Sizi bilmem ama ben tam bir bibliyofilim. Elimde okunacak düzinelerce kitap olmasına rağmen, sadece bakınmak amacıyla girdiğim bir kitapevinden elim boş çıktığı hiçbir zaman görülmemiştir. Bu kitabı da, işte böyle bir kitapevi turu esnasında edinmiştim.
Oldum olası severim günlükleri. Hem tutmayı, hem okumayı. Sıra ünlü bir yazarın günlüğüne gelince, okuma kısmı daha da lezzetli olur çünkü satır aralarında sizi bekleyen sürprizler muhakkak vardır.
“Bir yazar için yazmak eyleminden daha öğretici bir şey yok.” A.Ağaoğlu
Adalet Ağaoğlu, günlüklerini “Damla Damla Günler” adı altında yıllara bölüştürerek paylaşmış bizimle. Elias Canetti’nin şu cümlesinden esinlenerek Damla Damla demiş bu güncelere, “Günler birer damla dönüştü. Her gün tek damla gibi; hiçbir şey birikmiyor. Bir yıl ancak yarım bardak ediyor.”
Günlüklerin 1969-1976 yıllarını içine alan ilk cildinde, Ağaoğlu’nun TRT’deki memuriyetinden istifa edip, kendini tam zamanlı yazarlığa vermesini ve ilk romanı “Ölmeye Yatmak”ın oluşum sürecini adım adım izliyorsunuz. Sonrasında ise “fikrimin İnce Gülü”nün yazımına şahit oluyoruz. Tıpkı toprağa ektiğiniz bir tohumun filizlenip boy vermesine tanık olmak gibi. Benim favori satırlarım da, yazmaya dair bahsettiği kısımlar oldu zaten. Yaratı sürecinin nasıl işlediğini adım adım izlemek mükemmel. Ben bu tecrübeden faydalanmak adına, kendime kısa kısa notlar bile aldım! Bunun yanı sıra dönemin ünlü edebi simaları o kadar çok karşınıza çıkıyor ki, her seferinde “Aaa, falancayla da tanışıyormuş!” diye tepki vermemek elinizde değil. Benim karşılaşmaktan en çok memnun olduğum sima ise Sevgi Soysal oldu. Ağaoğlu ile yakın arkadaşlarmış. –Füruzan ve Soysal’ın yeri bende her zaman ayrıdır!– Oğuz Atay, Cemal Süreya, Fakir Baykurt, Muhsin Ertuğrul, Ataol ve Nihat Behramoğlu aklıma gelen ilk isimler. Hepsiyle güzel dost sohbetleri.. Arka fonda Ankara sakinliği var. “Bir zamanlar ne güzel yazarlara ev sahipliği yapmış Ankara!” diye hayıflandım okurken. Ve tabii ki döneme damgasını vuran siyasi çalkantılardan da oldukça bahsedilmiş. ’68 hareketinin toplumda ve edebiyatta etkileri; 12 Mart’ın eseri tutuklamalar, sürgünler, işkence bahisleri. Hepsinden ince ince bahsedilmiş günlüklerde. Zaten Adalet Ağaoğlu, günlük yazdığı defterlerine “Dert Dökme Defteri” diyor. İçini rahatça boşaltabildiği için.
Arka kapaktan, beni çok heyecanlandıran bir alıntıyı paylaşıyorum sizinle. Eğer ’70 dönemini ve günlük okumayı seviyorsanız, Damla Damla Günler sizin için güzel bir tercih olacaktır.
“Tısım çıkmıyor. Kitabı (Ölmeye Yatmak) yatağımın içine aldım, durmadan okuyorum. Ne tuhaf, yazılıp da oynanmış bir oyunum, sahnelenmesi sonrasında hemen biterdi. Benden çıkıp giderdi. Bu, bitip gitmiyor. Her bakışta ya bir mürettip hatası ya da kendi hatalarımı buluyorum. Biri çıkar da okursa, diye ödüm patlıyor. (okunsun istemiyorsan, niye basılsın diye yandın tutuştun peki?) Benden çıkıp gitmesini istiyordum da ondan.” 18 Haziran 1972
Damla Damla Günler I
Adalet Ağaoğlu
Everest Yayınları; 1. Basım, Temmuz 2015