Körlüğün nârını ilmin nuruna çeviren fikir işçisi Cemil Meriç’in hayatını anılar ve anekdotlar hâlinde toparlayan eser Cemil Meriç’in tek kızı Ümit Meriç tarafından kaleme alınmıştır. Kitapta başta Ümit Meriç’in daha sonra ailesinin ve yakın çevresinden arkadaşlarının, öğrencilerinin şahit olduğu hatıralar yer almaktadır. Ümit Meriç, babasının yetmiş yıllık ömrünün ikinci yarısını onunla paylaşmıştır. İlk yarısı ise Cemil Meriç’in arkadaşları, öğrencileri ve daha sonradan neşrettiği Jurnal, Bu Ülke, Mağaradakiler gibi eserlerinden alıntılar yapılarak oluşturulmuştur.
Cemil Meriç’in ailesinin göçü, Meriç’in doğumu, ev yaşamı ve buhranları öğrenim hayatı ve bu esnada okuduğu eserler, etkilendiği isimler, çevresi tarafından anlaşılamayan iç dünyası, İstanbul’a gelişi, İstanbul anıları, eşi Fevziye Hanım’la tanışmaları ve evlilikleri, Elazığ tayini, maddi sıkıntıları, çocuklarının dünyaya gelişi, okutmanlık dönemi anıları, çeviri çalışmaları, gözlerini kaybedişi, psikolojik çöküntüsü, öğrencilerinin desteği, Sosyoloji okutmanlığı derslerinden notlar, kitapları, misyonu ve daha birçok başlık ekleyebileceğimiz hatıraları toplanmıştır. Kitapta Kemal Sülker, Sabri Esat Siyavuşgil, Salah Birsel, Kerim Sadi, Ahmet Kabaklı, Ali Öz, Berke Vardar, İzzet Tanju, Fuat Andıç, Ekrem Uzel gibi Cemil Meriç’in yakın çevresinin de katkısı mevcuttur.
Meriç’in düşün hayatıyla ilgili fikirleri de elde edebileceğimiz eserde, daha çok bir baba portresi çizilmiş; düşünen ve yazan Cemil Meriç’ten çok, yaşayan bir Cemil Meriç karşımıza geçmiştir. Kitabın başında yer alan cümlelerde olduğu gibi:
“Muhteşem bir maziyi, muhteşem bir istikbale bağlayan bir köprü olmak isterdim: kelimeden, sevgiden bir köprü…” şeklinde formülleştirdiği görevini aşamalarıyla ve her önceki aşamasını sonrakinde eriterek bizlere ulaştırışını yakından gözleyebildiğimiz, Cemil Meriç’i en iyi anlatan eserlerdendir.