“Kısaca Viyana”, okuru, bu nevi şahsına münhasır şehrin dününe ve bugününe daha yakından bakarak yüzyıllar içinde büyük ve küçük değişimlerle kendine bir yol açan “Viyana kültürü”nün içinde davet ediyor.
Viyana, yaklaşık bir milyon dokuz yüz bin kişilik nüfusuyla Avusturya’nın en kalabalık şehri. Aynı zamanda yüzölçümü bakımından da en küçük kenti. Yüzyıllar boyunca Habsburg hanedanlığının kontrolünde olan şehir, bu süre zarfında kültürel ve politik olarak Avrupa’nın en önemli merkezlerinden biri olmuş. Londra, New York, Paris gibi şehirlerle kafa kafaya giden bir nüfusa sahipken Birinci Dünya Savaşı sonrasında bu nüfusun dörtte birini kaybetmiş. Uzun bir süredir de yine eski günlerini yad edercesine, Habsburg döneminden kalma mimarisi, aşk kokan sokakları, başta müzik olmak üzere sanatla yoğrulmuş atmosferiyle Viyana dünü ve bugünü içinde barındırmaya devam ediyor. Nicholas T. Parsons’ın, Say Yayınları’nın Kent Tarihleri serisinden çıkan Funda Sezer çevirisiyle çıkan kitabı “Kısaca Viyana”, okuru, bu nevi şahsına münhasır şehre daha yakından bakarak yüzyıllar içinde büyük ve küçük değişimlerle oluşan “Viyana kültürü”nün içinde davet ediyor.
On bölümden oluşan “Kısaca Viyana”, kentin en eski sakinlerinden olan Tuna Nehri kıyısındaki Romalılarla açılışını yapıyor. Ardından “karanlık çağ”da Viyana’nın durumuna göz gezdirerek kentin tarihinde kilit noktası olan Habsburg hanedanlığı zamanında olup bitene bakıyor. Burası önemli zira kentte günümüzde hâlâ esintilerini taşıyan Habsburg dönemi Avrupa’nın birçok şehrinde olduğu gibi Viyana’da da sosyokültürel ve politik olarak şehrin “altyapısına” dair detaylı bilgiler sunuyor. Yazar Parsons, bu bölümün ardından bizi Avrupa’daki reform çağında Viyana’da ne olup bittiğine yönlendirirken perde de yavaş yavaş aralanıyor ve ortaya Barok Viyana, Aydınlanma Çağı’nda Viyana dönemine geçiş yapıyor. Son olarak da o topraklardaki Cumhuriyetlere, diktatörlüklere ve malum savaşa kadar gelerek kendi Viyana turunu tamamlamış oluyor.
“Kısaca Viyana” ile ilgili çok fazla detaya girmek istemiyorum çünkü yazar Nicholas T. Parsons’ın kentle ilgili değindiği konular ve aktardığı anekdotlar fazlasıyla cezbedici. İşin bu detay kısmı okurun hevesine kalsın. Ancak yazarın şu çözümlemesi meramını anlatmak için yeterli olacaktır:
“Viyana, bir taşra şehrinin samimiyetini (arada bir klostrofobisini) uluslararası bir şehrin donanımları ve tutkularıyla birleştirir ve bu onun cazibelerinden biridir. Bu şehir, yüzyıllar boyu Habsburg hanedanının Residenzstadt’ıydı (tahtıydı). Şehir muazzam Hofburg’unu (saray) ve diğer gösterişli saraylarını Habsburglara ve onların yandaşı soylulara borçlu olsa da, Katolik Kilisesi de ayrı ayrı prensiplerin ve generallerin ihtişamlarını ilan eden yapılarla rekabet edecek şekilde, Tanrı’nın ihtişamına adanmış binalar dikmiştir. Debdebe ve zarafet, çoğu Viyanalının paylaştığı o samimi ve yalın zevklerle daima birlikte var olmuştur. Öyle ki Şehir İçi diye anılan yerde bulunan ve her tarafından Barok ihtişamı akan bir kiliseden çıktığınızda (mesela Jesuitenkirche) çok geçmeden kendinizi ilginç dükkânların, mütevazı Beis’ların (geleneksel Viyana lokantaları), solup gitmiş bir veya iki kafenin bulunduğu, birbirine geçen dar sokaklarda bulursunuz. Viyana’ya gerek yerde gerekse zihinlerde o belirgin lezzetini veren de zıtlıkların yan yana getirilmesidir.”
Kıssadan hisse: Viyana takvimlere sığmayacak tarihi, anlatmakla bitmeyecek kültürel mirası ve geçmişiyle ayrı bir dünyadır…

- Kısaca Viyana – Nicolas T. Parsons
- Say Yayınları – İnceleme
- 296 sayfa
- Çeviri: Funda Sezer