”Hanımefendi bahsettiğiniz kitap çocuklar için biliyorsunuz değil mi?” diyen satış görevlisi beni anlık da olsa kahramanımızın çizdiği fil yutmuş boa yılanının şapka olmadığını yetişkinlere ispatlamaya çalıştığı Küçük Prens sayfalarına götürse de hemen gerçek dünyaya geri döndüm ve yanıt verdim: “Biliyorum biliyorum…” Küçük Prens bir kez daha haklı çıkmıştı, büyüklerin dünyası sıkıcıydı ve en kötüsü kendileri bunun farkında değillerdi. Yetişkin biri çocuk kitabı okuyabilir, çizgi film seyredebilir, salıncağa binebilir. Garip olan bunları yapmak değildir, bunu yapan birini gördüğünde uzaylı görmüş tepkisi vermektir. Bunu çözdüğümüz gün hayat bayram olacak haberimiz yok.
Aşırı kıymetli tespitlerimi bir kenara bırakarak hikâyenin başına dönüyorum. Her şey internette gezinirken hem sevimli hem sempatik bir kitap kapağı ile karşılaşmam ile başladı. Kapakta gülümseyen karizmatik Frida Kahlo resminden ziyade kitabın Frida’dan da karizmatik ismi dikkatimi çekti: Anti-Prenses. NotaBene Yayınları, çocuklara sunulan masallardaki kadın karakterlerin iradesiz, sahte ve her zaman beyaz atlı bir prens tarafından kurtarılmayı bekleyen, şatolarda yaşayan, gerçeklikten kopuk kadınlar olduğundan hareketle başlatmış Anti-Prenses serisini. Çocuklara, hayatın içinden hikâyesi olan kadınları anlatmaya karar vermişler. Gerçek karakterler ve gerçek maceralar olacaksa masal olmanın büyülü yanı ve kurgusal altyapısı nerede kaldı diye bir düşündüm ki bunu da aslında yine prenses kimliğini bir yerlerde kadına yükleyerek çözmüşler, hem de eğlenceli ve ters köşe bir hareketle. Kitabı inceleyince de yazıların, resimlerin çok tatlı bir masal kitabı yarattığını gördüm. Büyükler için de koleksiyon tadında, zevkli bir seri olacağa benzer.
Yayınevi, ilk anti-prenses olarak Frida Kahlo’yu seçmiş. “Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?” diyen Frida ve hikâyesi yeterince anti ve yeterince prenses. Bize sunulan prenseslerde ne eksikti de Frida ve türevi “anti”leri yaratıldı ve yaratılacak acaba? Kaderi bir ayakkabıya ayağının sığmasına bağlı olan Külkedisi, yakışıklı prens tarafından öpülerek uyandırılmayı bekleyen Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel ve daha niceleri, kusursuz güzellikleri, muhteşem ötesi süper altın kalpleri, en aşağı rütbelisi prens olan yakışıklı ve zengin kocalarıyla ütopik ütopik yaşadılar. Onlar yaşadılar da bunların hikâyeleri ile büyüyen kız çocukları nasıl yaşadı? Hiçbiri bu kadar kusursuz güzellikli ve altın kalpli olmadığı için yakışıklı prenslerle tanışmaya hak kazanamadı. Dolayısı ile hiçbiri böyle yaşamadı, yaşamıyor ve yaşamayacak. Şimdi hepsi kendi yağlarıyla kavruluyor. O yüzden bu tekdüze ve kız çocuklarına, “Beyaz atlı prensinle evlen ve mutlu yaşa başka da alternatifin yok…” mesajı veren hikâyelerdense Frida’nın hikâyesi ile büyüme seçeneğine de sahip çocuklar şu an daha şanslı. Her şeyden önce gerçekleri hayal ederek masallaştırabilme ihtimalleri var. Masalın hayalini kurarak daha da masalsı bir gelecek beklemeyecekler. Kız çocuklarına da masalın mutluluğunu sunalım, hemen gerçeklerle yüzleştirmeyelim onları diye düşünceler üreten kafamın bir köşesini de gerçek hayattan farklı farklı, sıradan olmayan, karakterli birçok hikâyenin mümkün olduğunu masalsı bir dille dinlemek onların hayal gücünü de yaratıcılığını da aslında daha çok geliştirir diyerek def ediyorum.
Daha önce de dediğim gibi devrimci, yaratıcı, sanatçı, yazar, mücadeleci Frida, anti-prenses olmak için oldukça iyi bir seçenek. Özellikle Türkiye’de, gerek evde gerek dışarıda çalışan, okuyan, okumak için mücadele eden, rahatsız olduğu herhangi bir konuya başkaldıran, cesaretli her kadın aslında bir anti-prenses. Bu genelleme çok klişe koktu ise biraz özelleştirelim… Kız çocukları için mücadele veren, aynı zamanda çantasına tıp doktoru, akademisyen gibi kimlikleri de ekleyen Türkan Saylan, evlenmek yerine içinde yaşadığı döneme başkaldırıp edebiyatı tercih etme cesaretini bulan Jane Austen, Türk Hava Yolları’nın uzun menzilli uçuşunda kadın pilot olarak ilk kez yer alan Emel Arman ve Feriha Işık yeterince anti-prenses değil mi? Bu saydıklarımı ve nicelerini şöhretleri dolayısıyla biliyoruz derseniz çevrenizdekileri bir düşünün derim. Kadınsanız ve günlük hayatın içinde bir şeyleri tırmalayarak oradan oraya koşturuyorsanız, çantanızda aynanız vardır, ona bakın, gördüğünüz anti-prensese gülümseyin. Erkekseniz, aynaya bakan kadınlara doğru kafalar çevrilsin, ne çoklar değil mi…
Ayna ayna söyle bana, var mı benden daha anti-prensesi bu dünyada?
- Frida Kahlo – Anti Prenses – 1 / Nadia Fink
- NotaBene Yayınları
- 28 Sayfa
- Çeviren: Nergis Turan