Yaşar Kemal’i okumak uzunca bir süreden sonra kaldığın yerden rüyaya devam etmektir. Kelimelerin en arısına, dilin büyüsüne, doğanın sesine kulak vermektir. Kendini bir filmin tam ortasında bulmaktır. Sevdaya, insan sevdasına, kuş sesine, çocukların da insan olduğu gerçeğine tutunmaktır. Yeraltından, yerüstünden çıkıp gelmiş cümle varlığa hoş geldin demektir. Acının, zulmün, köleliğin ille de yüreği pır pır etmenin, dayanışmanın, birlikteliğin, -sofraya buyur etmenin, sazı eline alıp gönülden çalmanın, dost kelamını yüreğine yazmanın uzun bir destana dönüşünü okumaktır.
Yaşar Kemal, köylünün, Çukurova köylüsünün emeğinin ağalarca çalınmasına sessiz derinden haykırışlarla onların bil cümle kahraman olmasının sebebidir de.
Türk Edebiyatı’nın ustasının ilk romanıymış Hüyükteki Nar Ağacı; benimse okuduğum son romanı oldu. Tüm romanlarını ilk gençliğin heyecanı ile okudum.
Ağaların, zulmünü, baskısını, köylünün sessiz çırpınışlarını, bir hak yolu arayışlarını sonra da kendi kahramanlarını yaratıp ona sessizce inanmalarını, isyanlarını…
“Hüyükteki Nar Ağacı”; Çukurova’ya iş aramaya giden ırgatların, ağaların traktörü tarlaya sokması ile işsiz aç kalmalarının romanı.
Sarı öküze sevdalı Memed’in, sıtmadan çalışacak halde olmamasına rağmen açlıktan arkadaşları ile tekrar iş aramaya giden Yusuf’un, öfkeli Hösük’ün, ağanın zulmünden kaçan çocuk Memed’in, soyu Dadaloğlu’ndan gelen Aşık Ali’nin bilcümle Çukurova’nın dağının taşının insanının romanı.
Sıtmadan kurtulmak için nar ağacının kerametine inanıp onun efsanesinin ardına düşen, kendi içindeki sızıya çareyi ağacın gücüne kudretine bağlayan Anadolu Halkı’nın kadim inancı roman boyunca bizi sarmalar. Marquez’in “Büyülü Gerçeklik” romanlarının birbirinden fantastik kahramanlarının aksine Yaşar Kemal’in roman kahramanları gerçektir.
İş aramak umuduyla köyleri dolaştıkları sırada onlar ile dalga geçer(Dağlı olmalarından ötürü). Küçük çocuk Memed bunu çok içerler. Gece tüm arkadaşları uyurken çerkez bıçağını Hösük’ten çalıp o ağayı bulup intikam alacak kadar. İlerde ise o çocuk büyüyüp “İnce Memed” olacaktır.
Bu kısa roman Yaşar Kemal romanlarına giriş romanı niteliğinde. Yaşar Kemal, dilinin ilk nüvelerini verdiği, efsaneler ile bu dilin serpilip geliştiği, yüreğimizin taa içine işlediği ondan sonra da okuduğumuz her romanda onun tadının arandığı bu dil…
“…Ulu nar ağacı kökünü, yapraklarını, çiçeklerini torlamış toplamış, Hz. Ali’nin peşine düşmüştü. Hz. Ali ömründe ne böyle parlak al çiçekler, ne böyle yeşilden patlamış her bir yaprağı başka türlü balkıyan bir ağaç görmüştü. Yeşilden balkıyan ağacın yanına gitti. Ağacın her bir yaprağını teker teker okşadıktan sonra, Ey kutlu ağaç! dedi. Sen var git o hüyüğe dikil, orayı sana Allah mekan verdi. Orada üre, çoğal orada hastalara derman, umarsızlara umar ol… Ve nar ağacı gitti o hüyüğün üstünde durdu, köklerini toprağın derinliğine daldırdı.
…
Yeryüzünde, gökyüzünde bulut gibi sivrisinek kaynaşırken nar ağacının değil hüyüğün yakınına bile hiçbir sivrisinek gelemez. Hüyüğe yılan, çıyan, akrep, karınca uğrayamaz.
Kanlılar, zulmetmişler nar ağacının yanına yaklaşamaz(syf:79).”
Yaşar Kemal romanını incelerken yazdığım her kelime eksik kalıyor sanki. Bu sırf romancının usta olmasından ileri gelmiyor; Yaşar Kemal’in aydın duruşunun, yaşantısının her alanında özü sözü bir olmasının zulme uğrayan tüm işçinin, ırgatın, kadının, çocuğun, doğanın sesini içselleştirmiş olması da ona karşı derin bir hayranlık duymanıza yol açıyor.
Onun yarattığı mitler bize güç verirken bir yandan da bugünün aydınına, insanına yol gösteriyor. Belki de bundan ötürü onun roman kahramanları, kahramanları içinden barındırıyor. “Hüyükteki Nar Ağacı’ndaki” Aşık Ali’nin: Ferman padişahınsa dağlar bizimdir diyen Dadaloğlu’nun soyundan gelmesi gibi.
- Hüyükteki Nar Ağacı – Yaşar Kemal
- Yapı Kredi Yayınları – Roman
- 93 sayfa