Biyografik romanlar dizini arasından seçmiş olduğum eser Sevgili Nilüfer Altunkaya kaleminden…
Gerçeği bir roman kurgusuyla doya doya okuyacağınız, muazzam betimlemelerle yazılmış bir Orhan Kemal…
Orhan Kemal…
Çocuktu… “Babam sabahlara kadar kalın kalın kitaplar okur, gözleri kan çanağına dönerdi. Kaşlarını çatarak elime tutuşturduğu yazıları, hemencecik matbaaya götürmem için sıkı sıkı tembihlerdi. Oysa sokakta oynayacak öyle çok şey olurdu ki ben de sıkı bir dayağı göze alarak, babamın emrine sadık kalmazdım. Çünkü babam uzun uzun düşünüp uydurduğum bahanelerin hiç birini yutmazdı.”
Daha çocukken öğrenmişti hayatı… “Yaptığım iyiliğin üstüne, sıkı bir dayak yedim. Hayat hiç de adil değildi işte. Hasta, yoksul ve yaşlı bir kadına küçük bir iyilik yapmanın bedelini böyle ödemiştim.”
Büyüyordu, umutluydu hayattan, lâkin kırılıyordu… “Oysa ne kadar da sevinmiştim artık bir işim olacak diye. Keşke böyle sözler söylemeseydi. Onunla ilgili ne güzel şeyler düşünmüştüm. Hepsi nasıl da bir anda darmadağın oldu yine. İçim eski öfkelerim ve hınçlarımla doldu.”
Kırıldıkça küçülüyordu dünyası… “Ayakkabılarıma baktım. Yanlarından patlamıştı. Benim bu halimle bir kızı sevmeye hakkım var mıydı? Ayakkabılarımı saklamamın bir yolu olsaydı keşke. Ama yoktu işte.”
“Güzel rüyalar ne kadar da kısa sürüyordu.”(sy.29)
Küçülen dünyasında ise bir gerçek vardı… “İşte, günlerim bu futbol sevdasıyla geçip gidiyordu artık.”
Ve gerçekleri bir bir sıralıyordu… “Önemli olan insanın kazandığı para, babasının malı mülkü, yaşadığı evin nasıl bir ev olduğu falan değildi. Önemli olan insanın bunları kaybedebileceğini bilmesiydi. Malına, mülküne, parasına değil kendisine güvenmeliydi insan.”
Sıralanan gerçekler içerisinde ise hemfikir olduğumuz bir şey vardı sevgili okur… “Her şey nasıl bir denge içindeydi. İnsanlar arasında bir türlü kurulamayan denge, doğada hiç bozulmuyordu. Burada yalan, hırs, kıskançlık yoktu.”
“Oysa insanlar sevilmelidir. Size bol bol okumanızı tavsiye ediyorum. Bir de ekmeğinizi alnınızın teriyle kazanmaya çalışın. O zaman dünya ve insanlar çok daha güzel olacaklar sizin için…”(sy.78)
Sevgili okur, ilk aşkına ilk eşine ilk işine heyecanlarına acılarına ve nice ilklerine tanık olacağımız; yoksulluğun, hiçliğin, çaresizliğin, tükenmişliğin kesitlerini göreceğimiz- ki O, her ne kadar romanlarında ve hikâyelerinde insanları umutsuz, çaresiz, dirençsiz olarak anlatmayı istemese de-… Kitabın her sayfasında hayata tutunmuş o güçlü adama, O’na, bir kere daha hayran olacağımız ise apaçık…
“İçimdeki yaşam sevinci bütün bu zorluklara rağmen ışıl ışıldı ve dünya her şeye rağmen güzeldi.”(sy.102)
Diyor ki yazar;
“Gecekondu mahallelerinin, fabrika işçilerinin yazarı Orhan Kemal’i okumak için o kadar çok sebebimiz var ki… O tam bir halk yazarıydı. Yoksul insanların dertlerini, acılarını, sevinçlerini kusursuz bir dille aktardı bize. Bu romanı okurken Orhan Kemal’i daha yakından tanıyıp onu çok seveceksiniz.”
Evet, sevgili okur, Orhan Kemal’i okumak için çok sebebimiz var…
- Nilüfer Altunkaya- Bir Türkü Gibi/Orhan Kemal
- Alakarga Yayıncılık- Biyografik Romanlar
- 125 Sayfa