Yazar: Leylâ Erbil
Yayın: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Basım Yılı: Şubat 2014 (8. Basım)
Sayfa Sayısı: 97
“Leylâ Erbil sadece bu kitabı (GECEDE) ile 1968 Sait Faik Ödülü’ne katılmış, kazanamamıştır”
Kitabın kapağını kaldırıp, düşülen bu notu görünce hemen almak istedim. Leylâ Erbil tarafından kaleme alınmış bir öykü kitabı… İlk basımı 1968 yılında yapılmış. Kitabın içerisinde kısa ve uzun olmak üzere toplam 7 öykü mevcut. Ve sırasıyla şöyle;
• Vapur
• Ayna
• Çekmece
• Hokkabazın Çağrısı
• Ölü
• Tanrı
• Gecede
Kitap hakkında neler yazabilirim diye düşünürken aklım öyle karıştı ve öyle çıkmaza girdim ki yazıp yazmamak arasında çok fazla gidip geldim. Çünkü okuduğum en zor öykü kitabıydı. Cümlelerin altında yatan derin anlamlar, kelimelerin kullanılış şekli, noktalama işaretleri, birbiriyle bağlantısı yokmuş gibi durduğu hâlde bağlantılı olan metinler… Daha sayamadığım birçok incelik, dokunuş var kitapta. Oturup bir saat içerisinde bitirebileceğimiz kitaplardan hiç değil. Aksine insanı yoran bir kitap. Üstünde düşündüğüm her cümlenin benim düşünemediğim daha birçok mesajı var oysa… Anlama yetisi gelişmiş olan bireyler için, farkındalığı yüksek olan bireyler için, bazı konulara hâkim olan bireyler için enfes ve doyurucu. Fakât ikinci kez okuma gerekliliği hissedebiliyorsunuz.
Kesinlikle bir başkaldırı, bir farkındalık öyküleri, Erbil’in kaleminden çıkmış olan bu metinler. Eleştiriler ve yermelerle dolu bir anlatımı var. Tabii bunları sadece okuyarak anlayamazsınız; öyküleri iyi takip etmeli ve bolca duraksayıp düşünmelisiniz üzerinde. Kadın-erkek ilişkileri, toplumsal baskılar, insanlığın durumu, umutlar, beklentiler, her gün karşılaştığımız durumların incelemesi, göremediğimiz; görüp de görmezden geldiğimiz gerçekler yani tam bir buhran içerisinde bırakan, kendinizden iğrenme noktasına bile gelebileceğiniz kurgudadır kitap benim gözümde. Aslında bu cümle hiçbir olumsuzluk taşımıyor. Kitabı okurken ve okuduktan sonra öyle bir noktaya geliyorsunuz ki; gerçek bir okuyucu iseniz çevrenizde olup biten günlük olayları gerçek manâda fark etmeye başlıyorsunuz. Leylâ Erbil’in kendine özgü anlatım teknikleri, kurgusal farklılıkları, imgeleminin değişkenliği ve farklılığını bu kitapta açıkça gözlemleyebilirsiniz.
Öyküler hakkında neler söylemem gerektiğini halâ kestirememekle birlikte, beni en sarsan öykünün “gecede” olduğunu söyleyebilirim. Tamamıyla kadın erkek ilişkisini ele alan öyküde; kadının çaresizliğini, duruşunu, yaşadığı ve yaşattığı durumları ve bunların karşısında yer alan erkek figürünün tutumunu ilgiyle takip ettim.
Vapur öyküsünde ise imge dünyasına bir yolculuk yapıyorsunuz. Kişiselleştirmelerin ağır bastığı öykünün, başkaldırıyı, uyumun içindeki uyumsuzlukları, anneliği, toplumsal yapımızı ve bencilliğimizi gözler önüne seren bir kurgusu var. Çekmece öyküsünde Dursun Kaymak isimli gemi çalışanı bir adamın karısına yazdığı mektupları okuyoruz. Gündelik sorunlar ve yine kadın erkek ilişkisi üzerine kurgulanmış bir metin. Kalan öykülerden özellikle, “Tanrı”nın betimlemelerini severek takip ettim. Hatta kitapta en eğlendiğim kısım bu öyküydü. Gülümsetiyor, ağlatıyor ve hırçınlaştırıyor insanı…
Bu kitap için çok daha fazla cümle kurulabilir. Ama önce anlamak, daha iyi anlamak gerekiyor. Ben anladığım ve toparlayabildiğim kadarıyla bunları söyleyebiliyorum. Tekrar okuduğumda neler bulacağımı merak ederek sizi kitapla baş başa bırakıyorum!
“…elime sarıldı; kırgın, bezgin, umutsuz, sayrı bir eldi, korkuyordu. Sımsıkı tuttum onu, yürüdük…”
“gecenin ortasında, yıkma ve yakmalarını, çığlıklarını nasıl yankıladığımızı duymuş, bilmiş, umutsuzluğa düşmenin gereksizliğini kavramış, yapabileceğinin ne olduğunu çok iyi bilen bir taş parçası denli yeni bilinçler yaratmak üzere, başka ülkelere doğru çıkmamış mıdır? Sevinçten gözleri yaşarmamış mıdır?”
“…Gelince seninle bir gün şöyle bir Kanlıca’ya uzanarak, batmasıyla birlikte güneşin, körfeze karşı olarak birer kâse yoğurt yeriz.”
“Öldün! Öldün ha! Şimdi ben ne yapayım?.. Bir memur ölüsünün karısı!.. Daha gencim, güzelim de, kolay mı?.. Sevgilim! Birbirini incitmeden geçinmiş kaç karı koca vardır şu dünyada?.. Sararmış incir yapraklı, çakıl taşlı, elektronik beyinli, buzullu, göllü, uçak alanlı daha çok varlıklar için, katır yollu yoksullara, Hotel Sheraton’lu, Astoria’lı dana kıyması yiyilenli dünyada! Neden öldün Asım?(…) “
1 Yorum
Hocam bu anlamamış haliniz mi?