“Devrim, vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi” demişti Tol’da Murat Uyurkulak.
Şimdi kaldığı yerden devam ediyor hikâyeye; onların çocuklarının neler yaşadığına… Tren bu kez Diyarbakır’dan İzmir’e çeviriyor yönünü.
Bir sevdalı oğlan Yusufçuk. “Al gözüm seyreyle Salih”in (Yaşar Kemal) büyümüş de okula gider hali sanki. Bir yanı saf, bir yanı yaralı, bir yanı öfkeli, bir yanı çok akıllı ama illede âşık, çok âşık.
Yüreği deli gibi oluyor “Morciğerim”i görünce. Öl dese ölür, vur dese vurur, ah bir de yanımda kal dese kedi gibi tostoparlak sığışıverir kucağa.
Babası öğretmen, komünist, yakışıklı; anne ile ayrılmışlar anne kardeşi alıp gitmiş. Onu almamış, ilk yürek yarası oradan Yusuf’un.
Baba, itaat etmediği düzene karşılık hep sürünür oradan oraya.
İlle de İzmir, ille de Bornova, Özkanlar, ağaçlıklı yol. Çocukluk çetesinin delisi “Delibo”. İzmir’in lodosu, göçmeni, Basmane’si. Memleketime “İzmir’in zıpırlığı, İzmir’in yırtıklığı, İzmir’in şımarıklığı” diye hitap etse de Yusuf hep özler İzmir’i.
Kitabın konusuna gelirsek; bu boyun eğmez, inatçı öğretmenin oğlu Yusuf, ilkokulda saçları ve gözü de kara, yüreği cesur Yasemin’e sevdalanır. Ona “Morciğerim” der Yasemin ama Morciğerini hiç görmez, görüyormuş gibi yapar. Mahallede “Delibo” ise onların en büyük eğlencesidir. Yasemin’le beraber İzmir’in en güzel Anadolu Lisesi’ni kazanırlar. Yusuf Türkiye sekizincisi olur ama içindeki ezikliği doldurmaya bu derece bile yetmez.
Upuzun bir sevda türküsü olur sonrası. Babasının sayesinde en güzel kitapları okur. Yine de içindeki hırçın çocuk ona o toplumdaki en öfkeli çocukların arkadaşı olmaktan geri bırakmaz. Ötekinin neler hissettiğini ötekinin penceresinden anlatır Murat Uyurkulak. Ezilmenin, güçsüz olmanın hayata hep zorlu yollardan tutunmaya çalışmanın, yetmeyen öğretmen maaşının.
“Ve fani dünyada tek bir şey öğrendiysem o da şu: güçlüye, zengine güzele küsmek zor, âcize, yoksula, çirkine kolay. Zenginsen boğazına kadar boka bulanmış da olsan, başın dimdik üstelik zarif bir gülümse eşliğinde geçebiliyorsun hayatın içinden, yoksulsan tek bir yellenme yetip artıyor ortak bir tiksintinin konusu olmana” (sayfa 48)
Şairleri seven yazarlar ya da şair kalemli yazarlar daha bir nefis okunuyor sanki. Yusuf Cemalci, babası Edipçi, Yasemin’se Turgutçu:
“Bana göre Süreyya hayatın şairiydi, sadeliğin gücüne yaslanırken coşkulu bir imgesellikten hiç taviz vermemişti” diyen Yusuf’a Turgut Uyar’ın “Geyikli Gece” şiirini baştan sona okur Yasemin¬¬- al sana imge diyerek. (sayfa 61-62)
Tol’da, Har’da, Bazuka’daki üslup yeraltı edebiyatına, daha fantastik bile denilebilecek bir yapıya sahipken “Delibo”da yazarın deyişiyle “mütevazı” bir dil ile yazılmış roman. Bir oturuşta, bir nefeste bitiriyorsunuz romanı.
Geriye ne mi kalıyor?
Devrimin güzel çocukları, sevdanın kanayanı, dostluğun iç sızısı.
Bir de:
“-Kazanacağız demi baba?” dönüp bakıyor şahane gülüyor:
“-Biz Beynelmilelciyiz oğlum… Elbet kazanacağız!”
- Delibo – Murat Uyurkulak
- Can Yayınları – Roman
- 199 sayfa