Fransız yazar Eric Hazan’ın kaleme aldığı Kısaca Paris, yüz yıllar boyunca sokaklarında türlü çeşit insanı “hem yaşatan hem yaşattıran” Paris’i baştan aşağı dört bucak arşınlarken, bir şehrin “ruhunun” olmasının ne manaya geldiğini okura en ince yerinden hissettiriyor.
Paris’in bundan 40.000 yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişi bulunuyor. Bunun en büyük kanıtı bilim insanlarınca hali hazırda Seine nehri kıyılarında yapılan çalışmalarda ortaya çıkan oyma taş aletleri olarak gösteriliyor. 1991 yılında 12. bölgede yapılan arkeolojik kazılarda ise MÖ 4.000 ile 3.800 yılları arasında yine Seine nehri civarında yerleşik bir köyün kalıntılarına ve bu kalıntılarda topraktan yapılma çanak çömlek, kemikler ve taşlar ile ok ve yaylar rastlanmış. Ayrıca 13. ve 14. bölgelerdeki su kemerleri de yine Paris’in yerleşim yeri olarak ne zamandan beri kullanıldığına dair işaretler taşıyor. Adını Galya halkının bir kolu olan Parisilerden alan Fransa’nın başkenti Paris, 105 kilometrekarelik bir alanda 2018’deki nüfus sayımına göre 2,175,601 kişilik nüfusu ile ülkenin en kalabalık şehri pozisyonunda. Şehir, 17. yüzyıldan beri Paris Avrupa’nın en önemli finans, diplomasi, ticaret, moda, gastronomi, bilim ve sanat merkezleri arasında gösteriliyor. Ve elbette artık adıyla özdeşlemiş “Aşıklar Şehri” olarak da… Eric Hazan’ın yazdığı, Volkan Şahin etiketiyle Say Yayınları’ndan yayınlanan Kısaca Paris kitabı, bu girizgâhı yapmamın nedeni. Kitabı yazı konusu yapma sebebim ise, “Kısaca Paris”in bir “resmi kayıt” ya da “gezelim görelim” programlarını andıran turistik bir “broşür” niteliğinden çok uzakta, kentin “hikâyesinin” yazılmış olması.
Üç bölüme ayrılan kitabın “Yürüyüş Yolları” adlı birinci kısmında, Paris için hayli önem taşıyan ve kenti köşe bucak öğrenmek için “rehber” işlevi gören “görünmez sınırlar”, mahalleler, Faubourglar ve kasabalara yer verilmiş. Buradaki “görünmez sınırlar” meselesi önemli. Zira Paris’i süsleyen nehirler, sokaklar, viyadükler şehir içinde birer bölgeye, sınıra tekabül edebiliyor. Kitabın henüz başına, Walter Benjamin, Pasajlar kitabında bu durumu çok net bir şekilde şöyle özetliyor: “Şehir sadece görünüşte homojendir. İsmi bile bulunulan yerlere göre farklı aksanlar alır. Sınır olgusu hiçbir yerde –rüyalar dışında- şehirlerde olduğu kadar özgün bir şekilde deneyimlenemez. Onları tanımak, parkın içinde, nehrin kıyısında, viyadükler ve binalar boyunca uzanan sınırlamaya hizmet eden çizgilerin geçtiği yerleri bilmektir. Çeşitli bölgelerin yerleşim alanlarıyla birlikte bu sınırları tanımaktır. Sınır, sokakları dolaşır; o bir eşiktir; görülmeyen bir basamak geçilirmişçesine boşluğa atılmış bir adımla yeni bir bölgeye girilir.”
İkinci bölüm “Kızıl Paris” ise adından da anlaşılacağı üzere sadece şehrin, kıtanın değil tüm dünyanın üzerinde etkisi olan politik kimliğine değiniyor. Bunu da, yazar Eric Hazan’ın dediği gibi, “Fransız düşünür, yazar, şair, ressam ve devrimciler; Robespierre, Desmoulins ve Marat, Baudelaire, Manet gibi Paris’in mahallerinde, meydanlarında, sokaklarında, okullarında, kafelerinde ve meyhanelerinde yetiştirdiği öz evlatlarına” sık sık atıfta bulunarak yapıyor. Son kısım olan “Paris’in Kalabalık Tablosunu Geçerken”de yazar Paris’i fon niyetine değil, bizzat anlatının kalbine yerleştirerek şehre baştan aşağı bir güzelleme sunuyor. Sözü sık sık Baudelaire’e bırakan ve şehri ona anlattırmaktan çekinmeyen Hazan, okur kafasında masalsı bir Paris canlandırıyor.
Eric Hazan’ın “Kısaca Paris”i hem yaşayan hem yaşattıran bu dünya harikası şehri karış karış gezerken bir şehrin “ruhunun” olmasının ne manaya geldiğini, okura en ince yerinden hissettirmeyi başarıyor.
- Eric Hazan – Kısaca Paris
- Say Yayınları – Tarih
- Çeviri: Volkan Şahin
- 488 sayfa