Zülfü Livaneli denince aklınıza ilk ne gelir? Ruha iyi gelen besteleri öyle değil mi? Dinlerken rahat ve huzurlu hissettiğimiz o güzel besteleri. Fakat aynı şeyi bu kitap için söylemek mümkün değil. Okurken bütün bedenimi gerçek bir “huzursuzluk” kapladı. Kanımca sizin de öyle olacak. Toz pembe okurlar için tavsiye edebileceğim bir kitap değil doğrusu ama yazarın akıcı anlatımı, kitabın elimizden düşürmememizi sağlıyor.
Anlatımda ilahi bakış açısı hakim. Kitap, Mardinli gazeteci İbrahim İstanbul’da sıradan bir hayat yaşamaktayken çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberini almasıyla başlar ve İbrahim’in hayatı sıradan olmaktan çıkar. Gazeteci İbrahim bu esrarengiz cinayeti araştırmak için Mardin’e gider. İbrahim Hüseyin’in ölümünü araştırdığı sırada bir girdabın içine çekilir. Öyle ki aylarca rahat bir uyku çekemez. Öğrendikleri yavaş yavaş onun Hüseyin’in uğruna öldüğü Meleknaz’a sürükler ve İbrahim, Meleknaz’ın gizeminden sarhoş olur. Kitapta Ortadoğu’nun durumu ise şöyle betimleniyor:
“Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın tadı dikenleriyle karışınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. Kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz. Ortadoğu’nun adeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.”
Ortadoğu, IŞİD zulmü yüzünden sevdasına kavuşamayan Hüseyin’e tanıklık eder. Meleknaz bir ezidi kızıdır, IŞİD zulmünden nasibini almış, Mardinde şeytan diye anılan bir ezidi kızı… Hüseyin ise melek denecek kadar iyi… Ortadoğu gerçeği bize kelamın çocuklarını tanıtıyor. Merhamet zulmün merhemi olamaz. Merhemi bulmamız dileğiyle… Okuyun ,okutturun sevgili okur.
• Ömer Zülfü Livaneli – Huzursuzluk
• Doğan Kitap – Roman
• 154 Sayfa