Oya Baydar’ı “Elveda Alyoşa” ile tanımıştım. Yeni, mücadeleci, hızlı, derli toplu duru Türkçesiyle. Kelimeler, kaleminin hızı ile yayılırken bir solukta okunurdu kitapları.
“Sıcak Külleri Kaldı”, “Hiçbir Yere Dönüş”, “Erguvan Kapısı”. Beni bir okur olarak en çok etkileyen yıkılan Berlin Duvarı’nın acısını derinden hissettiren “Elveda Alyoşa” oldu sanırım.
18 yaşın en coşkulu, en gözü pek, en delikanlı zamanlarında üniversite öğrencisiyken; -Yaşamı nasıl daha güzel kılarız? sorusuna cevaplar arardık kitaplarda. Bir araya gelip aydınlık güzel günlere inancın gereklerini yerine getirirken kitaplar en büyük yoldaşımızdı. Oya Baydar da mücadelenin içinde yer almış, Deniz Gezmiş ona yapılan haksızlığa karşı üniversitede ses olmuştu. Demokratik, özerk, özgür üniversite. Kitabı okurken Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri de aynı taleplerle seslerini duyurmaya çalışıyorlardı. İşte o gün de böyle keşfetmiştim Oya Baydar’ı mücadeleci olarak, ömrünü güzelliklere adayan iyi bir yazar olarak.
80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri ’ne gelirsek… Günlükler bir yazarın sesini, nasıl bir olup ne düşündüğünü izlemenin en güzel örnekleridir. Sadece gün içinde neler yaptıklarını değil, herhangi bir şey hakkında nasıl düşünüp nasıl yorumladıklarını da gösteren harika izlekler. Oya Baydar, pandeminin ülkeye geldiği günden başlıyor günlüklerine. Adaya gittiklerini, dostlarını, kedisini, ülke gündemini nasıl takip ettiğini, samimi, dürüst bir anlatım ile yazıyor. Kitabı okurken onunla birlikte beyaz bir şarap içiyorsunuz günbatımına doğru, kedisini okşuyor, dost sohbetlerine kulak veriyorsunuz. Yazmanın, neyi nasıl anlatmanın yollarını, ipuçlarını öğreniyorsunuz.
“Sadece kendi ömrümün değil belki de dünyanın, en azından benim bildiğim dünyanın sonuna yaklaşırken yazmanın ne anlamı var, diye düşünüyorum. İçimi yokladığımda; birilerine seslenme, başka insanlarla, -hatta ne hayal- gelecekteki insanlarla ilişki kurma isteğini buluyorum.” (sayfa 36)
İnsanlarla ilişki kurma, yazarın gittiği yol, insanlarla bağ kurma arayışı… Ne güzel dile getirmiş yazar.
Pandeminin 65 yaş üstü insanların yaşamını nasıl derinden etkilediğini, insanın insan sesi duymadan, dokunmadan yaşamanın imkansızlığını da dile getiriyor yazar. Kitabı okurken sık sık kendinizle yüzleştiriyor yazar sizi. Onun düşünceleri ile kendinizinkini tartarken buluyorsunuz sık sık. Şöyle bir soru soruyor kitapta:
“Kişinin insani -ahlaki zaafları, siyasi duruşu, hatta suçları yüzünden eserinin reddedilmesi, totaliter rejimlerin bu konudaki uygulamalarına benzer bana göre. İnsanlar gidiyor, eserler kalıyor.” (sayfa 177)
Burada ayrışıyoruz yazarla. Bir okur olarak benim beklentim yazdıkları ile yaptıklarının tutarlı olması, zaafları olan insanların ne yazık ki usta bir yazar olsa da onların ustalığını yaraladığı yönünde.
80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri’nde okuduğu kitaplardan da bahsediyor yazar. Bu da ayrıca bir güzellik katıyor.
80 yaşında bir yazarın yaşamını okurken her şeyden önce samimiyetini görüyorsunuz. Doris Lessing’in “Anılar” kitabını okurken şaşırmıştım kendini en açık şekilde anlatıp eleştirmesine. Oya Baydar “80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri”nde kendini en acımasız şekilde eleştirmeyi de ihmal etmiyor. Bir zamanlar referandumda verdiği kararı bir okuru olarak bende yanlış bulmuş üzülmüştüm. Edward Said “Entelektüel” adlı kitabında Entelektüel’i tanımlarken şöyle der:
“Entelektüel belli bir kamu için ve o kamu adına bir mesajı, görüşü, tavrı, felsefeyi ya da kanıyı temsil etme, cisimleştirme, ifade etme yetisine sahip olan bireydir.” (sayfa 28)
Benim eleştirim işte tam da Oya Baydar’ın entelektüel kimliği üzerindendi. Yazarın cevabı kitapta.
Kitaba dönersek “80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri” içtenliği, naifliği, okunması kolay üslubu her zamanki gibi şiirsel. Ülkenin acılı zor zamanlarından yeni zor zamanlarına paralel bir kurguya sahip. İçinizi ısıtıyor, gülümsetiyor, düşündürüyor ve usta bir yazarın yazdıklarını okurken iç sesiniz oluyor, sizi sorgulatıyor.
İncelikle örülmüş kitabın sesine kulak verirsek:
“Okunmamış bir kitap, görülmemiş bir şiir, gezilmemiş bir ülke, tanınmayan bir kültür; her biri eksik bir taştır, yerine konulmazsa duvarda gedik açılır.”
- 80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri – Oya Baydar
- Can Yayınları
- 320 sayfa