Paul Klee’nin tonundan fırça darbelerine, ışıktan gölgelere kadar kendi resim “sistemini” de açıkladığı bir metin olan “Çağdaş Sanat Üzerine”, hem bir geleneğin hem de izleyicinin arasında sıkışıp kalmış doğum sancısı çeken sanatçının nidası olarak okunabilir.
“Doğal yaradılış süreci üzerinde böyle esnek düşünmek, yaratıcı işler için iyi bir eğitimdir. Bu, yaratıcı kişiyi temelden hareketlendirmeyi becerebilir ve o, kendisi de atik biçimde, kendine has biçimlenmiş yollarında özgürce gelişmeyi temin etmeye devam edecektir. Böyle olduğu için, eğer sanatçı, kendi özel dünyasındaki dış görünüşlerin şimdiki durumunun, zaman ve mekânda gelişigüzel belirlenmeler sonucu olduğunu (ve bunların kendisinin- bunların ötesinde- gördüklerine ve canlanmış duygularına oranla sınırlı olduklarını) düşünürse bağışlanmalıdır. Ve gerçekten, mikroskopta gördüklerimiz bile, bir yerde tesadüfen karşımıza çıksa “fantastik” ve “kurgusal” sayacağımız; anlamakta güçlük çekeceğimiz türden şeyler değil midir? Ama sizin gerekçeleriniz, “sansasyonel” bir dergide böyle bir resimle karşılşatılar mıydı, basarlar yaygarayı: “Bu doğa mıymış? Ben buna ‘kötü resim’ derim”. Öyleyse sanatçı mikroskopla mı uğraşır? Tarihle, paleontolojiyle mi uğraşır? Sadece nispeten, zihnin devingenliğini yitirmemek için. Doğaya uygunluğu bilimsel bir denetimle kontrol edilmesi için değil. Sadece özgürlük için.” Bir ressamın özelinde bir sanatçının serzenişi bu satırlar. Biz, sanattan anlamayanlar ya da “o kadar da” anlamayanların, dudak büktüğümüz karşımızdaki eserin “anlam”ını açıklama girişimi. Bu açıklamayı yapmayı kendi açısından gerekli bulan sanatçı için ne de zor bir durum. Zira kendini övüyormuş gibi gösterilme, kendini izleyene küçümseyen gözlerle bakıyormuş gibi bir algının oluşması söz konusu. Sanatçının değişmemiş, değişmeyen, değişmeyecek kaderi bu. Eserini yapmakla kalmayıp, onu neden, nasıl yaptığını da anlatmak zorunda olmak…
Bu alıntının sahibi Paul Klee. Çok yönlü sanatçı Klee’nin modern sanat üzerine bir ressamın şimdiye kadar yaptığı en nitelikli konuşmalardan birinin derlenip toparlanmasıyla oluşan, Ketebe Yayınları Minyatür dizisinden Nabi Avcı çevirisiyle yayımlanan “Çağdaş Sanat Üzerine” adlı kitaptan buraya yerleştirdiğim tırnak içerisindeki cümleler, modern sanatın kendini ispatlama çabasının en elle tutulur örneklerinden biri. Resim sanatının, “gerçeklik”ten ayrılışıyla beraber kendini yine, yeniden kendi içinde baştan aşağı farklı bir biçimde doğuran çağdaş resmin, köklerine ihanet etmediğine sadece başka bir yapıya dönüştüğüne dair bir iç döküş olan kitap, temellerinin üzerinde yeni bir formla ortaya çıkışının savunması olarak da okunabilir.
Paul Klee’nin tonundan fırça darbelerine, ışıktan gölgelere kadar kendi resim “sistemini” de açıkladığı bir metin olan “Çağdaş Sanat Üzerine”, hem bir geleneğin hem de izleyicinin arasında sıkışıp kalmış doğum sancısı çeken sanatçının nidası. Her iki taraf için de hayli zor bir durumu açıklığa kavuşturmak için icracının elini taşın altına sokmasıyla ortaya çıkmış bu kitap, sanatseverlerin, sanatı seviyormuş gibi yapanların, sanatı sevmiyormuş gibi yapıp sevenlerin, hem sevmeyip hem anlamayıp da anlıyormuş gibi yapanlara, derdini tane tane anlatan, üzerinde düşünmeye çokça yer bırakan ufak çaplı teknik bir manifesto.
![](https://www.neokuyorum.org/wp-content/uploads/cagdas-sanat-uzerine-kapak.jpeg)
- Çağdaş Sanat Üzerine – Paul Klee
- Ketebe Yayınları
- 72 sayfa
- Çeviri: Nabi Avcı