Karlı bir İstanbul, kayıp bir adam, esrarengiz bir kadın, konuşan bir fare, sırasını bekleyen siyah çuvallar, akıldan hiç çıkmayan çocukluk hatıraları, Sarayburnu, her kapıyı açan otel anahtarı…
Duman Otel‘in gizemli dünyasına hoşgeldiniz.
Bülent Çallı’nın ikinci romanı Duman Otel kısa bir süre önce raflara yerleşti. Duman Otel‘in hikâyesini henüz tek bir kelimesi bile yazılmamışken Moda’da bir kafede kahve içerken dinlemiştim. Sonrasında kitabı elime alana kadar yazılı halini görmedim. Onun için çıkışını merakla bekliyordum ve alır almaz da okudum, bitirdim. Size de anlatmak isterim.
Duman Otel, Sultanahmet’te bir otelde resepyonist olarak çalışan Emin’in gözünden anlatılıyor. Romanların baş karakterlerini sevmeye meyyal bünyemiz, daha ilk sayfalardan Emin’in pek de tekin bir tip olmadığını hissediyor. Ne var ki bu, onun peşine düşmemize ve onu sevmemize engel olmuyor. Otelin müşterilerinden Nurdan’la İstanbul’da Nurdan’ın kayıp kocasının peşine düşüyorlar. Emin’in başından geçenleri okurken hakikati anlamaya çalışıyoruz. Aslında Emin hikâyeyi bize anlatırken gerçeği adım adım seriyor önümüze ya da belki şüpheyi yavaş yavaş ekiyor içimize. Bundan ötesi spoiler içerir, susuyorum.
Emin aynı zamanda müzmin bir felsefe bölümü öğrencisi. Duman Otel’i okurken benim aklıma felsefenin üç bin yıllık tarihinde hâlâ sorulan bazı sorular düştü. Bu dünyada kötülük neden var? Daha da önemlisi bir insan nasıl kötü birine dönüşür? Ya da dönüşür mü, yoksa öyle mi doğar? Öyle doğarsa bir insan kötülüğünden sorumlu olabilir mi? Bazılarımız kötülükten muaf mıyız? Yoksa kötülerin koşullarında olsak biz de kötü olur muyduk? Gerçeklik nasıl bir şeydir? Gerçeğin gerçekliğinden nasıl emin olunabilir? Kimin yaşadığı daha gerçektir? Bana var olduğunuzu, bu yazıyı okuyan herkesin benim bir hayal ürünüm olmadığını nasıl kanıtlarsınız? Cevaplar pek çok, rivayet muhtelif, ancak gerçeğin tek ve kaskatı olmayabileceği ihtimali bile güzel.
Öte yandan Duman Otel, yazarın ilk romanı Simsiyah gibi İstanbul’un eski ve ona ruhunu veren semtlerine çağırıyor bizi. Canımın içi İstanbul’u sevenler ona bakınca keşmekeşini, kalabalığını, gürültüsünü falan değil, eski semtlerinde, yıkık dökük ahşap evlerinde, betonların içinde sıkışıp kalmış bir çeşmede, yüz yıllardır insanların dolaştığı sokaklarındaki ruhu görürler. O ruhtaki gizemi hissederler. Emin’le birlikte Sultanahmet’te, Kurtuluş’ta, Laleli’de, Sarayburnu’nda gezmek güzeldi.
Kısacası, Duman Otel temposu hiç düşmeyen gizemli bir roman. Emin’i, Nurdan’ı, Galip’i, Gazanfer’i, Leyla’yı, Akif’i, Hakikat’i kendiniz tanıyın isterim. Sanırım ki seversiniz.
Okuyun, okutun!
- Duman Otel – Bülent Çallı
- İletişim Yayınları – Roman
- 154 sayfa