Çok zengin olsaydınız neler yapardınız? Hiç düşündünüz mü? Düşündünüz. Hemen kredi kartı borçlarınızı kapatırdınız, sonra güzel bir ev, daha sonra fiyakalı arabalar kıyafetler satın alırdınız. Aranızda maceraperestler varsa onlar da bir Dünya turuna çıkardı, o dağ senin bu okyanus benim gezerdiniz. Benim gibiler de, salon kadar kocaman odayı kütüphaneye çevirip bir tane de barınaktan minnak bir köpek evlat edinip sıradan bir hayat yaşamayı düşünürdü. Peki, en sonunda ne olacak? Her şeye ve herkese istediğiniz zamanda, her yerde sahip olduğunuzda artık bir şey kalmadığında ne olacak? Duygularınız, arzularınız ne olacak? Neyin anlamını aramaya başlayacaksınız? Bunu hiç düşündünüz mü? Düşünmeyin. Stefan Zweig, Olağanüstü Bir Gece’de bunun cevabını veriyor.
Her şey, 1914 sonbaharında Rava-Ruska’da Avusturya hafif süvari alayıyla katıldığı çarpışmalarda şehit düşen Baron Friedrich Michael von R.’nin yazı masasında, mühürlenmiş bir paketin içinde bulunan notlar bütününde anlatılan bir geceyle başladı. Kitabın özetini direkt arka kapak tanıtım bülteninden alıntılıyorum:
‘’Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak “suç” işler. Böylece yeniden “hissetmeye” başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, “hayatın en dibindeki lağımlara” sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır.’’
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Zweig’i okumadan önce mutlaka biyografisini okumalısınız. Hikâyeyi kafanızda somutlaştırabilmeniz açısından +1 tavsiyedir tarafımca. Gel gelelim, Olağanüstü Bir Gece’ye.. Bir yeniden doğuş hikâyesi var elimizde. Eser oldukça kısa -69 sayfa- olmasına rağmen çok yoğun bir içeriğe sahip. Belli bir olay örgüsünden bahsetmek mümkün değil çünkü genel olarak anlatıcının içe dönük aktarımlarını ve mekân tasvirlerini okuyoruz. Yanı sıra, bulunduğu mekânlardaki insanların tasvirlerini de fazlasıyla görmekteyiz. Bu tasvirler ve aktarımlarla yazar vermek istediği mesajı ve yaşatmak istediği duyguyu amaç ediniyor. Ki Zweig’i, Zweig yapan da bu özgün kurgusudur diye düşünüyorum. Bunu eleştiren çok fazla okur var fakat kesinlikle katılmıyorum. Edebi bir eser yazılıyorsa, haylaz üniversite öğrencisinin ders notundan mutlaka bir farklılığı olmalıdır. ‘’Çok şaşırmıştım.’’ cümlesi ile ‘’Ben bu çılgınlığın ortasında fırtınalı denizdeki bir kaya gibi soğuk ve kıpırtısız duruyordum..’’ (S.14) cümlesi arasındaki farkı bir zahmet artık görün anacım, yani! Eser boyunca elimden kalemim düşmedi. Beni derinden etkileyen, çok özgün ifadelerle sarhoş oldum. Adeta karakterin aktardığı duyguları, oturduğum metrobüs koltuğunda bizzat yaşadım.
İnsan doğduğu Dünya’ya nasıl yabancılaşır, benliğine nasıl küser, nasıl hissizleşir ve varoluşunu nasıl anlamlandırmaya çalışır sorularının cevabı; dibe batmaların, bu batışlardan yaşanan hazzın, ilk duygu silsilelerinin, nirvanadayken derinden gelen bir utanç kıpırtısının, suç işlemenin yaşattığı muhteşem heyecanın ve ardından gelen el yakıcı tiksintinin fakat iradeye söz geçiremeyişin kitabıdır Olağanüstü Bir Gece. Benliğinizi bulmanız, varoluşunuzu anlamlandıran bir gece yaşamanız dileğiyle!
‘’ O geceden arkadaşlarımdan hiçbirine söz etmedim; içimin bir zamanlar ne kadar ölü olduğunu asla bilmediler, şimdi nasıl çiçek açtığımı da asla anlamayacaklar. Canlılıkla yaşadığım bu hayatın ortasında ölümle karşılaşırsam ve bu satırlar başkalarının eline geçerse de bu olasılık beni hiç korkutmuyor ve üzmüyor. Çünkü, öyle bir anın büyüsünü tatmamış olan biri, tek bir gece içinde yaşanan ve görünürde birbirleriyle hiç ilgisi olmayan böylesine tesadüfi olayların neredeyse sönmüş bir hayatı bir büyü gibi yeniden ateşleyebileceğini altı a önce ben ne kadar anlayacak olsaydım ancak o kadar anlayabilir zaten. Böyle birinden utanmam, çünkü beni anlamaz. Fakat bütünlükten haberdar olan biri yargılamaz ve gururdan kurtulmuştur. Onun karşısında da utanmam, çünkü beni anlar. Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan, bütün insanları anlar. ‘’
Kaynak: Zweig, Stefan. Olağanüstü Bir Gece. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ocak, 2016
Fotoğraf: Yazara ait.