Cihan Çetinkaya’nın Timaş Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Suskunlar Meclisi”, eski komiser yeni dedektif Eşref Kalender’in, İstanbul’un göbeği Sultanahmet’te sıradan bir ayakkabı tamircisinin şüpheli ölümüyle başlayan cinayetler zincirinin ipliğini pazara çıkardığı, ucu uluslararası okült ve ezoterik gizli tarikatlara kadar uzanan soluksuz bir maceranın felsefi ve mitolojik altyapısını şiirsel bir dille anlatan bir kitap.
Bir felsefeye ya da dini öğretiye bağlı gizli tarikatlar, bunlarla ilgili komplo teorileri üzerinden dünya üzerinde tahakküm kurmak gibi konular bizim toprakların yazınında işlenen konular arasında pek yer almaz. Bu durumun istisnai örneklerinden biri şimdi raflarda. “Harp Baladı” ve “Arafta Yedi Gece” kitaplarıyla tanıdığımız Cihan Çetinkaya’nın Timaş Yayınları’ndan çıkan son kitabı “Suskunlar Meclisi”, eski komiser yeni dedektif Eşref Kalender’in, İstanbul’un göbeği Sultanahmet’te sıradan bir ayakkabı tamircisinin şüpheli ölümüyle başlayan cinayetler zincirinin ipliğini pazara çıkardığı, ucu uluslararası okült ve ezoterik gizli tarikatlara kadar uzanan soluksuz bir maceranın felsefi ve mitolojik altyapısını şiirsel bir dille anlatan bir kitap.
Sıradan bir ayakkabı tamircisi olan Nahit Söylemez Sultanahmet Meydanı’nda ölü bulunur. Gayet sıradan bir cinayet gibi görünen bu vakayı üstlenen İstanbul emniyetinin efsane komiserlerinden Eşref Kalender, maktulün cesedinin üstünde, bıçak yarasıyla kazınmış “Acta est fabula”, yani, “oyun bitti” yazısıyla karşılaşınca durumun sadece Nahit Söylemez cinayetiyle alakalı olmadığını anlar. Cinayetlerin devamının da gelebileceğini öngören Eşref Kalender, olayı aydınlatması için Emniyet Müdürü Feridun Temizkan tarafından görevlendirilir.
Nahit Söylemez’in cesedinin üzerindeki bir sembole de işaret etmesi ihtimali üzerinde durarak konuyu derinleştiren Eşref Kalender’in yolunu hem kendisinin sahip olduğu bilgiler hem de edindiği veriler doğrultusunda “Suskunlar Meclisi” adlı, kökeni onuncu yüzyıla kadar uzanan bir tarikata çıkarır.
“Suskunlar Meclisi”, nesillerdir var olan fakat hakkında çok az şey bilinen gizli bir tarikattır. Eşref Kalender, kutsal kitaplarda da rastlanan ve sadece dini değil, felsefi bir tarikat da olan “Suskunlar Meclisi” hakkında bilgi toplamaya devam ederken usta dedektifin tahmin ettiği gibi yeni cinayetler de işlenmeye devam eder. Bu cinayetlerin de Nahit Söylemez cinayetiyle benzerlikler taşıması, cesetlerin üzerinde aynı yazının yazılı olması, olayı iyice derinleştiren Eşref Kalender’i farkında olmadan hiç tahmin etmediği bir girdabın içine sokar. Nihayetinde komplo teorilerinin, vahşi işkencelerin, dünyaya hükmetmek isteyen ensesi kalın insanlardan oluşan “Suskunlar Meclisi”ne ulaşan Eşref Kalender Suskunlar Meclisi’nin sırlarını ve cinayetlerin perde arkasını çözerek tüm dünyayı büyük bir tehlikeden kurtarır.
Cihan Çetinkaya “Suskunlar Meclisi”nde, polisiye bir kurguyla mitolojiyi, felsefeyi, dini ve hatta günümüzdeki güç dengelerini harmanlarken, bu alanları içine alan ezoterizm, okültizm gibi konular hakkında birinci ağızdan bilgiler vererek okuru bambaşka bir atmosferin içine sokuyor. Çetinkaya’nın özgün üslubuyla inşa ettiği bu atmosfer, kitaba mistik bir anlam katarken, diğer taraftan da okuru farklı düşünceler üzerine sorgulamaya yönlendirerek iyiyle kötünün çatışmasını, ölüm kavramını gerçek ve gerçeküstünün bir araya geldiği bir anlatımla su yüzüne çıkarıyor. İstanbul’un tarihi mekânlarını fon olarak kullanan, Eşref Kalender’i de nevi şahsına münhasır bir dedektif olarak yaratan Cihan Çetinkaya, yer yer monologlarla ilerleyen romanına farklı bir form katıyor ve okuru da bu maceranın peşine takıyor.

- Suskunlar Meclisi – Cihan Çetinkaya
- Roman – Timaş Yayınları
- 256 sayfa