Isabel Allende’nin Ruhlar Evi kitabını nereden duyup okuma listeme dâhil etmiştim, hatırlamıyorum. Geçen yıl Beyoğlu Sahaf Festivali’nde tezgahlardan birinde rastlamış, beş liraya almıştım. İyi ki almışım, iyi ki okumuşum. İlk sayfalar biraz yavaş akmışsa da sonradan roman beni içine çekivermişti. Isabel Allende’yi hayran ola ola okumuştum.
Ruhlar Evi‘nde Şilili bir ailenin üç kuşak hikâyesini okuyoruz. Hem konusuyla hem büyülü gerçekliğiyle hem muhteşem diliyle tam bir Gabriel Garcia Marquez romanına benzer. Yüzyıllık Yalnızlık’ın kızkardeşidir. Bu Güney Amerikalılar ne yiyor ne içiyor da kalemleri böyle şiirsel, masalsı demiştim okurken. O günden beri herkeslere tavsiye ederim Ruhlar Evi’ni. Her kitapsever okusun isterim. Sadece dili ve anlatımı değil, üç kuşağın hikayesinde anlattıkları da bin kez okumaya değerdir. Isabel Allende, Ruhlar Evi’nde bize Şili’nin de üç kuşak tarihini anlatır. Hele 1970’lerde yaşanan darbeyi anlattığı son yüz sayfa tam bir destandır. Bu noktada Isabel Allende’nin ailesine dönelim. Şili ve Allende deyince bana zaten bir tanıdık geldi diyorsanız, haklısınız. Isabel Allende, 1973’te Pinochet’in askeri bir darbeyle devirdiği Şili devlet başkanı Salvador Allende’nin yeğenidir. Dolayısıyla anlattıkları bizatihi tanık olduklarıdır. Bu da kitabı daha etkileyici ve sarsıcı hale getirir.
Hal böyle olunca Isabel Allende’nin diğer romanlarına döndürdüm rotamı. Külliyatında Cinayet Oyunu isimli bir cinayet romanı olduğunu öğrenince de bu yılki kitap fuarından hemen aldım. Ancak beklediğimi bulamadım ne yazık ki.
San Francisco’da birkaç cinayet işlenir. Bir grup genç de internet ortamında bir bilgisayar oyunu formatında bir araya gelip bu cinayetleri çözmeye çalışır. Biz de bu sırada yaşanan olayları okuruz. İçinde pek çok cinayet olmasına rağmen heyecanlı bir kitap değil. Kitabın dilini Ruhlar Evi’yle kıyaslamaya kalkarsam çok ayıp etmişim olurum elbette, onunla kıyaslanamaz ama kendi içinde değerlendirirsek akıcı bir dile sahip. Elinize alınca rahatlıkla sayfalarca okuyabilirsiniz. Kalın bir kitap olduğu için bu iyi bir özellik. Ancak okudukça göreceğiniz üzere bu kadar kalın olmayabilirmiş, aslında olmasaymış ne de iyi olurmuş. Zira roman içindeki herkes karakterin ayrıntılı hayat hikayesi bizi zaman zaman sıkıyor ve olaydan kopartıyor. Onun yerine ben cinayetlerin oluş anlarını anlatmasını tercih ederdim. Bir tanesi dışında cinayetleri hep olduktan sonra öğreniyoruz. Bizzat anlatılan cinayet, kitabın beni heyecanlandıran kısımlarındandı. Öte yandan cinayetleri araştıran başkomiserin kızı olan ve oyunu yöneten Amanda’nın ve dedesinin otopsi raporlarına kolayca ulaşıp bilgi toplaması kısmını da inandırıcı bulmadım. Cinayetin sebebi, cinayetler arasındaki bağlantılar, katilin kimliği gibi noktalarda ise başarılı buldum.
Netice olarak ilk olarak Cinayet Oyunu’nu okumuşsanız sıradan bir cinayet romanı okumuş olacaksınız. Bunu bir yana koyarak Ruhlar Evi’ni mutlaka okumalısınız. Önce Ruhlar Evi’ni okumuşsanız zaten Allende’nin hayran olacaksınız ve Cinayet Oyunu’nu affedeceksiniz.
- Ruhlar Evi – Isabel Allende
- Can Yayınları – Roman
- Çeviri: Nihal Yeğinobalı
- 544 sayfa
- Cinayet Oyunu – Isabel Allende
- Can Yayınları – Roman
- Çeviri: İnci Kut
- 507 sayfa