik karmaşasına girmemiştir. Ama üzülmüştür tabi ki, anne ve babasının tepkilerine.. Orası ayrı bir duygu durumudur.
O sabah, ilk defa Gregor’un, iş saati geçmesine karşın odadan çıkmayışına şaşılır. Annesi hasta olabileceğini düşünür. Bir de iş yerinden “Başkatip” denilen ismi geçmeyen yetkili kişi Gregor’u kontrole gelmiştir. Eğer oradan çıkmazsa işinden olacağını dile getirmiştir. Zar zor kapıyı açmayı başaran Gregor’u karşılarında görünce hepsi afallar ve katip, kaçıp merdiven topuzuna tutunur, annesi bayılır ve babası şaşırır.
Aradan geçen aylar boyunca onun beslenmesi ve oda temizliği ile vefalı kız kardeşi Grete ilgilenir. Ama aile hala bu durumu kabullenmiş değildir ve ondan tiksinti duymaktadırlar.
Aile fertleri geçim sıkıntısını yenmek için tek tek işe girer. Bir de ek gelir olsun diye, evin 3 odasını 3 aksi erkeğe kiralarlar.
Bir akşam Gregor, bir keman sesi işitir. Bu kardeşi Grete’dir. Eski halinde iken onun, konservatuarda eğitim görmesi için para biriktiren Gregor, ona hiçbir faydasının gelmeyişine tekrar üzülür ve onu yalnız bırakmak istemez. Müziği daha çok duymak ve kardeşini adeta tebrik etmek ister ve o hal ile kendini salona atar. Kardeşine yavaş yavaş yaklaşmak için adımlar atarken evdeki 3 beyden biri Gregor’u görür. Ve bu olayın akabinde, üç bey evi terk eder ve aile bireyleri de toplanır ortak bir karara varırlar. Bu oğulları değildir, adeta onları evden atmak isteyen bir canavardır ve artık evden gitmelidir.
Biz roman boyunca hiçbir şekilde anlaşılamayan, kendini anlatamayan, çırpınan ve sesini duyuramayan; duyurduğu kişi bile onu yarım yamalak anlayıp sonrasında onu yine diğerlerine karışarak yalnız bırakan bireyi görürüz.
Bir böcek boyutunda değilde bu saydıklarımı toplum içindeki bireye yöneltirsek, Kafka’nın bizlere vermek istediği duyguyu da anlamış olacağız.
Sonraki sabah, hizmetçi odanın kapısını açtığında Gregor’un (son zamanlarda yemeği kesmesinden ve üzerindeki kötü baskılardan dolayı) öldüğünü görür. Acı içinde ve sıkıntılı bakışlarla geçen günler Gregor için artık son bulmuştur.
Aile derin bir nefes alır. Evlerinin üzerindeki kara bir bulut kalkmış gibi silkinirler. Hepsi birden ilk defa beraber dışarı çıkıp, bir trene binerler. Tüm olanları arkalarında bırakacak yeni bir hayata yolculuk için (bay – bayan Samsa ve kızları Greta) ilk adımı atarlar.
Denir ki; Kafka’nın bu eseri yazmadaki amacı, Gregor’un böcek halindeki tiksinçliği ve acınasılığı aktarmak.
“Aktarabilmiş mi? Aktaramamış mı?” konusu değil de, şu var ki okurken beni yarı hüzünde bırakmış. Ne hazin son ama…