
Felipe Alfau
Yazarımız Felipe Alfau (1902-1999), elli yıllık bir aranın ardından gizli bir edebiyat hazinesi olarak 1990’larda Amerika’da yeniden keşfedildi ve Amerikan edebiyatının postmodern devlerinin öncüsü kabul edildi. On dört yaşında İspanya’dan ailesiyle birlikte Amerika’ya taşındı. İngilizce olarak iki roman, bir çocuk öykü kitabı ve İspanyolca şiirler kaleme aldı.
Yazar bize ön sözünde, romanda okuyucunun işini kolaylaştırmak için metni kısa öyküler şeklinde kaleme aldığını söyler. Her bölüm bağımsız olarak okunabilir dediği gibi fakat ilk bölümdeki bazı karakterlerin diğer bölümlerde de olduğunu göreceksiniz ve benim tavsiyem roman olarak algılanıp okunması. Yazar, karakterlerin bağımsızlıklarını ilan etmesinden yakınır. Onları bir türlü elinde tutamaz ve ara ara yazarın karakteri yenmesi işin komedi kısmını ön plana çıkarır. Karakterlerin kendilerini içlerine soktukları bambaşka yollar da grostesk özellik taşır.
”…, anlamsız hareketlerden meydana gelen bu az çok eğlenceli komedide, yalnızca bilindik bir trajedinin amiyane unsurlarını keşfedeceksiniz.”
Romanımız 8 başlık halindeki kısa öykülerden oluşuyor. İlk başlık Kimlik. Bu öyküde varoluş sıkıntısı çeken bir karakter görürüz. Ne yaparsa yapsın hiç kimse tarafından dikkat çekmez ve görmezden gelinme durumu gittikçe onu çıldırtır. Hatta intihar etmeye kalktığında bile başkası onun yerine geçip onun elde edemediği ünü sağlamıştır. ”Bazen ne yaparsan yap olmuyor be Fulano” deriz ve bizde bu umutsuz vakadan elimizi çekeriz. Bu arada bu kısımda değinilen tüm karakterlere dikkat etmek gerekir, diğer bölümlerde kesin karşımıza çıkacaktır.
İkinci başlığımız Bir Karakter. Bu öyküde karakterimiz yazarı, diğer karakterlerden daha fazla ele geçirmiştir. Öyle ki kendi öyküsünü kaleme bile alır, lakin en son çıkmaza girer ve yazarımızdan ”gerçek” bir son ister. Karakter olmak ve gerçek olmak arasında arafta kalmıştır.
Üçüncü başlık Dilenci. Dilenciliği felsefik bir şekilde ele almış yazarımız ve neredeyse onları savunacağımız duruma getiriyor bizi. Karşısında ona yanlış para veren karakter bile parasını geri isterken ben çok mahcup oldum ve onunla birlikte yanaklarımın kızardığını hissettim.
Dördüncü başlık Parmak İzi. İlk öyküde adı geçen karakterimiz bambaşka bir hayat hikayesiyle karşımıza çıkıyor burada. Karakter hayatta tek bir şeyi savunuyor ve bu savunmayı da çok güçlü belgelerle yapıyor. Fakat gelelim ki savunduğu şey onun sonun getiriyor. Yine de savunmaktan vazgeçmiyor ve başına gelen olayı kabul ediyor.
Beşinci başlık Cüzdan. Buradaki karakterlerimiz de diğer öykülerde karşımıza çıkmıştı bir öncekiler gibi. Bu durum öykülere daha sıkı tutunmamızı ve roman olarak kabullenmemizi sağlayan en önemli etken oluyor. Bu öykümüzdeki olay her ne kadar cüzdan üzerinden dönse de İspanya’nın durumunu da gözler önüne seriyor. Her akşam sokakta elektriklerin kesintiye uğraması ve polislerin bu duruma ses çıkarmaması durumunu bir düşünelim isterseniz? Keşke yitirilen sadece cüzdan olsa deriz…
Altıncı başlığımız Chinelato. İki kişinin birbirlerine ilginç karakterleri tanıttığına şahitlik ederiz bu öyküde. Bizim midemizi bulandıran olay olduğu zaman da yazarın ”Ben de bu bölüme itiraz etim ama karakter bu noktada çok ısrar etti.” demesi bizleri ağlanacak halimize güldürür. Çıldırmış karakterlerin öykülerini fazlaca dinleriz bu bölümde.
Diğer başlık Ölü Sevici. Adından da çağrışım yapacağımız gibi doktor olan yaşlı teyzemiz ölen insanları gördüğünde büyük bir zevkle son yolculuklarına uğurluyor. Bu kadın ölüme aşık. Yakında ölecek insanları gözlerinden anlıyor ve bu süre içinde onların yakınında bulunuyor. Ölülerle ilgilenmek büyük tutkusuydu. Daha sonra bu kadının bir hastalığı olduğu öğrenildi ve kriz anlarında ölü gibi kaskatı oluyordu. Doktor arkadaşından yardım dahi almıyordu.
”Ondaki yaşam korkusu, insanlardaki ölüm korkusu gibi.”
Bu ölüp dirilme durumu git gide kadını yalnızlığa sürükledi. Kimse onunla görüşmek istemiyordu çünkü hastalığının açıklaması yoktu, eğer bu bir hastalıksa. Bu sıra dışı vakanın sonu nasıl olacak? Heyecanlı ve garip bir bölüm okuyuculara sunuluyor.
”Aslına bakarsan, aşka dair her şey müstehcen değildir.”
Son başlık ise Köpeklerin Romansı. Yazarın, hayatından küçük kesitleri anlatması ile -gerçek hayat hikayesi değil çünkü karakterleri kitapta daha önce ismi geçenler-İspanya’nın o dönemdeki durumu da gözler önüne seriliyor .
Tüm bu öykülere baktığımda karakter yaratmanın zorluklarını bir kez daha anlıyorum ve daha fazla roman yazmadığı için Alfau’ya kızıyorum. Felipe Alfau’nun dilini çok sevdim. Güldürürken düşündüren bir yazar tanımaktan mutluluk duydum. Tabii çevirenin de payı bunda büyük. Çeviren Ekin Uşşaklı’ya ve Monokl Edebiyat’a sevgilerle…
- Felipe Alfau – Bir Jestler Komedisi
- Monokl Edebiyat Yayınları
- 208 sayfa
- Çevirmen: Ekin Uşşaklı
- Roman