Sanırım 2013 yılıydı. Henüz dergiyi batırmamıştık; dergide hangi yazarları tema için kullansak, hani ülke edebiyatına eğilsek, hangi kitapları incelesek derdine düştüğümüz bir toplantıda adı geçmişti. Bir sohbettir gitmeye başladı. Arkadaşlarım onun karakter tahlillerinden, Açlık’ın ne büyük bir kitap olduğundan, Knut Hamsun’un kıymetinin ne denli az bilindiğinden yakınmaya başladılar. Utanarak, Hamsun’u bilmediğimi söyledim. Birkaç arkadaşım şok içerisinde bana döndü. Nasıl, sorusu yüklüydü bakışlarında. Okumadım, dedim. Açlık’ı da ilk defa duyuyordum. Dergilerin, edebiyat oluşumlarının bir amacı da bu değil midir? İçine dahil olduktan sonra, bir nevi okuldaymış gibi kendinizi zayıf olduğunuz noktalarda geliştirirsiniz. Farklı türde okumalar yaparsınız, değişik biçemlerde öyküler kaleme alırsınız, yeni insanlar tanır, onlarla çoğunlukla her zaman dergilerin ana tartışma noktası olan şeyleri tartışırsınız. Bıkmadan usanmadan. Şimdi düşününce, bir derginin oluşum süreci içerisinde yer almayı özlediğimi hissediyorum. O meşakkatli işlerin, yorucu gün ve gecelerin, zihnen yıpratan okumaların, hep farklı bir tadı olurdu. Güzel günlerdi. Dergi battı, herkes ayrı bir yerlere dağıldı. Güzel günler ve zamanlar, çabucak bitmesiyle meşhur değil midir?
İşte, Hamsun’la böyle tanıştım. Açlık’ı okurken, toy bir yazar adayı olarak ne denli sarsıldığımı tarif etmek istemiyorum. Açlık’ı muhakkak okumalısınız. Hamsun’un yarattığı karakterin yaşadıklarını hissetmelisiniz.
Her ne kadar Hamsun dünya edebiyatı için önemli bir yazar olsa da, ülkemizde hak ettiği değeri pek görmüyor diyebiliriz. Akla ilk gelen Açlık romanı dışında, henüz dilimize çevrimemiş, basılmamış çokça eserinin olduğunu düşününce bu çıkarıma varmak zor değil. 1920 yılında Nobel ödülünü almış bir edebiyatçının, hâlâ dilimize kazandırılmamış eserlerinin var olması, benim canımı sıkıyor. Çoğunu Behçet Necatigil’in Türkçeye çevirdiği eserleri haricinde çevrilmeyi bekleyen nice kitap Hamsun külliyatında duruyor.
Timaş Yayınları, bu konuda seneler içerisinde tekrar basımlar gerçekleştirerek Hamsun kitaplarını bizlere sunmaya devam ediyor. Göçebe, Pan ve Victoria’dan sonra, Benoni-Rosa serisinden Benoni’yi de yeniden okuruyla buluşturdular. Kendilerine, şahsım adına teşekkür ediyorum. Varolsunlar.
Bu satırları yazmama vesile olan Benoni kitabından sizlere biraz bahsetmek istiyorum.
Benoni’de de, Hamsun edebiyatınının neredeyse tamamında karşılaşabileceğimiz gibi, yoksunluk ve yoksulluk içerisinde yaşayan, hayata tutunmaya çalışan, fakir ama insanların kendisi hakkındaki düşüncelerine oldukça fazla önem gösteren bir karakterin hikâyesini okuruz. Bir sahil kasabasında yaşayan insanların fakir hayatlarınının öyküsüdür. Benoni de o insanlardan birisidir. Geçici işlerle çalışır, yiyecek yemeğinin parasınını geçici diyebileceğimiz işlerle kazanır: Postacılık yapar, başkalarının gündelik işlerine koşturur. Daha ilk sayfalarda Benoni’nin insanların güvenini kazanmak için yapmayacağı şeyin olmadığını görürüz. İnsanlar da ona güvenir, işlerini ona yaptırırlar. Bunlardan birisi de yörenin görece varlıklı ve açıkgöz insanı Mack’tir. Mack, Benoni’yi kendi işlerinde kullanmaya başlar. Şansı çoğunlukla yaver giden Benoni, zamanla para biriktirmeye, kasaba insanlarından saygı görmeye başlar.
Benoni’yle ilk tanışmamızda, postacılık yaparken tanıştığı ve onun kaderini tayin eden olaylar zincirinin ilkinde başrol oynayan Rosa’yı da tanırız. Rosa güzelliği ve yakınca davranışlarıyla Benoni’yi kendine âşık eder. Fakat onun gönlü başkasındadır. Benoni’yse onunla olabilmek için her şeyini feda etmeye hazırdır. Mack, vaftiz kızı olan Rosa’nın Benoni’yle izdivacını sağlamak için bir plan kurar. Zamanla çalıştığı işlerden oldukça fazla para biriktiren Benoni’nin parasını kendisine kullandırtmasını sağlayarak, ikisi arasında bir ilişki var etmeye çalışır. Bu gerçekleşir de; Rosa ile Benoni nişanlanır. Evlenmek için tarih dahi belirlenir.
Fakat, zaman içerisinde işler ters gitmeye başlar; Benoni’nin evlilik hazırlıkları için yaptığı harcamalar, Rosa için kasabada dillendirdikleri ve Rosa’nın uzatmalı nişanlısının avukat olmuş olarak yeniden köye dönmesiyle hayatı alt üst olur. Rosa, avukat Arentsen ile evlenir. Hayatı allak bullak olan Benoni, neredeyse beş parasız kalmıştır, Mack’a kullandırttığı beş bin taleri geri almanın derdiyle ruhsal bir çöküntüde düşer.
Ne olursa olsun, başka insanların onun hakkında neler düşüneceğine dair evhamları nedeniyle Benoni, gereksiz harcamalardan kendini alıkoyamaz. Fakirleştiği anlaşılmasın diye lüks alışverişler yapar, elindeki son paralarla kendini varlıklı göstermek için çabalar. Öyle ki, sadece taşlık bir alan olan dere kenarından bir arazi bile satın alır. Bunu sadece, başkaları hakkında konuşmasın diye yapar. İşte, bu aldığı toprak parçası onun tüm hayatını değiştirecektir.
Benoni, yaşadıklarımız üzerine, başkalarının hakkımızda neler düşünüp nasıl yargılara varacağı kaygısıyla kaleme alınmış bir eserdir. İnsanların hakkımızda düşündüklerinin yaşantımızı nasıl şekillendirdiğini bizlere farklı karakterler üzerinden defalarca aktarır. Kitaptaki tüm karakterler, bu sınavı en az bir kere yaşarlar ve tercihleri kendi çıkarlarına olmasa bile insanların düşüncelerini olumlu etkilemek amacıyla davranış sergilerler. Toplumun yarattığı baskının, insan karakterini nasıl etkilediğini somut olaylarla, karakterlerinin ruh hallerini olabildiğince net ifadelerle aktarır Hamsun. Tüm kitap boyunca, anlatılan hikâyenin aslında arka planda aktarılmak istenen düşünceye aracılık ettiğini hissedersiniz.
Hamsun, birçok önemli yazarı kitaplarıyla etkilemiş değerli bir yazar. Kendi kişisel düşünceleri ne olursa olsun, edebi niteliği yeni ufuklar açacak denli başarılı kitaplar kaleme almış, karakter psikolojisini okuruna aktarmayı başarabilmiştir. Benoni, Hamsun’la henüz tanışmamış okurlar için iyi bir tanışma kitabıdır. İyi niyetle öneririm. Şimdiden iyi okumalar.
- Benoni – Knut Hamsun
- Timaş Yayınları – Roman
- 240 sayfa
- Çeviri: Behçet Necatigil