İki Şiirin Arasında – Yekta KOPAN
İlkokuldan önce hatta 4-5 yaşlarındayken okuma-yazma öğrenen, okumayı o zamanlardan seven, okuduklarından sonra da yazmaya karar veren Yekta Kopan ile karşınızdayız sevgili okur!
İlk baskısını Ekim 2014’de yapan İki Şiirin Arasında, Can Yayınları’nın öykü serisinde biz okuyucularıyla buluştu. Kitabını annesine ithaf eden Kopan, “Hafıza yüktür, birlikte taşımazsak,” diyerek bizleri bambaşka yaşantıların içine alıp götüreceğinin müjdesini daha ilk baştan verir gibiydi.
Öykülerin en güzel yanı, pek tabii benim için, ne kadar çok okursanız o kadar çok insanla tanış olmamız. Biz de bu kitapla birlikte 11 öykünün içinde, onlarca kişinin hayatına konuk olacağız.
Ama daha önce ilk öykü olan Şarkılar Seni Söyler boyunca kulaklarda çınlayan şarkıyı buraya bırakayım, böylece Müzeyyen Senar’ı da anmış olalım ve öyle devam edelim.
Yekta Kopan, bu kitabını “Yazarından Dinle” adlı sohbetlerinde şu şekilde dile getirmiş,
…kitaplarımın yayınlanmaya başlamasından çok önceleri yazdığım öykülerin hatta 1994’lerde 95’lerde yazdığım öykülerinde içinde olduğu ama çoğunluğunun son zamanlarda yazdığım daha yeni tarihli öykülerin olduğu bir bütün olduğunu söyleyebilirim. Bu anlamda aslında bir retrospektif diyebiliriz. 20 yıldan daha uzun bir zamana yayılmış, bir yazarlık yolculuğunun izdüşümleri diyebiliriz. Özellikle de eski tarihli öykülere dokunmadım onları olduğu gibi bırakmaya çalıştım ki bugüne kadar beni takip etmiş, kitapları okumuş olanlar varsa eğer ve bu kitapla birlikte onlar birlikte olmak isterlerse bu yolculuğu da görebilsinler, o yolculukta bir yazarın nereden nereye geldiğini herhangi bir makyaj olmadan görebilsinler istedim.”
Çoğu zaman, sosyal medya hesaplarından paylaştığı okuma önerilerine bu kitapta da ara ara yer vermiş. Bu kitabın en güzel yanlarından biri olmuş öykülerin arasına bir anda başka edebiyatçılara rastlıyabilmemiz. Mesela bir gün Edip’e bir gün Ahmed Arif’e…
“… ve dünyanın sınırına geldiğimize inandığımız bir anda sarılalım, öpüşelim istiyorum. Eğer böyle çok sevmeseydim onu, Fuentes affetmezdi beni.”
Öykülerin dokunduğu bir nokta da mektuplar ve günlükler. Her ikisi de insanın en saf duygularını açığa çıkaran araçlar değil midir? Yekta Kopan da bu güzellikleri öykülerine yansıtmayı unutmamış, zarif bir yaşamla bunu dile getirmiştir.
“Adam öldüremediler ama içindeki şiiri katlettiler. Ondan sonrasına yaşamak mı denir?”
2010’da babasını kaybetmesinin ardından, öykülerinde baba faktörünü baskılayan Yekta Kopan, bu kitabının arasına da buram buram baba özlemini yerleştirmiştir. Rakı sofralarına, sigara muhabbetlerine yerleşen keyifli anlar, bir anda boğazınıza yumru gibi yerleşebiliyor sayfalar arasında ilerlerken. Erkeklerin terk edilmişlikleri, terk edişleri, hatıraları ve bu hatıralarda kayboluşları, aşkları, çocukları… Bir kadın olarak dışarıdan, muhabbetlerine ortak olmak, sustukları anlarda aslında bağırmak istediklerini, içlerinde biriktirdiklerinin ağır geldiği zamanlarda kendi kendilerine verdikleri büyük çatışmaya ortak oldum.
“Hayat lunaparktaki aynalar gibi. Güldürücü ve kişiyi kendi gerçeğiyle yüzleştirmemeye kararlı.”
Öyküleri okurken aynı zamanda karakterlerde Yekta Kopan’ı arar oldum. Karakterlerin verdiği tepkilerde, haykırışlarında, suskunluklarında, en çok da baba özleminde aradım onu. Bir yazar, hayatlarından bağımsız mı yazar öykülerini, yoksa onlara bir bağla bağlanmış mıdır, hep merak etmişimdir.
Sayfalar arasında durup bir es verdiğiniz zamanlar da oluyor. Mesela benim için o anlardan biri de Ahmet Atakan ve Abdullah Cömert ile karşılaştığım an. Öyküler boyunca tüm o içinize attığınız hıçkırıklar ve gözyaşlarına teslim olduğunuz an. En sevdiğim öykü diye seçip çıkartamam hiçbirini ama Öğretmen, beni alıp götürdü.
“Hep yazar olmayı istemiş bir insan bütün harflerin döndüğü bir atlıkarıncadan başka ne düşler?”
Hikayelerinde oldukça doğal bir dil kullanan Kopan, kendini özellikle rahat hissettiği hikaye alanında bizi bu kadar rahat olmamızı sağlayarak misafir ettiği için en sevdiğim ev sahiplerinden biri. İçimizi ısıtan, yeri geldiğinde buz gibi suyu yüzümüze atıp kendimize gelmemizi sağlayan bu öyküleri ben çok sevdim. Eğer siz de bugünlerde kaçacak yer arar olduysanız, bu evin kapısı sonuna kadar açık. Bir uğrayın derim.
“Edebiyata karşı koymak cesaret istemez mi?”
- Yekta Kopan – İki Şiirin Arasında
- Can Yayınları – Öykü
- 144 sayfa